En yaşlı ligden en genç milli takıma

Şenol Güneş’in dokunuşlarına oyuncuların değişen zihniyetlerinin eklenmesiyle Milli Takım’ın yaşadığı dönüşüm Euro 2020 için heyecan, ilerisi içinse umut veriyor

Alp Ulagay
2019’un şubat ayında Türk Milli Takımı çevresinde kara bulutlar dolanıyordu. Takım, Fatih Terim’in halefi Mircea Lucescu yönetiminde de hedeflerinden uzak kalmış, 17 maçta 4 galibiyet alabilmişti. Üstelik Euro 2016 sırasında açılan ve ertesi yaz iyice derinleşen yaralar da kapanmış değildi (Prim kavgası, Arda Turan mevzuu, Fatih Terim’in kebapçı baskını vs.). Bir yandan da tel tel dökülen bir Türkiye Süper Lig mevzubahisti. Sürekli antrenör değiştiren, yerli ve yabancı yaşlı oyuncuları tercih eden, her sezon 15-20 transfer yapmaktan bıkmayan kulüpleriyle Süper Lig de pek iyi bir tablo çizmiyordu. İsviçre merkezli CIES Football Observatory’nin araştırmasına göre 28.6 yaş ortalamasıyla Avrupa’nın en yaşlı ligi haline gelmişti. Yabancıların çoğunlukta olduğu bu “yaşlı” ligden iddialı bir milli kadro kurmak kolay değildi gerçekten. 

Neler değişti?

Peki ne oldu da iki yıldan biraz uzun bir sürede tüm bu tablo değişti ve Avrupa’nın en yaşlı liginden Euro 2020’nin en genç yaş ortalamalı (24.6) ve en heyecan verici milli takımı ortaya çıktı? Üstelik kadrodaki oyuncular sebebiyle artık “güler yüzlü” bir Milli Takım imajı var artık. Gelin biraz inceleyelim son iki yılda değişenleri. Birinci faktör elbette teknik direktör Şenol Güneş’in katkısı. Güneş, 2019’un mart ayında göreve gelir gelmez sükûnet ve güven zerk etti. Öyle ya, üçüncü olduğu 2002 Dünya Kupası’ndan kalma bir kredisi vardı. Ardan geçen 17 yılda da gittiği her takıma seviye atlatıp birçok oyuncunun kariyerinde sıçrama yapmasını sağlamıştı. Milli Takım’daki o toksik ortam değişti hemen. 

Yeni oyuncular, yeni kariyer planları

İlk iki maçtan itibaren takımda morali yükseltti, saha içinde bazı küçük ayarlamalar yaptı. Sonuçlar pozitif olunca da eli rahatladı ve çok ihtiyaç duyulan kuşak değişikliğini daha rahat gerçekleştirebildi. Son iki yılda Milli Takım’ın kadrosu kademeli olarak gençleşti. Güneş, ilk maçlarında bazı tecrübeli oyunculara takımda yer vermişti. Ancak birkaç ay sonra Paris’teki Fransa maçında Burak Yılmaz haricine diğer tüm yaşlı oyuncular tasfiye edilmişti bile. Türkiye kadrosunda Euro 2016’dan bu yılki turnuvaya sadece üç oyuncunun kaldığını görüyoruz: Burak, Ozan Tufan ve Hakan Çalhanoğlu. Bununla beraber, Milli Takım’ın bu atılımında asıl büyük faktör yeni kuşak futbolculardaki zihniyet değişimi. Çok eski dönemlerden beri biliyoruz ki Türk futbolcular Avrupa’nın büyük liglerine gitmeye çekinirler. Bunun birçok sebebi vardır: Pasaport, dil, kültür ve para elbette. Gidenlerin bazılarının da birkaç ay geçmeden geri döndüğünü de biliriz. Ancak, Euro 2020’de Milli Takım kadrosunun çoğunluğunu oluşturan oyuncu grubu artık farklı bir kariyer planı çiziyor. Örneğin Merih Demiral, Ozan Kabak, Çağlar Söyüncü, Zeki Çelik gibi oyuncular baktılar ki Süper Lig’de yaşlı yabancılardan kendilerine süre kalmayacak, belki yıllarca onların arkasında yedek beklemek zorunda kalacaklar, hemen Avrupa’nın yolunu tuttular. Bundesliga’da, Premier League’de, Serie A’da oynamaktan hiç çekinmediler. Zaman zaman orada yedek beklemeyi Türkiye’de kulübeye mahkûm olmaya tercih ettiler. 

Premier’de röportaj keyfi

İşte bu sayede her gün Avrupa’nın en iyi oyuncularıyla beraber idmana çıkıyorlar, hafta sonu dünyanın en iyi oyuncularıyla mücadele ediyorlar. Açıkçası bunu yapmak için de Çağlar, Yusuf, Cengiz, Zeki, Ozan ve diğerleri Türkiye’de karşılaşmaları mümkün olmayan bir seviyeye çıkmak zorundalar. Hem de her açıdan… Fitness, teknik, taktik ve zihinsel… Bu oyuncu grubunun farklı düşündüğüne bir kanıt da gittikleri ülkede hemen dil öğrenmeye koyulmaları. Mesela Zeki ve Yusuf, Lille’de Fransızca öğrenmek için çabalarken Ozan Kabak İngilizcesinin yanına bir de Almanca eklemek için uğraştı. Geçen ocak ayında Premier League’e gelen Okay Yokuşlu ve Ozan Kabak’ı kulüplerinin medyalarında İngilizce röportaj yaparken izlemek keyif vericiydi gerçekten. Geriye dönüp bakınca, dünya üçüncüsü 2002 kuşak da Avrupa’ya transfer olmuştu. O kadronun 13-14 oyuncusu İtalya, İngiltere, İspanya’da oynadı. Ama bir fark vardı arada: O dönemdeki oyuncular Türkiye’de kendilerini kanıtladıktan sonra bu transferleri yapmıştı. Bugünün oyuncu grubu ise neredeyse kariyerlerine başlamak için Avrupa’ya gidiyor. Yani bütün kariyer planları bunun üzerine kurulu. Muhtemelen Uğurcan, Abdülkadir gibi oyuncular da onları takip edecek. Türk Milli Takımı, Euro 2020’nin her anlamda bebesi. Turnuvadaki en genç takım olmanın yanı sıra maç tecrübesi de düşük: Ortalama milli forma tecrübesi 20.5 ve daha tecrübesiz sadece 4 ülke var. Avrupa Kupası’nda şampiyon takımın yaş ortalamasının 1984’ten bu yana 26’nın altına düşmediğini hesaba katarsak Türkiye’nin ne kadar genç bir kadro kurduğu anlaşılır. Açıkçası bu kadronun en olgun ve verimli dönemi Euro 2024’te gelecek.

Herkes Benzema'yı bekliyormuş

Meğer tüm Fransa nefesini tutmuş onu bekliyormuş! Real Madrid’in golcüsü Karim Benzema, 2015’ten beri Fransa Milli Takımı’ndan boykotluydu. Ama 18 Mayıs günü Deschamps ‘KB9’u yeniden kadroya aldığını açıkladığı anda herkes onu konuşmaya başladı. Bir hafta içinde 2.5 milyon tweet atıldı. Eski adalet bakanı Rachida Dati, bakanlığının ilk günü gibi heyecanlandığını söyledi. Takımda başta Mbappé, Griezmann gibi yıldızlar da bu “abinin” dönüşünden son derece memnun. Benzema, Fransa’nın en büyük kozlarından.

Cristiano'nun son dansı

36 yaşına geldi ve hâlâ dünyanın en iyilerinden. Takımı Juventus kötü bir sezon geçirse de o Serie A gol krallığını kaptı. Cristiano Ronaldo’dan bahsediyorum. Büyük golcü Portekiz’le beşinci Euro’suna katılacak. Cristiano’nun bu turnuvada geliştirebileceği bazı rekorları var. Zaten 19 maçla en çok sahaya çıkan oyuncu. Bunun üzerine ekleyebilir. 9 golle, şampiyona tarihinin en golcü oyuncusu unvanını Platini’yle paylaşıyor. Son Euro turnuvasında. Ancak “2024’e fazla bir şey kalmadı” deyip orada da oynamak isteyebilir.

Mancini'nin yeni İtalya'sı

İtalya Milli Takımı geçen 10 yılı pek de iyi geçirmedi. Dünya kupaları hep hayal kırıklığıydı. Euro 2012 finali gurur duyabilecekleri tek andı belki de. İtalya’yı bu miskinlikten çıkaran isim Roberto Mancini oldu. Bir dönem Galatasaray’ı da çalıştıran Mancini gençlerle tecrübelileri harmanladı. Elemelerde 10’da 10 yaptılar,  27 maçtır yenilmiyorlar. Geçen üç yılda kadroya aldığı gençlerden Zaniolo sakatlığı sebebiyle yok ama Chiesa ve Barella sahada olacak. Bakalım Mancini, gök-mavilileri o alıştıkları zirvelere yaklaştırabilecek mi?

DÜZELTME VE ÖZÜR

Gazetemizin basılı versiyonundaki grafik haberde, grup maçlarının saatleri teknik bir hata sonucu "dört" saat eksik yazılmıştır. Düzeltir, bu hatayla karşılaşan okurlarımızdan özür dileriz.
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı