Orman yangınları, iç içe geçmiş birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Alevler henüz söndürülememiş olsa da, şu anda hem yangının sebeplerini sorgulamak, hem de sonrasında yapılacakları konuşmak zorundayız. Ancak ne yazık ki bir bilgi kirliliğinin ortasındayız. Oksijen tüm bu kafa karışıklıklarına son vermek adına, konuyu tüm boyutlarıyla uzmanlarına sordu...
Bu yıl karşımıza farklı bir tablo çıktı
İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu “Şu anda yangın bölgelerinde California’da orman yangınlarında da görülen Santa Ana rüzgarına benzer bir rüzgar hakim. Genel olarak fön dediğimiz bu rüzgarlar Karadeniz’den, İç Anadolu’ya; Toroslar’dan da Akdeniz’e inerek geçtiği alanlarda havayı kurutur. Normal şartlarda şu şekilde bir güzergah ve karakter izler: Karadeniz’e ulaştığında sıcaklığı 13-14 derecedir. Ardından İç Anadolu üzerinden Akdeniz ve Ege’ye uzanır. Geçtiği İç Anadolu Bölgesi’nde 27-28 derece sıcaklığa ulaşır. Toroslar’a vardığında ise ısısı yükseklikten dolayı 20 dereceye kadar düşer. Toroslar’ı aşıp denize doğru ilerlerken ısısı tekrar yükselir çünkü fön rüzgarlarında sıcaklık her 100 metrede 1 derece artar. Bu şekilde hava ısınır ve maksimum 35 dereceye ulaşır. Bu sıcak hava nemi de etkiler ve bu bölgede sıcaklığa bağlı olarak nem 15 dereceye kadar düşer. Bu normal şartlarda yaşanan durum fakat bu yıl ise farklı bir tablo karşımıza çıktı. Fön rüzgarı Karadeniz kıyısını yine 13-14 derece ile aştı. Ancak İç Anadolu Bölgesi’ne ulaştığında başka bir durum ile karşılaştı çünkü bu bölgede aşırı sıcaklık vardı ve ısısı 33-34 dereceye kadar çıktı. Toroslar’ın zirvesinde sıcaklığı 25-26 dereceye kadar düştü ama aşağıya inerken 44 dereceye çıktı. Bu da var olan nemin yüzde 6 düzeyine kadar inmesine sebep oldu, yangın için ideal ortamı oluşturdu."
Kuru yapraklar artık temizlenmiyor
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği öğretim üyesi Prof.Dr. Doğanay Tolunay “Orman yangınları çıkmadan önlem alınır. Yangın ihtimalinin arttığı temmuz ve ağustos aylarında orman görevlileri, yangına hassas alanlarda kurumuş yaprak ve ölü bitki örtüsünün temizlenmesini sağlayarak hazırlık yapar ve potansiyel yangınların önüne geçer. Oysa personel eksikliği gibi nedenlerle birkaç yıldır bu işlem yapılmıyor. Özellikle kızılçam ağaçlarının iğne yaprakları dökülüyor ve zaman içinde kuruyarak yangına hassas hale geliyor. Bu aylarda ormanlara girişin denetlenmesi gerekirdi hatta kırmızı alarm verilmeliydi. Ama yapılmadığına şahit olduk. Türkiye’de 22.9 milyon hektarlık orman varlığı bulunuyor. Yangınların görüldüğü Akdeniz ve Ege bölgelerindeki doğal bitki örtüsü ise kızılçam ve makilerdir. Kızılçam içerisindeki reçine yapısının yanmaya müsait olması ve hava durumunun bitki örtüsünü kurutması yangının kolayca çıkmasına ve yayılmasına zemin hazırlıyor. Yangından sonra fidan dikme kampanyaları düzenlemek yerine doğanın kendisini yenilemesi için beklenmeli. Kızılçam, yanmaya uygun olsa da tohumlarını bulunduran kozalakları dayanıklı ve kozalaklar tek başlarına 1.5-2 yıl bozulmadan korunabiliyor. Kozalaklardaki tohumlar külün içerisine düşüyor ve yangından sonraki ilkbaharda çimleniyor. Bu tohumlar da doğal bir ağaçlandırma çalışması yaparcasına yanan bölgede tekrar bitki örtüsü oluşmasını sağlıyor. Yanan makilerde ise bitkinin gövdesi yansa da kökleri yanmadığı için sonraki ilkbaharda 1 ila 1.5 metre boyunda makilik örtü oluşuyor. Fidan ekilmesi sonucu yanan ağaçların ve maki çalılarının kökleri sökülüyor, doğal bitki örtüsü içerisinde yer alan otsu türlerin tohumları yanan alandan koparılıyor. Yanan orman alanlarının korunarak bitkilerin kendiliğinden geri gelmesinin sağlanması, sadece ağaçlar değil, diğer otsu bitkilerin ve çalıların da korunması açısından önemli. Fidan dikimi sadece kozalak tohumlarının ulaşmadığı alanlarda yapılmalı.”
Akdeniz ekosistemi yangına müsait
İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü Yangın Ekoloğu İsmail Bekar “Akdeniz ikliminde yaşanan yangınlar aslında evrim sürecinin doğal bir gelişmesi. Zaten binlerce yıldır Akdeniz’de yangınlar görülüyor. Türkiye’de Akdeniz ekosistemi görülen bölge Çanakkale’den başlayıp Adana’ya kadar kıyı kesimine kadar uzanıyor. Bu yangınlar aynı zamanda toprağın ve bitki örtüsünün kısacası bölge ekolojisinin yenilenmesini sağlıyor. Ayrıca Akdeniz bitki örtüsünde çimlenmek için yangına ihtiyaç duyan bitkiler var. Bu açıdan yangınların ormanların gençleşmesine katkısı mevcut. İspanya ve İtalya dışında Kaliforniya’da da Akdeniz iklimi görülüyor. Çünkü Akdeniz ekosistemi, yangına müsait bir yapı barındırıyor. Amerika’da bu gençleşmeyi sağlamak için kontrollü yangınlar çıkarılıyor. Orman görevlileri döngüyü sağlamak adına toprak üstünde bulunan ölü ve canlı bitki örtüsünü yakıyor. Böylece hem daha büyük yangınların önüne geçiliyor hem de ekosistemin kendini yenilemesine olanak tanınıyor. Fakat çıkarılan bu kontrollü yangınların yerleşim alanlarına sıçramaması gerekiyor. Yangınlar, Akdeniz ekosistemine özel bir olaydır ve yangınları tamamen çıkarmak Akdeniz ekosistemine zarar verir.”
Uydudan tespit edip önleyebilirdik
Gebze Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Taşkın Kavzoğlu “ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS) tarafından servis edilen 31 Temmuz 2021 tarihli Landsat-8 OLI uydu görüntüleri ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından servis edilen 30 Temmuz 2021 Sentinel-2 uydusu görüntüleri üzerinden görüntü işleme teknikleri kullanarak analiz ettik. Bu analizimiz sonucunda sadece Manavgat’ta 30 bin 632 hektar alanın yangınlardan zarar gördüğünü tespit ettik. Yangınlar devam ettiği gibi yeni görüntüler üzerinden analizlerimiz de sürüyor. İlk tespitlerimize göre yaklaşık 90 bin hektar alanın hasar gördüğünü söyleyebiliriz. Bunun yaklaşık üçte biri ise tamamen zarar gördü. Yaptığımız incelemelerde yangın çıkan alanlarda yüzey sıcaklığının 95 derece olduğunu ve alevlerin yer yer 500 dereceye ulaşabildiğini tespit ettik. Bu uydu görüntüleri sadece yangın sonrasında zarar tespiti için değil yangını önceden tespit etme amacıyla da kullanılabilir. Örneğin Kanada, kuzeyde yer alan ve yangın riskinin az olduğu bir ülke olmasına rağmen yangınları önlemek konusunda uydu görüntülerinden faydalanıyor. Uydularında bulunan orta ve termal kızılötesi sensörlerle ormanlarda sıcaklığın yükseldiği alanlara daha yangın çıkmadan helikopterlerle soğutma işlemi yaparak yangını önlüyorlar. Hava sıcaklığının yüksek olduğu aylarda ise bu kontrolün günde dört kez yapıldığı oluyor. Türkiye’ye ait uydular iletişim ve askeri amaçlarla kullanıldığı için uydularımızda yangını önceden tespit edebilecek orta ve termal kızılötesi sensörler bulunmuyor. Fakat başta Çin ve Kazakistan’a ait uydulara abone olarak, yangın çıkmadan tespit edebiliriz.”