Akbelen'de ağaçlar gitti ama toprak için direniş devam ediyor

Akbelen’de 24 Temmuz’da başlayan ağaç kesimi sona erdi. Ancak köylüler ve çevrecilerin nöbeti 36 gündür sürüyor. Amaç toprağı kazdırmamak. Çünkü nöbet biterse ekosistem yok olacak, yer altı suları olumsuz etkilenecek ve İkizköy’le birlikte 40 köy daha yerinden edilme tehdidiyle karşı karşıya kalacak

24 Temmuz günü Muğla’nın Milas ilçesinde yer alan  Akbelen Ormanı’na girildi. Amaç, 400 yıllık sarıçamları keserek ormanın altındaki 33.3 milyon ton linyiti çıkartmaktı. Ve orman ekipleri saat 06.45’te Limak Holding ve İÇTAŞ ortaklığındaki Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’nin (YK Enerji) işlettiği termik santral için, İkizköylülerin 237 gündür devam eden nöbetine rağmen ağaç kesimine başladı.

Muğla Valiliği, 30 Temmuz günü ağaç kesiminin bittiğini açıkladı. Günler süren kesimin ardından alandaki bütün ağaçlar kesildi. Bu süreçte jandarmanın bölgede nöbet tutanlara sert müdahaleleri de oldu. Hatta kesim alanına girip ağaçlara sarılarak kesimi engellemeye çalışanlar gözaltına alındı. Fakat Akbelen’de direniş bitmiş değil. 780 dönüm büyüklüğündeki Akbelen Ormanı’nı korumaya çalışan aktivistlerden Deniz Gümüşel, “Ekosistemi korumak için nöbete devam ediyoruz” diyor.

Direnişte 35 gün geride

Bugün 24 Temmuz’da başlayan direnişin 35’inci günü. Direnişçilerin maden çıkarmak için çukur açılmasının önüne geçmeye çalıştığını söyleyen Gümüşel “Orman ekosistemi yok olmuş değil çünkü ekosistem sadece ağaçtan ibaret değil. Yüzey bitkileri duruyor. Toprağı kazarlarsa ırmakları, dereleri, gölleri besleyen yer altı sularının yok olması susuzluğu ve kuraklığı da arttıracak” diyor ve ekliyor: “Devam eden hukuki mücadelemizin yanında fiili olarak da direnişimizi sürdüreceğiz!”

“Orman ekosistemi darbe aldı”

Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Öztürk ekosistemin bileşenlerini şöyle anlatıyor: “Çevreyle ilgili olan cansız bileşenler var. Arazi şekli ve iklim gibi… Bunlar bizim kontrol edebileceğimiz şeyler değil. Bir de canlı bileşenler var: bitki örtüsü ve üzerinde yer alan canlılar. Bu ikisi orman ekosistemini oluşturuyor. Akbelen’deki orman ekosisteminin, üzerindeki ağaç varlığını yitirerek önemli bir darbe aldı.”

“Toprak kazılırsa ekosistem ölmüş demektir”

Verilen hasarın telafi edilmesinin hala mümkün olduğunu söyleyen Öztürk, “Toprak üzerinde hala canlılık var. Karasal ekosistemin en önemli parçası toprak. Siz o toprağı sıyırıp götürürseniz o ekosistem ölmüş demektir. Hayat toprakla başlıyor. Ekosistemin sunduğu, suyun üretilmesi, karbonun depolanması gibi bütün hizmetler toprağa bağlı” diyor.

“Rehabilitasyon değil, restorasyon”

Şirketlerin söylediği rehabilitasyon çalışmasının eski hale kavuşturma olmadığına da dikkat çekiyor Öztürk: “Rehabilitasyon, çok kötü durumda olan bir şeyi biraz daha iyi hale getirmek. Restorasyon ise eski haline kavuşturmak demek. Şu an, toprak restore edilebilir durumda. Bunun için hala geç değil. Hemen bir ağaçlandırma programına alınarak mevcut bitki örtüsü dokusunun incelenip özellikle de maki florasının kendini yenilemesi mümkün.”

Yer altı su sistemi değişecek

TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Özlem Eylem Tuncaelli ise “İşte, şu an orası restore edilebileceği için Akbelen’de insanlar hala nöbet tutmaya devam ediyor” diyor ve şöyle devam ediyor: “İkincisi, üst toprak gittikten sonra oradaki kazıyla beraber hidrojeolojik akifer sistemi yani yer altı su sistemi de değişecek. Yani sadece oradaki ekosistemin tahribatı değil, akifer sistemin uzandığı tüm havzalar olumsuz etkilenecek.”

40’tan fazla köy tehdit altında

“Üçüncüsü, direniş sürdüğü için henüz insanlar da yerinden edilmedi. İkizköy’ün taşınması konusu var. Ayrıca orada tehdit altında olan 40’tan fazla köy daha var. Ruhsatlı kömür alanı içinde bulunan 60 köyden 8’i tamamen yok oldu, 15 tanesinin de yarısı yok oldu. Buradaki direniş biterse ve insanlar yerinden edilirse aynı zamanda toplumsal bellek kaybı da olacak. Çünkü insan da ekosistemin bir parçası, tıpkı toprak gibi.”

“Uluslararası anlaşmalara uyulmalı”

Tuncaelli, mevcut zararın telafisi için yetkililerin derhal harekete geçmesi gerektiğini söylerken, Hikmet Öztürk ise Türkiye’nin uluslararası sözleşmelerle verdiği vaatlerin arkasında durması gerektiğini söylüyor: “Ormanları koruyacağımıza dair Glasgow Sözleşmesi, bunun yanında İklim Değişikliğiyle Mücadele Sözleşmesi Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nde ülke olarak imzamız var. Bu uluslararası anlaşmaların gerekliliklerinin yerine getirilmesi hukuki anlamda da önemli.”

BM’ye “Limak’la iş birliğini bitir” çağrısı

İkizköy Çevre Komitesi, Limak’ın Akbelen’de sebep olduğu hak ihlalleri gerekçesiyle Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) Limak ile iş birliğini sonlandırmasını talep etmişti. UNDP Türkiye ise 18 Ağustos’ta Limak Vakfı ile ortaklığını bitireceğini şöyle açıklamıştı: “Son aylarda sivil toplum aktivistleri tarafından dile getirilen endişeler, UNDP’yi Limak Grubu için özenli inceleme sürecini yenilemeye teşvik etmiştir. İnceleme sonuçları, UNDP’ye Limak Vakfı ile ortaklığını sona erdirme dışında başka bir seçenek bırakmamıştır. Ayrıntılar, UNDP’nin önümüzdeki günlerde ortakları ile yapacağı görüşmelerde kararlaştırılacaktır.”

İkizköy Çevre Komitesi yaptığı yeni açıklamada ise UNDP’nin Limak Vakfı ile çalışmalarını sonlandırmasını olumlu karşıladıklarını belirtirken BM’nin Limak ile ilişkisinin tek bir UNDP projesi ile sınırlı olmadığını, Limak’ın Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin de imzacısı olduğunu hatırlattı. İkizköy Çevre Komitesi, UNDP’nin ardından Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ve bu sözleşmeyle ilişkileri olan diğer Birleşmiş Milletler programlarının da Limak ile olan ortaklıklarını gözden geçirerek tüm iş birliğini bitirmesini talep etti.

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız