146 gündür sırtlarını dönüyorlar

Prof. Dr. Melih Bulu, 2 Ocak’ta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atandı. Üniversite dışından yapılan bu atamaya karşı çıkan öğretim üyeleri ve öğrencilerin protestolarında 5 ay geride kaldı. Yeni rektör bu süreçte kendine 3 yardımcı, 2 danışman, 2 enstitü müdürü, 2 dekan atadı. Böylece 19 kişiden oluşan Senato’ya 7; 11 kişilik Yönetim Kurulu’na ise 5 yeni isim geldi. Atamalara rağmen çoğunluk hâlâ Bulu’ya karşı çıkanlarda

Yusuf Akcakaya
yusuf@gazeteoksijen.com 2 Ocak 2021’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Prof. Dr. Melih Bulu Boğaziçi Üniversitesi’nin rektörü olarak atandı. Bu atamayı üniversitenin 50 yılı aşkın geleneklerine ve demokratik değerlerine aykırı gören üniversite öğrencileri ve öğretim üyeleri ise protesto başlattı. Sandık kurup rektör seçimi yapmaktan helva kavurmaya, rektörlük binasına sırtlarını dönmekten resim sergisi açmaya kadar birçok eylemle atamaya tepki gösterdiler. 4 Ocak 2021’de başlayan protestolar bugün 146. gününde.  Bu süreçte Prof. Dr. Bulu kendisine 3 yardımcı ve 2 danışman atadı. Atamasından sonra kurulan iletişim ve hukuk fakültelerine, biri kendi olmak üzere iki yeni dekan görevlendirdi. Ancak iki fakülteye de henüz başka öğretim üyesi ataması yapılmadı. Sosyal ve fen bilimleri enstitülerine yeni müdürler getirildi. Prof. Dr. Bulu’nun “6 ay içinde biteceğini düşünüyorum” dediği protestolar, Mayıs ayı sonu itibarıyla 6. ayına girmiş olacak. Fizik profesörünün Sosyal Bilimler Enstitüsüne müdür olarak atandığı, başka aday bulunamaması sebebiyle 1 kişiye 3-4 farklı görevin verildiği, bazı emekli hocaların sözleşme yenilemesinin onaylanmadığı, polis otobüslerinin kampusun önünden ayrılmadığı Boğaziçi’nde, yaklaşık 6 altı ay içerisinde yaşananları, üniversitedeki akademisyenlere sorduk.

Amaç senato ve yönetimde çoğunluğu sağlamak

Prof. Dr. Mine Eder, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Üniversiteye dair kararları Senato ve Üniversite Yönetim kurulu (ÜYK) alır. Senato, üniversitenin akademik işleyişi ile ilgili tüm stratejik kararlarda söz sahibidir; ÜYK ise öğrenci işlerinden atamalara kadar günlük işleyişle ilgili tüm kararlara imza atar. Senatoyu parlamento ve ÜYK’yı da bakanlar kurulu olarak düşünebiliriz. Atanmış rektörün asıl amacı da önce senatoyu, sonra da ÜYK’yı ele geçirmek.  Senatoda enstitü müdürleri, fakülte dekanları ve temsilcileri, rektör yardımcıları, rektörden oluşan ve oy hakkı bulunan 19 üye bulunuyor. ÜYK’da ise rektör ve rektör yardımcıları, fakülte dekanları ve senato tarafından seçilenlerle birlikte toplam 11 üye bulunuyor. Ancak buradaki 3 rektör yardımcısının oy hakkı yok. Görev süreleri 3 yıl. Melih Bulu henüz bu iki kurulda çoğunluğu sağlayabilmiş değil, bu sebeple de her koltuk için ayrı ayrı cambazlık yapılıyor. Enstitülere vekaleten yardımcılar müdür olarak atanıyor, kendisini velaketen iletişim fakültesi dekanı olarak atıyor gibi… Yöntemler arıyor Bir yöntem de yeni bir enstitü açmak. Örneğin sürdürülebilirlik enstitü açarak yandaş bir müdürün atanması haberleri var, CV’ler toplanıyor. Rektör bu şekilde senatoda bir destekçi daha kazanacak. Ancak Çevre Bilimleri Enstitüsü’nde zaten sürdürülebilirlik üzerine bir program var.  Üniversitede hukuk ve iletişim fakülteleri de kuruldu ve dekan ataması yapıldı. Ama bir fakülte böyle kurulmaz, istişare ve ön çalışma gerektirir. Tüm bunlar, senato ve gerekli alt komisyonlarda değerlendirilir, tartışılır ve onaylanır. Kısacası burada tamamen tersten işleyen bir süreç var.  Herkesi kazanamamışız Melih Bulu’nun görevlendirme teklifini kabul eden hocaları düşündüğümde kendimizde de yanlışlık buluyorum. Nasıl oldu da arkadaşlarımız kendilerini bu kadar dışlanmış hissettiler, bu kurumun değerlerini sahiplenmek yerine, böylesine tepeden inme bir işleyişe ortak oldular? Bu da bizim öz eleştirimiz olsun. Kurumdaki “beraber yaşama” anlayışı hiç yerleşmemiş demek ki. Dokunamamış kurum onlara. Bu kurumun  her türlü tepeden inme ve  tek tipleştirmeci çabalar karşısında duracağını bilmeleri; kişisel niyetiniz çok iyi bile olsa, yöntemin çok ama çok yanlış olduğunu anlamaları gerekirdi. Buna üzülüyorum gerçekten.

Meselenin buraya geleceğini öngörmemiz gerekirdi

Doç. Dr. Erol Köroğlu, Türk Dili ve Edebiyatı 17 yaşında girip 33 yaşında doktoramı alarak çıktığım Boğaziçi’nde büyüdüm,  14 yıldır da hocalık yapıyorum. 1987’de üniversiteye başladığımda atanmış rektör vardı. Ondan sonra hep seçim oldu ve üniversitede demokrasi gelişti. Üç rektör seçiminde oy verdim. 2016’da seçim kaldırıldı ve yüzde 86 oy oranıyla seçtiğimiz rektörün yerine yardımcısı atandı. Ülkenin durumundan da etkilenerek atamaya razı olduk ve yanlış yaptık. Meselenin buraya geleceğini, rektörlüğü asla hak edemeyecek birinin tepeden rektörlüğe indirilebileceğini öngöremedik. O zaman susmak yanlıştı. Yanlışımızdan ders aldık ve şimdi rektörden başlayarak tüm yöneticilerin şeffaf ve demokratik yollardan belirlenmesi gerektiğini savunuyoruz. “Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz” diye direnirken, araştırma ve öğretim kalitesinden taviz vermiyoruz. Her dersin, her saatin dolu dolu geçmesi ortaya koyduğumuz tavrın bir parçasıdır. Bilim insanları olarak, en iyi öğrencileri yetiştirmek bizim varoluş nedenimiz. Bundan hiçbir koşulda vazgeçmeyeceğiz.

Hoca kıyımı yaşanmasından korkuyoruz

Emeritus Prof. Dr. Cevza Sevgen, İngiliz Dili ve Edebiyatı 67 yaşını geçen emekli hocaların bazıları ‘saatlik ücretli’ statüsünde dışarıdan ders verirler. Bu üniversitemizin kültürel mirası için çok mühimdir. Bu hocalar öğrencilere hem Boğaziçi kültürünü hem de kendi deneyimlerini aktarırlar.  Bu kapsamdaki hocaların ders vermesine her bölüm kendi karar verir, rektörlük sadece imza makamıdır. 40 yıllık Boğaziçiliyim, ilk defa bir rektörün bazı hocaların sözleşme yenilemesini imzalamadığını görüyorum. Sebebi ise bütçenin yetersizliğiymiş. Ancak emekli hocalara emekleri karşılığında verilen ödeme zaten çok sembolik bir rakam. Üniversiteye geldikleri taksi ödemesini dahi karşılamaz; ki kurallar izin verse hocalarımız bu ödemeyi de almazlar. Darbede bile yapılmadı Söz konusu sözleşmeye bağlı yaklaşık 40 hocamız var, şu an için 2-3 hocamız için yenileme olmadı. Sayının bu kadar az olmasının sebebi diğerlerinin yenilemesinin Aralık 2020’de, Bulu’dan önce yapılmış olması. Yeni dönemde birçok emekli hocamızın okuldan uzaklaştırılacağını düşünüyorum. Boğaziçi Üniversitesi’nde 1980 Darbesi’nin etkilerini görmüş biriyim. O zaman, üniversiteye bugün verilen zararın 10’da 1’i verilmemişti. O zamanki atanmış rektör köşe kapmak, keyfinin istediğini yapmak için bu tarz oyunlar yapmamıştı. Mücadelemiz tarihe bir not düşme olduğundan önemlidir. Makul bir duruma döndüğümüzde bütün bu yaşananların bilinmesi lazım ki ne olduğumuzu unutmayalım.

Protesto da edeceğiz, hukuki mücadele de vereceğiz

Prof. Dr. Kuban Altınel, Endüstri Mühendisliği Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasının, iki yeni fakülte kurulmasının, yeni kurulan hukuk fakültesine dekan atanmasının ve hukuksuz idari uygulamaların iptali için Danıştay ve İdari mahkemelere 10 başvuru yaptık. Gerektiğinde yenilerini de ekleyeceğiz. Hukuk mücadelesini Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak demokratik, özgür ve özerk üniversite talebimizi dile getirme yollarından birisi olarak görüyoruz. Bahane üretiyor Akademisyenlerin çalışmak istediği konu ve projelere karışılıyor, çeşitli bahaneler sunulup siz bu konuları çalışamazsınız denilerek akademik özgürlüğe darbe vuruluyor. Rektörlük binasına giren hocalarımız içerisinin neredeyse bir polis karakoluna döndüğünü söylüyor. Kampuste silah taşıyan sivil polisler dolaşıyor. Her gün yeni bir köşeye monte edilmiş güvenlik kameraları görüyoruz. Bu gelişmelere kurumsal olarak alışık değiliz, kabul de etmiyoruz.  Vazgeçmeyeceğiz Biz akademisyenler takıntıları olan insanlarız. Bir problemi kafaya takıp bir ömrü onu çözmeye harcayabiliriz. Demokratik, özgür ve özerk üniversite mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu sürecin üniversite bileşenlerine bir katkısı da tanışmayan kişilerin tanışıp yakınlaşması, birlikte çalışması ve aradaki dayanışmanın artması oldu. Örneğin mezunlar derneğimizdeki üye sayısı bu süreçte iki katına çıktı. Bir anlamda Bulu’nun yapmak istediği değişim geri tepti. Direnişimizin 146. günündeyiz, enerjimizi kaybetmeden devam ediyoruz. Kapanma sürecinde dahi online ortamda bir araya geldik, sembolik olarak rektörlük binasına sırtımızı döndük. Pazar günleri hala en azından yaklaşık 120-130 hocamızın katıldığı online forumlar düzenliyoruz. Yaz tatilinde de protestolarımıza devam etmeyi planlıyoruz.

Hocalarımızın bu kadar kararlı olmasını beklemiyordum

Bengisu Kaynar, Ekonomi Bölümü öğrencisi Protestoların ilk gününde ben de oradaydım, çok az insanın geleceğini düşünmüştüm. Oluşan kalabalığı görünce dayanışmamız da güçlü bir şekilde devam etti. Bu direncimiz zaman zaman kırılsa da özellikle arkadaşlarımızın gözaltına alınması sonrası yeniden alevlendi. Açıkçası hocalarımızdan uzun süre devam ettirecekleri bir eylem beklemiyorduk. Hatta başlarda somut bir şey yapmadıklarını gördüğümüz için onlara kızıyorduk. Ancak kapanma döneminde bile mücadeleyi devam ettiler. Şimdi öğrenciler olarak biz de hocalarıma benzer bir çizgide, pasif bir şekilde direnmeye devam ediyoruz. “Melih Bulu o güçte değil’’ İlk günlerde Melih Bulu'nun protestocu öğrencilerin arasına giderek konuştuğu gün de oradaydım. En başlarda çok korkuyordum bu kişinin üniversitenin kültürünü ve değerini kaybettireceğine, ama o gün böyle bir güçte olmadığını gördüm. Hocalarımızın duruşundan da bu güveni alıyorum. İstediğini yapsın, atanmış rektör bir gün gidecek ve biz bu zararları onaracağız.

Yuvamız işgal edildi

Deniz Karakullukçu, Felsefe Bölümü öğrencisi Yuvamız işgal edilmiş durumda. Bunun en somut örneklerinden biri okulumuza takılan yeni kameralar; ağaçların üstünde, her yerdeler. Öğrenciler kendilerini artık daha az güvende hissediyorlar ve kampüste tedirgin bir hava var, öğrenciler beklemedikleri zamanlarda mail üzerinden tutanak alıp disipline çağrılıyorlar. Bu sürecin en büyük kaybı Boğaziçi gibi köklü bir kurumun itibarsızlaştırılması ve bir neslin ülkesine ve onun kurumlarına olan inancının zedelenmesidir. Ancak hocalarımız bizimle daha ilgili ve anlayışlı bir yaklaşım çerçevesinde eğitime devam ediyor. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz, hepimiz üzgünüz ve hepimiz bu zorlu içinden beraberce çıkmak istiyoruz.

Boğaziçi Üniversitesi'nde 146 günde yaşananlar

2 Ocak - Prof. Dr. Bulu, 1980 Darbesi’nden bu yana Boğaziçi Üniversitesi dışından atanan ilk rektör oldu. 3 Ocak - Boğaziçili öğretim üyeleri, “Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!” başlıklı bildiri yayımladı. 4 Ocak - Öğrenciler yeni rektör atamasını protesto etti, polis üniversite kampus kapısını kelepçeledi.  14 Ocak - Prof. Dr. Bulu ilk icraat olarak, güvenlik kameraları ve kayıt cihazlarının yenilenmesi için ihale açtı. 29 Ocak - Öğrencilerin açtığı sergide kullanılan Kabe fotoğrafı yüzünden savcılık soruşturma başlattı.  1 Şubat - Protestolara polis kampuse girerek müdahale etti, 159 öğrenciyi gözaltına aldı.  5 Şubat - Kararname ile Boğaziçi Üniversitesi’ne Hukuk ve İletişim Fakülteleri kurulması kararı alındı. 8 Şubat - Melih Bulu, Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu’nu rektör yardımcılığı görevine atadı.  13 Şubat - Prof. Dr. Melih Bulu tarafından Hukuk Fakültesi dekanlığına Prof. Dr. Selami Kuran atandı.  1 Mart - Prof. Dr.  Bulu, Prof. Dr. Naci İnci’yi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne vekaleten atadı. 5 Mart - Melih Bulu, ikinci rektör yardımcısını da atadı. Prof. Dr. Fazıl Önder Sönmez bu göreve getiririldi. 25 Mart - Prof. Dr. Bulu, Prof. Dr. Önder Sönmez’i Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü’ne vekaleten atadı. 14 Nisan - Prof. Dr. Bulu, İletişim Fakültesi Dekanlığı’na yeni isim atamadı. Bu görevi kendisi vekaleten üstlendi. 18 Mayıs - Prof. Dr. Melih Bulu, Volkan Gazioğlu’nu rektör danışmanı olarak atadı.
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız