1 milyon Suriyeli dönebilir mi?

Suriyelilerin gönüllü geri dönüşü mümkün mü? Bunun için hangi koşulların oluşması gerekiyor? Hukuki sorumluluklar, sosyolojik gerçekler nelerdir? Dönüş rakamı hedefi belirlemek doğru mu? Konunun uzmanları Oksijen’e anlattı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkede yaşayan Suriyelilerin kendi istekleriyle dönüş yapmalarını sağlayacak bir proje üzerinde çalışıldığını açıklamasıyla göçmen tartışması yeniden alevlendi. Peki sadece İstanbul’da yarım milyon Suriyeli yıllardır yaşarken gönüllü geri dönüşler nasıl sağlanacak?

İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır’a göre Erdoğan’ın açıklamaları göçmenlere dair ekonomik ve siyasi baskıyla ilişkili. 

“Seçim faktörünü de dikkate almak lazım” diyen Çorabatır Suriye’deki yerleşim bölgelerinin ne kadar güvenli olduğunu da sorguluyor. 

Metin Çorabatır

Çorabatır “İdlib’de briket evler yapıldı. 100 bin ailenin buralara yerleştirilmesi planlanıyor. Ancak İdlib’in tam anlamıyla güvenli olup olmadığı da belli değil. İnsanlar Esad’dan kaçmıştı. TSK kontrolündeki güvenli bölgeler sınırlı, bu kadar insanı hazmetmesi mümkün olmayabilir. Bu anlamda rakamsal hedefler sakıncalı” diyor. 

Dönüş “güvenli ve gönüllü olmalı”

Uzun yıllardır göç konusunda çalışmalar yürüten Çorabatır dönüşlerde iki şeyin önemini vurguluyor: Dönüşlerin “güvenli” ve “gönüllü” şekilde gerçekleştirilmesi. Bunun için de uluslararası geri dönüş mekanizmalarının işletilmesi, BM’nin gözlemci olarak süreçte yer alması ve uluslararası kuruluşlarla iş birlikleri yapılması gerekiyor. 

Suriye’nin diğer bölgelerinde de uygun şartlar sağlanırsa 1 milyon Suriyelinin geri dönüşünün mümkün olduğunu anlatan Çorabatır “Normalde gönüllü geri dönüşler mülteciler tarafından başvuruyla gerçekleşir. Ancak Erdoğan’ın bahsettiği, Türkiye’nin askeri gücüyle yarattığı güvenlik koridoru içinde, dönüş sağlanacak yerde ekonomik alan da oluşturularak gerçekleştirilecek. Türkiye’deki Altındağ olayları, Suriyelilere yönelik nefret söylemleri gibi konular gönüllü geri dönüşler üzerinde etkili olabilir.”

Geçtiğimiz yıl 10 Ağustos’ta Ankara’nın Altındağ ilçesinde Suriyeli bir grup iki Türk gencini bıçaklamış, içlerinden biri hayatını kaybetmişti. Gelişen olaylarda kalabalık gruplar yürüyüş  düzenleyerek Suriyelilerin ev ve dükkanlara saldırdı. 

Doç. Dr. Gülüm Bayraktaroğlu Özçelik

“Geçici koruma” statüsündeler

Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Doç. Dr. Gülüm Bayraktaroğlu Özçelik Türkiye’deki Suriye vatandaşlarının “geçici koruma” altında olduklarını belirterek “Gönüllü geri dönüşün söz konusu olabilmesi için bu ülkedeki koşullarda köklü ve sürekli değişikliklerin gerçekleşmiş ve bu sebeple kişilerin söz konusu ülkeyi terk etmesine yol açan sebeplerin ortadan kalkmış olması gerekiyor” diyor.

Akademisyene göre bu kişilerin Suriye’ye döndüklerinde işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulmaları ya da ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti, siyasi fikirleri dolayısıyla hayatlarının veya hürriyetlerinin tehdit altında bulunmaları tehlikesi mevcutsa geri dönüşlerinin sağlanması mümkün değil. Yani “Türkiye de bu yükümlülüğe uygun hareket etmek durumunda.” 

Av. Esin Bozovalı

“Kimse riskli yerlere dönüşe zorlanamaz”

İstanbul Barosu Mülteci ve Göçmen Hakları Merkezi Başkanı Av. Esin Bozovalı Suriyeli sığınmacıların haklarını şöyle anlatıyor: “Geri göndermeme ilkesi gereği hiç kimse zulüm riski altında olduğu yere gönderilmeye zorlanamaz. Olağanüstü hallerde dahi sınırlandırılamayan işkence ve kötü muamele yasağı ve bu yasak ile ilintili etkili başvuru hakkı uyarınca zulümden kaçarak ülkemize gelerek ve sığınma arayan kişilerin uluslararası korumaya ve kayda erişimlerinin sağlanması gerekiyor.” 

Çünkü geçici koruma uygulandığı süre içinde bu kişilerin bireysel uluslararası koruma başvuruları işleme konulmuyor. Ancak geçici korumanın sonlandırılması kararı verilse dahi bireysel koşulları nedeniyle Suriye’de zulüm riski altında olanların Türkiye’de uluslararası korumaya başvurma imkanı var.

Bozovalı uluslararası insan hakları raporlarına göre Suriye’de özellikle siyasi düşüncesi, dini, etnik kökeni, cinsiyeti ve cinsel yönelimi açısından daha riskli durumda bulunan belli gruplar için zulüm olaylarının devam ettiğine dikkat çekiyor.

“Suriye’de devam eden kötü muamele riski karşısında Türkiye’de geçici koruma ile kalan kişilerin toplu olarak gönderilmeye zorlanması insan hakları ihlalleri oluşturacaktır. Bu kişilerin uluslararası korumaya başvurmaları halinde ise talepleri objektif ve sübjektif zulüm riskleri göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekir” diyen avukata göre usulüne uygun şekilde alınan bir sınır dışı kararı söz konusu olduğunda ise zulüm riski olan yere değil ancak güvenli bir üçüncü ülkeye gönderilmeleri hukuken mümkün. 

Göçün istihdama iki etkisi var

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Murat Güray Kırdar Suriyelilerin Türkiye ekonomisine etkileri hakkında veriler paylaşıyor. Kırdar’ın TÜİK’in Hanehalkı İşgücü İstatistikleri’ni kullanarak yaptığı 2018 tarihli araştırmaya göre Suriyelilerin gelişi Türk vatandaşı erkekleri kayıt  dışı sektörlerden kayıtlılığa taşırken kadınların hem kayıt dışı hem kayıtlı istihdamı olumsuz etkilenmiş. 2022 tarihli araştırmasına göre de Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerde yerel halk Suriyelilere eğitim ve yaş dağılımı gibi özelliklerde daha benzer olduğundan istihdamda Suriyeliler tarafından daha fazla ikame edilebiliyor. Gelişmiş bölgelerde ise kayıt dışı çalışan Suriyeliler tamamlayıcı bir faktör. Suriyeliler de yerli halk gibi en çok servis sektöründe. Yerli halkın sektörel calışma dağılımına göre ise erkekler daha çok imalat ve sanayide, kadınlarsa tarımda.”

AB, Türkiye ile 2016’da imzalanan mülteci mutabakatı çerçevesinde 2016-2020 arasında 6 milyar euro’luk ödeme yaptı. 2020 sonuna kadar Suriyelilere yapılan nakit yardimi ise 1.1 milyar euro. Kırdar toplumun bir kesiminde, Suriyelilerin çalışmadığı ve hazır para yediği gibi doğru olmayan bir algı olduğunu belirtiyor.

Ev arayanlar kaybetti

“Suriyelilere verilen yardımların maddi kaynağının büyük kısmı yurt dışından geliyor. Örneğin, 2016 Kasım’ından itibaren yapılan Kızılay yardımının kaynağı Avrupa Birliği. Suriyelilerin gelişinin en büyük kazananıysa firma sahipleri. Özellikle kayıt dışı iş gücü çalıştıran şirketlerin üretim maliyetleri düşüyor çünkü Suriyelileri çok düşük ücretlere çalıştırabiliyorlar. 2018’de yaptığımız bir araştırmaya göre, Suriyelilerin yaşadığı bölgelerde ortalama enflasyon oranı daha yüksek. Bundaki en büyük etken de barınma harcamaları. Alınan ev kredileri incelenerek yapılan 2022 tarihli bir araştırmaya göre ise, Suriyeliler ev fiyatlarını artırıyor.”

Nakit desteği alamayanlar dönebilir

Kırdar geri dönüş politikalarının seçici olabileceği görüşünde. “İstihdama katılmayan göçmenlerin dönüşlerinin teşvik edilmesi, tüketici talebini düşürürken üretimi azaltmayacak, dolayısıyla tüketici fiyatlarının düşmesi açısından olumlu olur. Düşünülmesi gereken diğer bir konu da AB tarafından fonlanan ve Kızılay tarafından yürütülen nakit desteğinin ne olacağı. Bu nakit desteğini alan daha büyük aileler kalmayı tercih ederken, alamayan küçük ailelerin dönmesi söz konusu olabilir. Göçmenler için Suriye’de konut yapılması planlanıyorsa bunun finansal kaynağının nereden çıkacağı da önemli. Bunlar dışında Suriyelilerden olumsuz etkilenen düşük eğitimli ve kayıt dışı sektörde çalışan yerel halk için destekleyici politikalar uygulanmalı. Ayrıca Suriyelilerin yoğun olduğu bölgelerde eğitim ve sağlık hizmetleri güçlendirilmeli”. 

Dönmek istemiyorlar çünkü… 

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’de geçici koruma altında 3,7 milyon Suriyeli yaşıyor. 

Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi’nin 2017 yılında gerçekleştirdiği ‘Suriyeliler Barometresi’nde katılımcıların yüzde 16.7’si geri dönmemeyi düşünüyordu. Bu oran 2019’da yüzde 51.8’e, 2020’de yüzde 77.8’e yükseldi. Geri dönmeme gerekçeleri ise ağırlıklı olarak güvenlik endişesi, Türkiye’de vatandaşlık alma isteği ve savaşın devam etmesi. 

Göç konusunda en güncel veri İstanbul Valiliği’ne ait. 4 Mayıs’ta yapılan açıklamaya göre İstanbul’da 1 milyon 305 bin 307 yabancı yasal olarak ikamet ediyor. Bu rakam Türkiye’nin en kalabalık 17. ili olan Balıkesir’in yaklaşık 1 milyon 250 bin kişilik nüfusundan daha fazla. Valilik’in açıklamasına göre geçici koruma kapsamında bulunan Suriyeli sayısı ise 542 bin 45.

Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar