Ağrı Dağı'nda 2 arkadaşını kaybeden akademisyen Koçak: Orada bir cehennem yaşanıyordu

Ağrı Dağı tırmanışında 2 arkadaşını kaybeden akademisyen Muhsin Koçak, "Zirve yaptığımız gün kesinlikle herhangi bir şekilde arkadaşlarımızın bulunması ya da kurtarılması mümkün değildi. Zira orada bir cehennem yaşanıyordu. Fiili imkansızlık vardı" dedi

Türkiye'nin en yüksek noktası Ağrı Dağı'na grup halinde tırmanış yaparken 2 arkadaşı hayatını kaybeden ve kendisi de kaybolduktan sonra yolunu bularak kamp alanına inmeyi başaran akademisyen Muhsin Koçak, o gün yaşadıklarını anlattı. Tekirdağ'da yaşayan ve aynı zamanda Kosova Biznesi Üniversitesi'nde akademisyen olan Prof. Dr. Muhsin Koçak, AA muhabirine, 20 Temmuz günü saat 01.00 sıralarında Ağrı Dağı'nın 4 bin 200 rakımında bulunan kamp alanından zirve tırmanışı yapmak için ayrıldıklarını, tırmanış sırasında hafif bir yağmur olduğunu ve sabaha doğru bir yerde mola verdiklerini söyledi.

"Bir metre bile önümüzü göremiyorduk"

Mola verdikleri yerde yağmurun kesildiğini, rüzgar ve sisin kaybolduğunu anlatan Koçak, "Tırmanış için hava son derece güzeldi. Tırmanışa devam etmeye başladık. 4 bin 900 metreden sonra ani bir sis başladı. O sisle birlikte çok şiddetli bir rüzgar ve tipiye dönüştürdü. Önümüzü göremeyecek dereceye geldik. Bir metre bile önümüzü göremiyorduk. Zaten zor yürüyorduk. Geriye dönmemiz de imkan dahilinde değildi çünkü artık ayak izleri de siliniyordu." dedi.  Koçak, tipinin çok şiddetli olduğunu ve ayak izlerini doldurduğunu anlattı. Önlerinde başka bir grubun da olduğunu ifade eden Koçak, "Ben ve Dilek hanım birlikte hareket ediyorduk. Dilek hanım benim arkamdaydı. O arada da ben grubun arkasından kopmamaya, yetişmeye çalışıyordum. Dilek hanıma da ikazda bulunarak benden ayrılmaması gerektiğini söyledim. Aksi takdirde kaybolursak bulunamayacağımızı ve öleceğimizi söyledim. Bizim önümüzdeki grubun rehberindeki Gps (konum) bizi zirveye taşıdı" diye konuştu.

Ağrı Dağı'na tırmanış yaparken kaybolduktan sonra cansız bedeni bulunan Dilek Gökbulak (sol 3) ile Muhammed Halim Dalgın (solda) ve kaybolduktan sonra yolunu bulan akademisyen Koçak (sol 2)

Arkasına baktığında Dilek Gökbulak'ı görmediğini aktaran Koçak, "Dilek Hanım yoktu artık. Ben nasılsa arkamdan geliyordur ve onun da arkasında gruplar vardır, mutlaka onu bulur ve zirveye getirirler diye düşündüm. Zirveye gittiğimiz zaman ben zirvede olduğumu gördüm. Bunu gps aletinin metalinden anladım, başka türlü zaten zirveyi göremiyoruz. Zaten zirvede 2 dakika kalamadık. Zirveden geri dönüyorduk" ifadelerini kullandı.

"Biz zirve yapıp gideceğiz, siz gidin"

Zirvedeki buzullardan aşağıya indikleri zaman yeni bir grubun zirve yaptığını gördüğünü dile getiren Koçak, şöyle devam etti: "O gruba baktığım zaman 1-2 metre mesafede Dilek hanımı gördüm. Demek ki Dilek hanım geride kaldıktan sonra o grupla birlikte gelmeye çalışmış. Dilek hanımın hemen yanında Halim beyi gördüm. Halim bey de aynı zamanda bizim grubumuzdan koparak başka bir grupla zirveye gelmişti. Dilek hanımla ayaküstü biraz sohbet ettik ve dedim ki 'isterseniz geri dönün, çok risklidir'. O da 'zaten zirveye 10-20 metre kaldı. Biz zirve yapıp gideceğiz, siz gidin. Biz yolda sizi yakalarız' deyince ben devam etmek için arkama geri döndüğüm zaman benim takıldığım grup da maalesef gitmişti. Ve kimseyi göremiyordum. Göremeyeceğim için de artık ben kaybolduğumu düşündüm. Zaten kaybolmuştum. Çünkü orada grubu da göremiyordum."

Koçak, önceki zirve tırmanışlarından edindiği tecrübe ve zemini tanımış olmasından dolayı içgüdüsel olarak hareket ettiğini ve yolu bularak aşağıya inmeyi başardığını söyledi. Koçak, konuşmasını şöyle sürdürdü: "4 bin 900 rakıma indiğim zaman önümde bizim grubu gördüm. Geri dönme kararı aldıklarını söylediler. Grup liderimiz zirve yapmaktan vazgeçtiklerini söyledi. O yüzden zirveye gelemediklerini söyleyince ben Dilek hanım ile Halim beyin de zirveye çıktığını, onları gördüğümü söyledim. Dolayısıyla ben aşağıya inmeye devam etmeye başladım. Kamp yerine vardığım zaman Dilek hanım ile Halim beyin kaybolduğunu duyduk. Aynı zamanda grubumuzda Hollanda vatandaşı olan Usseb Karakhalil beyefendinin kayarak ayağını kırdığını duydum." Cenazelerin henüz getirilememiş olmasının acı bir sonuç doğurduğunu anlatan Koçak, arkadaşlarının kaybolduğu ilk gün bütün imkanlar seferber edilse bile hava koşulları nedeniyle arama kurtarma çalışmasının mümkün olmadığını belirtti.

"Karanlık, yıldırım, şimşek ve fırtına vardı"

Havanın çok kötü olduğunu aktaran Koçak, şunları kaydetti: "Zirve yaptığımız gün kesinlikle herhangi bir şekilde arkadaşlarımızın bulunması ya da kurtarılması mümkün değildi. Zira orada bir cehennem yaşanıyordu. Fiili imkansızlık vardı. Göz gözü görmeyecek derecede bir karanlık, yıldırım, şimşek ve fırtına vardı. Yani kaybolan arkadaşlarımızın 24 saat içerisinde bulunması fiilen mümkün değildi. Fiili imkansızlık vardı. O denliydi. Ertesi gün de zaten gidildiğinde görülemedi. 2 gün sonra arkadaşlarımızın naaşı bulundu." Cenazelerin bir an önce indirilmesini ve ailelerine teslim edilmesini umutla beklediklerini dile getiren Koçak, "Bizim için de çok büyük bir travma ve yara oldu. Umarım bundan sonra daha dikkatli tırmanışlar yapılır. İnsanların ve insanımızın canına bu kadar mal olacak bir tırmanış olmaz." diye konuştu.

Ne olmuştu?

20 Temmuz Cumartesi günü 5 bin 137 rakımlı Ağrı Dağı'na tırmanan gruptan 2 kişi, 5 bin 50 rakımda sis ve tipi nedeniyle mahsur kalmış, daha sonra kaybolmuştu. AFAD, UMKE ve jandarma ekipleri, bölgede İHA destekli arama kurtarma çalışması başlatmıştı. 22 Temmuz'da iki kişinin cenazesi, yerel rehber Barzani Ceylan ve arkadaşı tarafından bulunmuştu.

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız