Günün en etikili 8 Mart konuşması Meral Akşener'den

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü konuşması sosyal medyada gündem oldu. İşte "Kadının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar" diyen Akşener'in o konuşmadan önemli satır başları

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener grup toplantısında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili önemli mesajlar verdi. Akşener konuşmasında “Kocaman bir kuyruklu yalan vardır, Türk kadını mücadele etmedi diye. Haydi oradan! Bunu söyleyenler o kadınların bu ülke için verdiği emeğin fitresini karşılayamazlar. Zekatı fazla gelir… Ayıp be, ayıp! Bu ülkenin kadınının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar” dedi.

İşte Akşener’in konuşmasından satır başları...

  • Dünyanın her yerinde kadınlar haklarını korumak için mücadeleler verirken Türk kadınları kaderlerine razı mı geldi? Elbette gelmedi. Türk kadınının verdiği mücadele belki de dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi. Dünyadaki hemcinsleriyle beraber Osmanlı’nın yıkılış döneminde kadınlar hak mücadelesine başladılar.
  • Ta 93 Harbi’nden itibaren Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi’nin olduğu dönemlerde İstanbul'un ve Marmara bölgesinin ekonomisini götüren kim biliyor musunuz? Kadınlar. Bunu ben söylemiyorum Amerikalı ve Avrupalı birer kadın gazeteci söylüyor. Bir isim koymuşlar, bahçe ekonomisi. Takas üzerinden açların doyurulduğu, çıplakların giydirildiği bir süreç bu.
  • İstiklal Savaşı dönemi… Henüz erkekler karar verme aşamasındayken Türkiye'nin her yerinde, Yozgat'ta, Konya'da, İzmir'de, Trakya'da, İstanbul'da, Erzurum'da, Doğu Anadolu'da, İç Anadolu'nun pek çok şehrinde kadınların kurduğu Kuva-yı Milliye cemiyetleri var. İstiklal Savaşı süresince bedeniyle o işin içine katılmanın yanında bu cemiyetler, bu dernekler kanalıyla Avrupa’nın bütün parlamentolarına, Amerika’nın parlamentosuna, o günlerin var olan sivil toplum örgütlerine yönelik yazılan beyannameler var. Tebliğler var, dilekçeler var. Bunları yapan kadınlar var.
İYİ Parti Grup toplantısına kadınlar beyaz kıyafetleriyle katıldı. (Fotoğraf: AA)

İlk önce kadınlar yer aldı

  • Hem kurtuluş mücadelesi, istiklal mücadelesi içinde herkesten önce yer alan, Atatürk'ün arkasında, yanında, yöresinde saf tutan ama buna karşılık aynı zamanda da onun diplomatik mücadelesini veren kadınlardan bahsediyorum. Evet, Kadriye Hanım’dan bahsediyorum. Fatma Nesibe Hanım’dan bahsediyorum. Halide Edip’in Sultanahmet Meydanı’nda işgale direnen duruşu ve yaşanmışlık kokan eserlerinden bahsediyorum. Nezihe Muhiddin Hanım’ın onurlu mücadelesinden, Nuriye Ulviye’nin Kadınlar Dünyası'na sığdırdığı fikirlerinden bahsediyorum.
  • Kadınlar Türkiye'de bu coğrafyada hep bir şeyler konusunda tercih etmek zorunda kalmışlardır ve ağlamak bile kendilerine haramdır. Ben Rumeli göçmeni bir ailenin çocuğuyum. Aradaki göçleri hiç saymıyorum, Rumeli'nden kendi içinde iki, bir de Türkiye’ye mübadele olarak üç göç yaşandı. Erkeklerin savaşta olduğu, şehit olduğu, gazi olduğu... Kadının göçü evirip çevirdiği aileyi topladığı ve çoğu zaman yalınayak o göçün içinde yürüyerek katıldığı bir süreçten bahsediyorum.
  • Hayal etmenizi isterim... Bir kalabalık. Çamur, dize kadar çamur. Zaten lastik ayakkabı giyseniz kalır, mecbursunuz çıplak ayakla yürümeye. Sırtınızda bir çocuk, kucağınızda bir çocuk, elinizde bir çocuk, yürüyorsunuz. Kucağınızdaki çocuk ağırlaşıyor, sırtınızdaki belinizi büküyor ve elinizdeki tökezlemeye başlıyor. Birinden birini feda etmeniz lazım. Sophie'nin seçimiyle ilgili film yapıldı, Oscar aldı. Biz her şeyi unuttuk. Komitacıların ateş açtığı kafileler... Tuna Nehri’nin bebek aktığı söylenir, bilir misiniz?
  • Ve sonra İstiklal Savaşı... Cep delik, cepken delik... Şerife Bacı, kendi şehit oldu ama, silah taşıyor, Zonguldak'tan yola çıkıyor, sahilden yola çıkıyor, mermisi kucağında, oğlu Hasan sırtında... Hasan mı, mermi mi? Bir ana için ne kadar önemli ve ne kadar korkunç bir tercih... Ve Hasan'ın üstündeki örtüyü merminin üzerine örten bir anne. Mermiyi teslim ettiğinde Hasan'ın donarak öldüğünü gören bir anne. Bu ülkenin kadını her şeyi hak etti. Bileğinin gücüyle hak etti, yüreğinin gücüyle hak etti. Fedakarlığıyla hak etti, tercihlere zorlanmasıyla hak etti ve ailesini, ülkesini, milletini sağ ve ayakta tutmak için gösterdiği gayretle hak etti.

Kuyruklu yalan

  • Bir kocaman kuyruklu yalan vardır, Türk kadını mücadele etmedi diye. Utanmadan hiçbir şey yapmadınız diyorlar. Haydi oradan be! Ayıptır, ayıp! Bu ülkenin kadınının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar! Utanmadan, sıkılmadan hiçbir şeyi hak etmediğimizi söylüyorsunuz. Bunu söyleyenler o kadınların bu ülke için verdiği emeğin fitresini karşılayamazlar. Zekatı fazla gelir, emeklerinin fitresini karşılayamazlar.
  • Osmanlı’nın küllerinden büyük Türkiye Cumhuriyeti’ni yükselten en büyük itici güç, kadının toplumdaki ağırlığının değişimi oldu. Türk kadınının gücünü gören, değerini anlayan ve hakkını teslim eden bir çift mavi gözün ışığı Türk kadınının umudu olmuştur.
  • Gençlere, kadınlara Atatürk’ü unutturmaya çalıştılar. Gençlere, kadınlara Atatürk’ün hakkında her türlü hakareti yaptılar ama umarım duyarlar. O gerçekten hakkı hakka teslim eden bir liderdi. Bütün sözleri kadınları baş üstünde taşımaya, taşıtmaya yönelik, eşitlemeye yönelik.
Meral Akşener grup toplantısına katılan kadınlarla özçekim yaptı.

Birileri kadınların sesini bastırmak istiyor

  • Cumhuriyeti gençlere emanet etti, kadınlara ve gençlere. Onun için bütün kavga bizim üzerimizden oldu ve gençlerle cumhuriyetin arasını, gençlerle Atatürk’ün arasını açmaya çalıştılar. Ama başaramadılar. Türk kadını 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla eğitim hayatında eşitliğe, 1926 yılında Medeni Kanunla aile ve toplum hayatında eşitliğe, 1934 yılında seçme ve seçilme hakkıyla siyasi alanda eşitliğe, 1936 yılında İş Kanunu’yla da çalışma hayatında eşitliğe kavuştu. Şu tarihlere bakar mısınız? Medeni dünyanın demokrasiye o günün şartlarına göre en uygun diye tariflenen hiçbir devletinde henüz bu kanunlar çıkmamış. Aynı zamanda kanun çıkmakla kalmadı, uygulamaya da geçildi. Dolayısıyla işte o mavi gözlü lider, hakkı hakka teslim etti.
  • Bugün Atatürk’e yönelik en ağır ifadeleri söyleyenleri, yazanları sarayda ağırlayanları da sarayda ağırlar hale getiren o cumhuriyettir, fırsat eşitliğidir. Yani eğer ben bugün buradan yüce Meclis’imizin çatısı altında sizlere seslenebiliyorsam, İzmit'in bir köyünden çıkıp bir akademisyen, bir milletvekili, bir bakan ve bir siyasi parti genel başkanı olarak karşınızdaysam bunu cumhuriyetimize borçluyum. Benim gibi bugün bu salonda bulunan sizler de cumhuriyetimize borçlusunuz. Hatta keşke Yunanlar galip gelseydi diyen utanmazlar bile cumhuriyetimize borçlu. Ata’mızın başarılarını, milletimizin ona olan sevgisini hazmedemeyen çapsızlar bile cumhuriyetimize borçlu.
  • Kadınlar bugün şiddetle karşılaşıyor. Ölümle yüzleşiyor. Baskıya maruz kalıyor. Bugün, Türkiye'de birileri kadınların seslerini bastırmak istiyor. Siyasetten ekonomiye, dinden sosyal hayata her konuda kadını özne yaparak en temel haklarını tartışmak istiyor. Kadınlara yokmuş gibi davranarak zavallı egolarını tatmin etmek istiyor. Osmanlı’dan beri cumhuriyetten beri bu topraklarda devam eden kadın hakları hareketini, kadını, adını yok sayıyor. Üstelik ülkemizi yöneten iktidar da bu zihniyete çanak tutuyor. Kadınları vitrin süsü görüp ötekileştirerek çanak tutuyor. Her gün karanlığa hapsolan kadınlar için kılını kıpırdatmayarak çanak tutuyor. O kirli zihniyetin gazına gelip bir gece aniden İstanbul Sözleşmesi’ni yırtıp atarak çanak tutuyor.

100 yıl önce de buradaydık, bugün de buradayız

  • Bakın, biz burada İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken sandılar ki sadece kadınları savunduk. Biz burada kadınların can güvenliği derken sandılar ki sadece kadınları koruduk. Oysaki biz burada, hayatımızın tüm alanlarına karabasan gibi çöken bir kötülüğe karşı durduk. Kardeşi, eşi, dostu birbirine düşürmek isteyen bir çirkinliğe karşı durduk. İnsanlığını kaybeden, kadınları hakir gören bir kirli zihniyete karşı durduk ve kimse kusura bakmasın dimdik durmaya da devam edeceğiz.
  • 1923 yılında kendine ait muzaffer bir devlet kuran bu millet 2022 yılında bunun gerisine düşemez. 1934 yılında Batılı ülkelerden bile önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verebilen bu cumhuriyet 2022 yılında bunun hatırasıyla yetinemez. 1997 yılında kadının başörtüsü arkasına saklanan yasakçı zihniyet 2022 yılında kadınları hapsederek kendini tekrar edemez.
  • Kimse şunu unutmasın, Türkiye’nin büyümesi, Türkiye’nin zenginleşmesi, Türkiye’nin gelişmesi Türk kadınının elindedir. Türk kadını güçlü olursa Türkiye de güçlü olur. Günümüz koşullarından cesaret alıp kadınların önünde duvar olanlar, çok beklersiniz. Kadınların hayatına ömür biçenler, çok beklersiniz. Kadınların bakışlarına, tercihlerine dil uzatanlar, çok beklersiniz. Bizler 100 yıl önce de buradaydık, bugün de buradayız. Siz istediğiniz kötülüğü yapın, bizler hala buradayız, dimdik ayaktayız ve bizler burada oldukça siz kaybetmeye mahkum olacaksınız.
Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar