Dünya, ABD’nin iklim krizine yanıt vermekte başarısız olmasını kaldıramaz, Amerika’nın bu konuda uyarılması şart
Filozof Immanuel Kant’ın meşhur bir sözü var: “Bir amaca ulaşmak isteyen kişi, kendisini o amaca götürmek için kaçınılmaz biçimde gerekli olan ve kendi kontrolünde bulunan araçları da ister.” Daha basit bir ifadeyle, bir hedef belirlemişsek ona varmak için gereken eylemleri gerçekleştirmemiz gerekir. Hükümetler için de geçerli olan bu düstur, Ekim sonunda iklim krizini ele almak üzere Roma’da bir araya gelecek G20 liderlerine kılavuzluk etmeli.
2.7 derece tehdidi kapıda
Dünya Paris İklim Anlaşması’nda bir hedef belirledi: Küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme göre 1.5 derece ile sınırlı tutmak. Bu hedefin neden geçerli ve makul olduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından açıklandı. Sıcaklık artışının 1.5 dereceden fazla olması gezegenimizdeki yaşamı tehlikeye atabilir. Mevcut gidişat devam ederse, küresel sıcaklıkta 2.7 derece gibi feci bir artış yaşanacak. Bu yılın başında Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) 1.5 derece hedefine varmak için gereken teknolojik rotayı gösterdi. 2050’ye kadar dünyadaki enerji sistemini karbondan arındırmamız gerekiyor. Bunun için enerji üretimi, ulaşım, inşaat ve sanayide fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye ve yeşil yakıtlara geçmeliyiz. Ek olarak, ormansızlaştırmayı durdurmak şart. Şu ana kadar hükümetler üstlerine düşeni yapmakta korkunç derecede başarısız oldu. Greta Thunberg’in tabiriyle “laf kalabalığını” bırakıp harekete geçmeleri ve karbonsuzlaştırma araçlarına yönelik irade göstermeleri gerekiyor.
28 yıl kaldı
İlk olarak, hükümetler enerji sistemi ve arazi kullanımında 21. yüzyıl ortasına kadar uygulanacak değişiklikleri planlamalı. 2050’ye sadece 28 yıl kaldı ve gerek enerji sistemleri gerekse arazi kullanım pratiklerindeki büyük revizyon ihtiyacı düşünülünce, hükümetlerin gereken kamu yatırımlarını ve politikalarını planlamaları şart. Üstelik bu planları kamuoyunun takdirine sunup tartışmaya ve revizyona açık hale getirerek, kamuoyunun onayını ve desteğini alabilmeliler. İkincisi, hükümetler düzenlemeler yapmalı. IEA raporunda açıkça belirtildiği üzere, yeni fosil yakıt yatırımları için ne bir gereklilik ne de haklı nedenler var. Nokta. Yeterince fosil yakıt rezervimiz mevcut. Hiçbir ülkenin fosil yakıtlara yönelik yeni sondaj ve geliştirme çalışmalarını tamamlamasına olur verilmemeli. Üçüncüsü, hükümetlerin ulusal ve bölgesel yenilenebilir enerji nakil şebekeleri gibi sıfır karbonlu altyapıları, ayrıca ulaşımın elektrikli hale getirilmesini ciddi şekilde finanse etmesi gerekiyor. Dördüncüsü, zengin ülkelerin hükümetleri yoksul olanlara gerekli yatırımları yapabilmeleri için finansman katkısı sunmalı. Zengin ülkeler uzun süre önce böyle bir söz vermişti; ancak 2009’daki ilk taahhütten bu yana, dünya üretiminin sadece binde birine karşılık gelen yılda 100 milyar dolarlık finansmanı bile sağlayabilmiş değiller. Beşincisi, gelişmiş ülkeler iklim konusunda halihazırda sebep oldukları ve gelecekte daha da yoğunlaşacak zararlar için gelişmekte olan ülkelere tazminat vermeli. 1751’den bu yana Amerika Birleşik Devletleri dünya nüfusunun yüzde 5’inden daha azına ev sahipliği yapmasına karşın karbondioksit emisyonunun yüzde 25’inden sorumlu. ABD’nin enerjiyi kötüye kullanımından kaynaklanan devasa iklim felaketlerinin ceremesini bütün dünya çekiyor.