The Athletic’ten Mourinho’yu kızdıracak yazı: Yine hayal kırıklığı ve melankoli
Dünyanın en büyük spor haber ve yorumları sitesi The Athletic, Fenerbahçe’nin Avrupa Ligi’nde Glasgow Rangers’a penaltılarla elenmesini “Avrupa'da yine bir Jose Mourinho hayal kırıklığının çılgınlığı ve melankolisi” başlıklı bir analizle değerlendirdi
Daniel Taylor/ The Athletic
Taç çizgisinde durmuş, ellerini sıkıca ceplerine sokmuştu. Üzerinde gri palto, gri pantolon, gri makosen ayakkabılar vardı. Bugünlerde saç rengi de bu görünümünü tamamlıyor. Belki de genç Mourinho'nun Porto'yu nasıl Avrupa'nın kralı yaptığını, yıllar sonra o bilindik alçakgönüllülüğüyle Portekiz kulübündeki güzel anılarını “güzel mavi sandalyeleri, UEFA Şampiyonlar Ligi kupası olan, Tanrı'dan sonra benim geldiğim yer…” sözleriyle anlattığını hatırlıyorsunuzdur.
Hatta belki Chelsea'deki ilk döneminde George Clooney'e bir filmde kendisini oynamasını önerdiğini, o yıllarda medyayı ve halkı nasıl cezbettiğini, hatta spor yazarı Patrick Barclay’ın Special One’ın kaşlarını çatışını bile övdüğünü de anımsarsınız.
Oysa bugünlerde Mourinho'nun, neredeyse kesin olarak kariyerine layık gördüğü mutlu sona ulaşıp ulaşmayacağını merak etmemek giderek zorlaşıyor. Bunu kötü niyetle ya da onu aşağılamak için söylemiyorum. Özellikle de takımı Fenerbahçe’nin 3-1’in rövanşında Rangers'a karşı Avrupa Ligi son 16 eşleşmesini uzatmalara götürmek için gösterdiği mücadelenin ve nihayetinde Glasgow'da penaltı atışlarıyla gelen mağlubiyetin yarattığı kalp kırıklığından sonra. Rangers kalecisi Jack Butland Dusan Tadic’in birinci, eski Manchester United oyuncusu Fred’in dördüncü penaltısını çıkarmadan evvel Türk takımı Ibrox Stadyumu’nu epey endişelendirdi.
Ancak Mert Hakan Yandaş da kalenin üzerine vurunca eski stadyum sevinç ve hissedilir bir rahatlama yaşadı.
İlk sözü “Kazandık” oldu
Mourinho'nun maç sonrası basın toplantısındaki ilk sözleri “Kazandık” oldu ki etkiyi artırmak için tekrar etti: “İki sıfır kazandık. Turu kaybettik çünkü ilk maçta iyi değildik. Ancak ikinci maçta harika bir maç oynadık. Sadece bir takım oynadı. Sadece bir takım gol attı. Sadece bir takım daha fazla gol atmayı hak etti. Sadece bir takım 90 dakika sonunda kazanmayı hak etti. Sadece bir takım 120 dakika sonunda kazanmayı hak etti. Ve sadece bir takımın üç penaltısı verilmedi. Üçünü de vermeseler, ikisini alırsınız. İkiyi alamazsanız, birini alırsınız. Eğer üçten birini alamazsanız, her şey garip demektir. Ancak (Ağustos ayında Fransız kulübü Lille'e karşı) Şampiyonlar Ligi'nden 120. dakikada VAR penaltısıyla elenmemiz de garipti."
Klasik bir Mourinho tepkisi bu. Koltuğundan arkasına bakıp bu dramanın onu her yerde nasıl takip ettiğini hatırlatan bir gecede yeni ve eski şikayetlerin bir karışımı üzerine kafa yormuştu. Hakem kararına itiraz ettiği için de sarı kart gördü. Ekibinden iki kişi daha başka tartışmalar nedeniyle Espen Eskas'tan aynı cezayı aldı. Mourinho Norveçliyi “kibirli” olmakla suçladı.
Daha da çarpıcı olanı, Fenerbahçe'nin bu sezon hakem kararları konusunda yaşadığı iddia edilen talihsizliğin, 2023 Avrupa Ligi finalinde hakem Antony Taylor'a sözlü tacizde bulunduğu için aldığı dört maçlık men cezası nedeniyle hakemlerin kendisine karşı tavır almasının bir sonucu olup olmadığını sorgulaması. Emin olamasa da bunun “rastgele” bir kötü şans olduğunu umduğunu söyledi.
Saint-Maximin ile atıştı
Tüm bunlar yetmez gibi bir de başlama vuruşundan saatler önce, kendi oyuncularından biriyle, tembel ve aşırı kilolu olmakla suçladığı bir futbolcuyla, kamuoyu önünde atışması gibi bir alt olay var. Belki de Allan Saint-Maximin'in Fenerbahçe'nin İskoçya seyahati kadrosuna alınmamasından duyduğu hoşnutsuzluğu Instagram üzerinden duyurup bu işten paçayı kurtarabileceğini düşünmesi bir hataydı. Haberi 28'inci doğum gününde öğrenen eski Newcastle United oyuncusu “Beni yenmek için bundan daha fazlası gerekecek. Yalan asansöre bindiğinde, gerçek merdivenlerden çıkar. Daha uzun sürer ama her zaman sonunda varır” diye yazmıştı. Başka bir teknik direktör olsa, maç bitip herkes evine döndükten sonra konuyu medyadan uzakta, sessizce halletmenin daha iyi olacağını düşünebilirdi. Ama Mourinho bu işin peşini asla bırakmazdı. “Saint-Maximin'in şiir konusunda yetenekli olduğunu bilmiyordum” diyerek cevap verdi: “Hayat ve merdivenler hakkında bir şiir paylaşmış. Ben de bu konuda (şiir) fena değilim. Bir futbolcu iyi çalıştığında, çok çalıştığında, her gün antrenman yaptığında zinde olur ve merdivenleri çıkabilir. Asansöre ihtiyacı yoktur. Ancak bir oyuncu iyi çalışmıyorsa, geç geliyorsa, kiloluysa, oynamaya hazır değilse, yukarı çıkmak için asansöre ihtiyaç duyar. Çünkü merdivenlerde çabuk yorulur.”
Ancelotti böyle yapar mıydı? Carlo Ancelotti önemli bir Avrupa maçı öncesinde bu şekilde davranır mıydı? Ya da Pep Guardiola? Ya da Şampiyonlar Ligi kazanmış başka bir teknik direktör? Hayır ama Mourinho her zaman kendi kurallarına göre hareket eder. O böyle biri ve 62 yaşından sonra değişecek değil. Yine de tüm bunlar Mourinho’nun Opta’ya göre dünyanın en güçlü 18'inci ligi olan, yani İngiliz ve Alman futbolunun ikinci liglerinin gerisinde kalan Türkiye’de, bugüne kadar en çok kez şampiyonluk kazanan ancak 2014'ten bu yana ligi hiç kazanamayan bir kulüple çalışmasının nedenini de açıklamaya yardımcı olur. (Oksijen’in notu: The Athletic bu cümlede Fenerbahçe yönetiminin resmi başvurularını esas alarak kulübün şampiyonluk sayısını 28 olarak veriyor ancak TFF’ye göre profesyonel ligin başladığı 1959’dan bu yana Fenerbahçe’nin 19, Galatasaray’ın 24 şampiyonluğu var). Fenerbahçe ligde şu an, namağlup lider Galatasaray'ın bir maç eksikle yedi puan gerisinde. Geri dönüş yaşaması elbette mümkün. Ancak Mourinho’nın kulübünün yine şampiyonluğu ucu ucuna kaçırması ve 11 sezonda yedinci kez ligi ikinci sırada bitirmesi daha büyük olasılık gibi görünüyor.
“Bu statta casusluk yaptım.” Mourinho İskoç halkından sıcak ifadelerle bahsetti. Maçtan bir gün Ibrox Stadyumu ilgili “en sevdiği anısının” 2003'te tribünden tanınmadan izlediği Rangers-Celtic derbisi olduğunu anlatması hoş bir hikayeydi. Bu olay takımı Porto’nun UEFA Kupası finalinde Celtic'le oynamasından kısa bir süre önceydi. Mourinho, Martin O'Neill'ın takımı hakkında daha fazla bilgi edinmek için casusluk göreviyle Glasgow'a gitmişti: “Orada olduğumu bilemezsiniz çünkü gizlenmiştim. O sırada kimse beni tanımıyordu. Maçı bitirdim ve seyircilerle birlikte uzaklaştım. Benim için güzel zamanlardı.” Sonuçta, 20 yıl sonra Ibrox'a dönüşü, Mourinho'nun hâlâ takımın üyeleri arasında bir birliktelik duygusunu teşvik ederken, bir yandan da bazı oyuncularla anlaşmazlığa düşmek ve onları dışlamak gibi hassas bir çizgide yürüdüğü izlenimini bıraktı. Bu asla basit bir kazanma ya da kaybetme hikayesi olarak görülemez.
Saint-Maximin: Eskiden daha kiloluydum
Saint-Maximin Mourinho'nun suçlamalarına bir başka Instagram paylaşımıyla tepki gösterdi. “Yalanlar çiçek verir ama meyve vermez” deyip kilosunu önceki sezonlara kıyaslayan bazı rakamlar verdi. Kardeşi Kurtys de konuya dahil oldu. Instagram'da “Özel olmak demek, yeri geldiğinde klasını göstermek demektir, bir askeri düştüğünde tekmelemek değil” diye yazdı: “En kötü dönemini geçiren birine doğum gününde iftira atarak saldırmak şık değil, özellikle de işin içinde adaletsizlik olduğunu biliyorsanız. Kirli çamaşırlar özel olarak yıkanmalı!”
Peki ya Mourinho? Bu tartışmayı uzatmadı ama Fenerbahçe'nin iki ayaklı maçta “çok defansif” Rangers'tan çok daha iyi olduğu ve çeyrek finale çıkmayı hak ettiği yönündeki değerlendirmesine katılmayanlara meydan okudu. “Eleneneceksek bu şekilde olmasını tercih ederim. Daha fazla acı verdiğini biliyorum ama bu şekilde olmasını tercih ederim. Daha iyi oynayan taraf olmak, harika bir geri dönüşe imza atmak, 90 ve 120 dakika boyunca kazanmayı hak etmek.”
Sonu geldi mi?
Bu adil. Ancak profesyonel hayatının bu aşamasında, Mourinho'nun bir seri şampiyon olarak sonunu görmüş olabileceğimizi söylemek ihtiyatsızlık mı olur?
Eğer durum buysa, Mourinho destansı dönem yaşadı. Neredeyse çeyrek asırdır kupalar kazanıyor ve pek de özel olmayan yıllarında bile Roma ile bir Konferans Ligi, ondan önce de Manchester United ile Lig Kupası ve Avrupa Ligi zaferi yaşadı.
Mourinho’ya göre zayıf kabul edilebilecek on yıl, birçok menajer için altın çağ olarak görülürdü.
Yine de Chelsea, Real Madrid ve Inter'de geçirdiği yıllar sırasında küçümsediği turnuvalara katılımını düşündüğünde, kendine bu kadar güvenen bir adam bile zaman zaman güvensizlik yaşıyor olabilir.
Büyük kupaları kazanmak için hâlâ kendine güvenip güvenmediği sorulduğunda “Avrupa finallerinden söz ediyorsanız, normalde bu bulunduğunuz kulübe bağlıdır” dedi: “Bunu daha önce hiç yaşamamış olan Roma ile yaptığımı biliyorum. Son 25 yılda bunu bir kez başarmış olan Porto ile de başardığımı biliyorum. Ama normalde büyük kupalar büyük takımlar içindir ve Türk futbol tarihine bakarsanız, yarı finale çıkmanın bile neredeyse imkansız bir görev olduğunu bilirsiniz.”
© 2025 The Athletic Media Company