MERKUR Gallery’den iki yeni sergi
MERKUR Gallery, Zeynep Çilek Çimen’in Bahar ve Mustafa Aykurt’un Gücün İmitasyonu sergisiyle baharı karşılıyor
Esin Hamamcı
MERKUR Gallery’de mayıs ayında, aynı anda iki yeni sergi başladı. Zeynep Çilek Çimen Bahar sergisinde, geleneksel sanatlar eğitimi ile nakkaşlık pratiklerini birleştiriyor. Mustafa Aykurt’un Gücün İmitasyonu sergisi ise insanın var olma hikâyesinde taklit etme becerisinin en önemli yeteneği olduğunu vurguluyor. Doğadaki gücün karşısında insanın edindiği gücü koruma serüvenini hayvan formları üzerinden sorguluyor. Yeni sergilerin sanatçıları Çimen ve Aykurt ile konuştuk.
Zeynep Çilek Çimen: “Bahar’ın rengi viva magenta”
8. kişisel serginiz Bahar’ın hikâyesi nasıl başladı? Merkur Gallery ile yolunuz nasıl kesişti?
Art Basel 2016’da Sabiha Hanım (Kurtulmuş) ile tanıştık ve MERKUR’le birlikte birçok projede çalışmaya devam etmekteyiz. Son üç sergide paletimde gri tonları hakimdi. Paletime ve ulaşabileceğim herkese bahar ve renk gelsin istedim. Bahar sergisini bir bütünün parçası olarak izlemek gerekiyor. Daha önce yine MERKUR’de düzenlediğim Saklı Çeyiz ve Face Book isimlerinden sonra Bahar’ı, serinin bir parçası gibi düşünebiliriz.
Bahar sergisinde döneminin çağdaşı olarak anılan sernakkaş Kara Memi’nin bahar dalları ekolünden çıkarak benimsediği natüralist üslubunu opart pratikleri ile yeniden soyutlanan işlerimi plastik etki ile birleştirdim. Ayrıca süsleme sanatları pratiklerine sadık kalarak yapılmış kâğıt işlerim mevcut diyebilirim. Karanfiller, anemonlar, zerrinler, sümbüller yer alıyor.
Bu sergide batı sanat tarihindeki çiçek gösterimlerini yeniden sorguluyorsunuz. Böylece minyatür sanatındaki boşluk olgusunu hatırlatmış oluyorsunuz. Bu olgunun sergideki yeri nedir?
Erken İslam döneminde, Osmanlı’da bahçeciliğe çokça önem verilmiştir. Minyatürlere konu olan bu bahçeler ve çiçekler benim sanat yolculuğumun her zaman bir parçasıydı. Geleneksel süsleme sanatıyla başlayan bu yolun başrolü çiçek olgusuydu diyebilirim. Daha önce yaptığım portre başlıklarında, tülbent motiflerinde çiçek formuna yer verdim. Geleneksel ve natüralist üslupta kullandığım bu çiçeklere Bahar sergisinde üçüncü boyut etkisi yaratmaya çalıştım.
Döneminin çağdaşı diye adlandırılan Kara Memi’nin sanat pratiğini merceğinize alırken, onun stilize edilmiş bahar dallarının natüralist üslubunu kendi yaklaşımınızla yeniden yorumluyorsunuz. Bu yaparken nasıl bir teknikle ilerlediniz? Motiflerin önemi nedir?
Sanat pratiğimi çoğunlukla tuval üzeri akrilik yaparken bu sergide geleneksel süsleme sanatları pratiğinde kâğıt işlerde izleyiciye sunmak istedim. Böylelikle benim sanat yolculuğumda çiçeklerin evrimini başlangıç noktasından bugüne nasıl değiştiğini izleyebiliriz. Ayrıca bir foto performans ile gerçek bir çiçeğin yaşamından ölümüne olan sürecini sergi boyunca fotobelge olarak sunacağım.
Kara Memi döneminin çağdaşı olarak kabul edilen çok enteresan bir sanatçı. Ben onu ve onu izleyen Natüralizm alımını getirenleri araştırmama ekledim. 18.yy’daki batı etkisini çiçek desenlerin üslubundan takip edebiliyorsunuz Kara Memi izinden giden Çakeri 1669-1747 bu akımı devam ettirdiğini gözlemliyoruz. Ben de bu motiflerin ve akımın devamı olarak sandıklardan çıkıp günümüzde de devam etmesine ve en önemlisi çağı yakalamasını istiyorum.
Sergide kaç eseriniz yer alıyor? Natüralist üslubu yansıtırken öne çıkardığınız “bahar” renkleri nelerdir?
Medyumları ve pratikleri birbirinden farklı olarak 37 tane iş izleyeceğiz.
Dünyada renk otoritesi olarak anılan Pantone, 2023’ün renginin 'Viva Magenta' olduğunu duyurduğunda ben bahar serimin magenta tonlarını bitirmiştim.
Pembeler, maviler ve tabii ki vazgeçilmezim turkuazlar…
Mustafa Aykurt: “Evrimsel gelişimde insanın en önemli yeteneği taklit etme becerisi”
İstanbul’daki ilk serginiz Gücün İmitasyonu’nun hikâyesi nasıl başladı? MERKUR Gallery ile yollarınız nasıl kesişti?
Hikâye lisans eğitimimi burada tamamladıktan sonra Japonya’ya gitmemle başladı. Yaklaşık altı sene daha orada heykel üzerine yoğun bir eğitim aldım. Japonya’da geçirdiğim yıllarda dikkatimi en çok çeken şey geleneklerine hâlâ sıkı sıkıya bağlı bir ülke olmalarıydı. Ama daha da önemlisi onların doğayla olan ilişkileri benim neyle, nasıl ilgileneceğimi keşfetmemi sağladı. Ben de o günden beri doğa ve güç kavramı arasındaki ilişki üzerine çalışıyorum.
Türkiye’ye döndükten sonra bu çalışmalarıma devam etmek için şehirden uzakta, doğanın içinde bir stüdyo kurdum. Heykellerimi sergileyebileceğim bir galeri arayışına girdiğimde Sabiha Hanım ile karşılaştım ve MERKUR’ün benimle aynı heyecana sahip olduğunu gördüm. Sanırım ikimiz için de beraber çalışmaya karar vermek hiç zor olmadı.
Hayvanlar, doğadaki gücün farkına varan insanın, bu gücü taklit etme ve koruma eğilimini nasıl sembolize ediyor?
Evrimsel gelişimde bence insanın en önemli yeteneği taklit etme becerisi. Oyuncaklardan oyunlara, giysilerden aksesuarlara, savaş aletlerinden bayraklara, destanlardan mitolojiye ve hatta sanatına kadar tüm kültüründe kendini gösteren bir olgu bu. İnsanoğlu zaten binlerce yıldır doğadaki gücü taklit ederek onu elde etmenin yollarını aradı. Taklit etme eğilimi, yani doğayı yine onun diliyle anlamaya çalışması bir bakıma hayatta kalma içgüdüsünün de bir yansıması gibi. Gücün insan elinde binlerce yıldır geçirdiği değişim hâlâ devam ediyor. Her ne kadar “Gücün İmitasyonu”nu sergimde sadece hayvan formları görseniz de aslında sadece hayvan formlarıyla ilgilenmiyorum. Benim sorgulamam organik formlar üzerinden başladı, öyle de devam ediyor.
Eserlerinizde nasıl bir teknik kullandınız? Heykel formlarının şekillenmesinde malzemesinin nasıl bir etkisi var?
İnsan, doğa ve güç kavramını karşılayan en iyi malzemenin çelik olduğunu düşünüyorum. Çünkü çelik güçlülük, dayanıklılık ve uzun ömürlülük söz konusu olduğunda en kolay ulaşabileceğiniz malzeme özelliğini taşıyor. Bunun yanı sıra çeliği işlemenin ve şekil vermenin zor olması da çalışırken güç konusu üzerinde düşünmemi kolaylaştırıyor diyebilirim. Çelik kullanarak bir form yaratmaya çalıştığınızda verdiğiniz mücadele bir şekilde o formun gücüyle de verilen bir mücadele.
Sergide kaç eseriniz yer alıyor?
Daha önce birçok organik form üzerine çalıştım. İlk kişisel sergimde altı hayvan formu üzerinden güç konusunu ele alıyorum. Bunlar birbirinden farklı özellikleri olan at, kuş, boğa, yılan, geyik ve tavşan. Onları birbirinden ayıran benzersiz özellikleri aynı zamanda onların güçleri ve sergide alan her heykellerimde onların bu güçlerini ortaya çıkarmaya çalıştım.
Bahar ve Gücün İmitasyonu sergilerini 3 Haziran tarihine dek MERKUR Gallery'de ziyaret edebilirsiniz.