Onca zulme rağmen 

Tina, bir dönemin “süper babaanne”sinin her türlü istismardan kurtulup kendisini yeniden inşa etmesini anlatan ilham verici bir belgesel

Müzik tarihi yeteneklerini sömüren erkeklere rağmen efsane olmuş kadın şarkıcılarla dolu. Dramatik hayat hikayelerinden büyük başarılar çıkarmış Amy Winehouse, Whitney Houston gibi yetenekli kadınların film ya da belgeselleri dünyanın her yerinde ilgiyle izleniyor. Bizde de Bergen filmi bunun en taze örneklerinden...

Şiddeti kendi anlatıyor

Tina Turner’ın hayatı kendisinin ya da başkalarının yazdığı kitapları ve filmleriyle çokça gündeme gelmişti daha önce. Bugün 82 yaşında olan Turner, her ne kadar eski acılarının zaman zaman gündeme gelmesinden rahatsız olsa da yine de anlatılması gerektiğini düşünüyor. Çünkü sevdikleri erkekler tarafından zulüm gören kadınlar hâlâ dünyanın gündeminden bir türlü düşmüyor.  

HBO yapımı Tina belgeseli Oscar’lı yönetmen ikilisi T.J Martin ve Daniel Lindsay’in onun ilham ve cesaret verici hikayesini zengin görsel malzeme ve yeni röportajlar eşliğinde karşımıza çıkarıyor. 

Annie Mae Bullock adlı gencecik bir siyah kız, daha çocuk denecek yaşta hiçbir müzik eğitimi almadan sadece içgüdüsel bir enerjiyle şarkı söyleyip sahnede olağanüstü duran danslarıyla, zamanın ilk rock şarkılarından birine imza atmış olan Ike Turner’ın dikkatini çekiyor. Ike Turner önce ona abilik yapıyor, grubunda yer veriyor. Ancak Annie’nin enerjisi o kadar yüksek ki bir süre sonra çok fazla dikkat çekmeye başlıyor. Günde üç-dört konsere çıktıkları oluyor. Annie bir abi olarak tanıdığı Ike’a bir süre sonra aşık oluyor. Evleniyorlar. Kocası ona sahne ismi olarak Tina’yı veriyor. Grubun adı Ike & Tina oluyor. Ancak Tina’nın şöhreti giderek Ike’ın önüne geçiyor. Kariyerinde sürekli bunu yaşadığını, daha önce de hakkının hep yenildiğini düşünen Ike Turner’ın hiddeti de artmaya başlıyor.

Filmde Tina Turner’ın yaşadığı cinsel istismar ve şiddeti kendi ağzından dinliyoruz. Zor da olsa Ike’ı terk etme kararı almasını ve bir anda kaçıp kurtulmasını içimiz titreyerek izliyoruz.

Sonrası Turner’ın müziğini, performanslarını bilenler için daha keyifli Ancak 40’lı yaşlarında gerçekten özgürleşen sanatçı, kendisini o kadar ustaca yenileyip o travmadan çıkabilmiş ki insan onun adına gurur duyuyor gerçekten. Bir pop şarkısı olarak tasarlanmış What’s Love Got to Do With It’i başta yadırgasa da öyle bir yorumluyor ki 80’lerin en büyük hitlerinden birine dönüşüyor. 1984’te de her şarkısı bir hit olan efsane albümü Private Dancer’ı çıkarıyor. 

Turner, 80’lerde stadyum konserini tıklım tıklım dolduran ilk kadın rock yıldızıydı. Sahne performansları 50 yaşına basmışken bile gençlere taş çıkarıyordu. Kabarık perukları, kısa etekleri ve benzersiz vokal tekniğiyle Tina Turner kendisini yeniden inşa eden eşsiz bir sanatçı. 

Belgesel, dramatik hikayeyi sömürmeden, sanatçıya saygısını da abartmadan dozunda bir başarı hikayesi olmuş.

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız