Ekrandan uzakta, tiyatronun merkezinde

SSM’nin Müzede Sahne etkinlikleri Meltem Cumbul’un Ben ‘Sevgili Milena’ oyunu ile başladı. Yedi yıldır ekranda göremediğimiz Cumbul’a pandemi gündemini ve Milena’yı sorduk

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) her yıl belli bir tema belirliyor ve etrafında gösteri sanatlarından eserler buluşturuyor. Müzede Sahne adı verilen açık hava etkinliği Sabancı Vakfı’nın katkılarıyla bu yıl beşinci kez düzenleniyor. Tema ise «Şimdi ve Buradayız Aşkım!» Emre Koyuncuoğlu’nun kürotörlüğündeki etkinliğin açılış oyunu Meltem Cumbul’un Ben ‘Sevgili Milena’ sıydı. Yedi yıldır televizyonda görmediğimiz, hayatını tiyatro ile çevreleyen Cumbul Eylülde bu oyunla sahnede olacak. Ben ‘Sevgili Milena’yı ilk kez İstanbul Tiyatro Festivali’nde oynamıştınız... Müzede Sahne ikinci etkinliğiniz. Sahnede olamamak neler hissettiriyor size? Bunu anlatmam için önce oyunun sürecini anlatmam lazım size. Edebiyatla ilgilenenler Kafka’nın Milena’ya yazdığı mektuplar hakkında bilgi sahibidir. Ama ben Milena’yı tanıtmak istedim. Milena kimdir? Evet bir çevirmen. Evet Kafka ile iki yıl mektuplaşmışlar. O kadar. Toy İstanbul tiyatrosu için sekiz ay İzmir’e gidip gelirken dramaturg ve yazar arkadaşım Bülent Yıldız ile hep bunu konuştuk. Onun Milena’nın hayatından bir metin oluşturması ve üzerinde çalışması yaklaşık bir yıl sürdü. Devamında olayı hareketle anlatmaya karar verdik. Sonra bir video enstalasyonu oluşturuldu. Bu süreç de yaklaşık dört-beş ay sürdü. Yani hazırlık süreci aslında 1,5 yıldı. Ve bunca emek sonrasında beşinci kez oynayabiliyoruz. Çok üzücü. Normalleşiyoruz. Belki güzel haberleriniz vardır. Zor bir süreçti herkes için. Müzisyenler ve tiyatrocular en ağır bedelleri ödediler. Emeğimizi gösterebileceğimiz yerler kapalıydı. İlk adım olarak Müzede Sahne’de olmak çok güzel. Özellikle yazar Bülent Yıldız’a, harekette bu kadar emek harcadığı için Canberk Yıldız’a, piyanistler Emre Yavuz’a ve Eren Aydoğan’a çok teşekkür etmeliyim. Tarihler netleşmedi henüz ama eylül ayında da İstanbul’un açık hava mekanlarında oynayacağız. Edebiyatın saklı kadınlarından Milena ile ilgili neler keşfettiniz? Yaşadığı en trajik olay Ravensbrück Toplama Kampı’nda hayatının sonlanması değil. 18 yaşında babası tarafından da akıl hastanesine kapatılıyor. Bunun başına gelmesi sebebi bir Musevi ile evlenmek istemesi. Yoksa akıl hastası değil. Ama Musevi de değil. Kimse onu tam olarak anlamıyor. Her şeyi anlayan bir kadının bu kadar anlaşılmamış olması bizi çok etkiledi. Pandemi döneminde sahnede olmayan bir oyuncu ne yapar? Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro Bölümü için fütursuz oyunculuk üzerine yazdığım bir tez vardı. Bu tez için çalışmalarımı sürdürdüm. D22 tiyatrosu için yönettiğim Bent oyunu üzerinden, fütursuz oyunculuğu aktarmaya çalışıyorum. Savunması bittikten sonra kaynak olarak kitaplaşmasını da isterim. Sekiz ay bilgisayar başında çalışmaktan biraz bedenim kapandı. Müzede Sahne öncesinde bedenimi tekrar açmak için hareket çalıştım. Sadece akademisyen değilim, sahnede de yer aldığım için bedenim önemli. Öğretmek büyük bir tatmin ama siz öğrenmekten de hiç vazgeçmiyorsunuz.  Biz Stanislavski metot oyunculuğuyla yetiştiriliyoruz konservatuvarlarda. Eric Morris’in sistemi ve benim yıllardır da çalıştığım bu sistemin geliştirilmesi. Haliyle her şey yerli yerine oturuyor. 17 yaşında öğrenmeye başladığım bir şeyi 51 yaşına geldiğimde hem eğitmen olarak hem de pratiğini yapmış bir kişi olarak sahne üzerinde deneyimleyerek, öğreterek bütün bu sürecin o çemberini tamamlamış olmak çok hoşuma gidiyor. Ama denemeye devam ediyorum. Mesela bu oyunda Japon hareket dansı butoh kullandık. Fatih Gençkal’la suzuki çalıştık.  Sizin gibi popüler bir oyuncunun zoru ve daha az görünür olmayı seçmesi bir hayalin peşinden gitmek mi?
Fotoğraf: Ferhat M. ZupčevIć
Ben sahneden hiç kopmadım. Şehir Tiyatroları’nda Hırçın Kız’ı oynadığımda da bayağı sükse yaptım. Müzede Sahne’de de anında biletler bitti. O sebeple için yaptığım her şey çok kıymetli. Bunun avangart bir eser olmuş olması ve karşılığını buluyor olması daha da hoşuma gidiyor.  Peki, ekranda olmamak bir tercih mi yoksa hayat öyle mi şekillendi? Oyuncular Sendikası başkanlığı yaptığım üç yıl ekranda olmayı tercih etmedim. Sonraki süreçte de daha farklı gelişti her şey. Ekransız yedi yılı tamamladım, şimdi dönmeye hazır olduğumu düşünüyorum. Ekim ayından itibaren artık televizyonda olabilirim.

Dayanışmayan kadınlar kenarda kalacak

Sanki son zamanlarda dört bir tarafımız aslında Milena gibi anlaşılmayan kadınlarla dolu gibi. Kadın cinayetlerini, LGBT olaylarını ve Afganistan’daki kadınları konuşuyoruz. Nasıl hissettiriyor bu ortam size? Felaket. Prova akşamı Kabil Havalimanı’ndaki o uçaktan düşme sahnesini gördük. Kadınların hiçbir hakları kalmadı. Bunu değiştirmek için birlikte mücadele vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Kadınlar olarak mücadele vermekten baka hiçbir şansımız yok. Benim için önce insan gelir ama istemeden kadın hikayelerine ağırlık verebiliyorum. Umutsuz değilim. Mücadeleye sürekli devam etmemiz gerekiyor. Hiç bırakmadan elimizde var olan her türlü araçla. Bu araç tiyatro, sinema ya da her neyse.  Dayanışma da çok önemli.  Dayanışmayan kadınlar kenarda kalacaklar. 

Müzede Sahne programı

20 Ağustos Cuma
  • 19.00’da The Seed’de Panel: Gösteri Sanatlarında Kapsayıcılık ve Dayanışma / Moderatör: Duygu Dalyanoğlu / Konuşmacılar: Ayça Damgacı, Okan Urun, Melis Tezkan, Özen Yula
  • 21.30’da Fıstıklı Teras’ta Talimhane Tiyatrosu’ndan Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince, Ama Şimdi İyi
21 Ağustos Cumartesi
  • 19.30’da Orta Bahçe’de Versus Tiyatro’nun Kreutzer Sonat oyunu
  • 21.30’da Fıstıklı Teras’ta Shakespeare’le Aşk ve Müzik konser ve performansı
22 Ağustos Pazar
  • 19.30’da Orta Bahçe’de Gestus Tiyatro’nun Kadın Dilinden Masallar oyunu
  • 21.30’da Fıstıklı Teras’ta Tatavla Sahne’nin Rahvan Giden Atlılar oyunu
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız