İlk defa taklit edilen değil, canlandırılan Yahudiler izledik

Kulüp dizisi bir hafta içinde hem gündemi belirledi hem de bazı kapalı kapıları açtı. Türk Yahudi cemaatinin önemli figürlerinden Silvyo Ovadya’ya göre “Yapmacık unsurlar yok denecek kadar az”

Netflix’in yeni yerli dizisi Kulüp ince ince işlenmiş hikayesi, nostaljik dekoru ve çoğumuzun bilmediği bir dönemin İstanbul’unu ekrana taşıyarak büyük ilgi gördü. BBC, Deutsche Welle gibi uluslararası yapılar dahil olmak üzere pek çok medya kurumu diziyle ilgili haberler ve değerlendirmeler yayımladı. Üzerinde övgüyle durulan bir unsur şuydu: 500 yılı aşkın süredir bu toprakların bir parçası olan, ülke tarihinin önemli anlarında imzası olan Yahudi cemaatini olduğu gibi, gerçeğe uygun şekilde yansıtması. Dizinin gördüğü ilgi ve yarattığı merakı Silvyo Ovadya ile konuştuk.

2006-2011 arasında Türkiye Yahudileri Cemaati başkanlığını yapmış, 14 yıl Şalom gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yürütmüş olan Ovadya, şimdi 500. Yıl Vakfı Başkanı. Ayrıca dizinin hazırlık aşamasında ekibe yardımları dokunmuş bir isim.

Kulüp’ün Yahudi cemaatinden genel olarak çok olumlu tepki almasının sebepleri neler?

Türk Yahudilerini direkt olarak konu alan çok fazla film yok. Bugüne kadar yapılan bu tip filmlerde, aktör genelde Rum şivesiyle konuşarak Yahudi taklidi yapardı. Bu projede gerçek Judeo Espanyol konuşan ve doğru telaffuz eden kişiler görmek büyük bir fark yarattı. Görünce yapmacık gelen unsurlar yok denecek kadar azdı. Örneğin kapıdan çıkarken veya girerken mezuzanın (kapıların sağ pervazlarına çivilenen ve hem evi hem de orada yaşayanları kötülükten koruduğuna inanılan kutucuk) öpülmesi çok daha doğaldı. Ayrıca dizinin kimseyi rahatsız etmeyecek bir şekilde yapılmış olması da beğeni toplayan noktalar arasında. Varlık Vergisi son 30 yıla kadar dile getirilmeyen bir tabuydu. Ama burada çok açık bir şekilde, yorumlar yapılarak konuya değinilmiş. 

Judeo Espanyol derken, Ladino’dan bahsediyorsunuz.

Evet ama biz Ladino kelimesini artık çok kullanmıyoruz. Sebebini kısaca şöyle anlatayım: Ladino İbranicenin kelime kelime Yahudi İspanyolcasına çevrilmiş halidir ve dolayısıyla bütün cümleler devriktir. Biz daha çok Yahudice kelimesini kullanırız. Sonradan, onun daha kibar bir şekli olan Judeo Espanyol çıktı.

Bu yaşayan bir lisan mı? Evlerde konuşuluyor mu?

Yine vardır kullanılan evler tabii ancak azdır. Dilin canlı kalması için birçok projeye imza atıldı. Şu an gündemde olmasa da Cervantes Enstitüsü’nde İspanyolcanın yanı sıra Judeo Espanyolun verildiği dil dersleri iki yıl devam etti. Enteresan olan, bu kurslara gelenler arasında Müslümanlar da vardı, hatta Müslüman bir öğrenci kurs sonrasında İspanya’da bu dilde yapılan bir şiir yarışmasında birincilik kazandı. 

Dizide anlatılan dönemle bugün arasındaki en önemli fark nedir?

En belirleyici fark nüfusun azalması. Dizinin başladığı dönemde 80 bine yakın Yahudi varken, bugün bu sayı 15-16 bin. Türkiye’nin nüfusu o günden bu yana neredeyse üç kat artmışken, Yahudi topluluğu o dönemdeki rakamın yüzde 20’sine düştü. Ayrıca Cumhuriyet’ten sonra, Türkleştirme hareketleri kapsamında yapılan faydalı çalışmaların yanı sıra dini azınlıklara bazı haksızlıklar da yapılmıştır. O dönemde Müslüman olmayanların ikinci sınıf olarak hissetmeleri daha belirgindir. 

Sayı neden azaldı?

Sanılanın aksine dizide de gördüğünüz gibi Yahudi toplumu öyle zengin değildi. Zengin kesim en fazla yüzde 3’üdür. 1948’de İsrail devleti kurulduktan sonra, özellikle burada ekonomik olarak hiçbir şansı olmayan insanlar gözü kapalı oraya göç etti. Tahmin ediyorum ki o iki-üç yılda 35-40 bin kişi gitmiştir. Gidenler burada hamallık, seyyar satıcılık gibi işler yaptıkları için yeni bir başlangıç istiyorlardı, nitekim çoğu da çok başarılı oldu. Daha geriye gittiğimizde I. Dünya Savaşı sonrası Fransızca bilenlerden Fransa’ya, İspanyolca bilenlerden ise Güney Amerika’ya giden çoktu.  

Dizinin yapım aşamasında nasıl bir katkınız oldu?

Yaklaşık bir yıl önce bir bilim insanı tarihçi dostum beni aradı. Özellikle 6-7 Eylül olaylarını ve bu olayların 15-16 yaşlarındaki bir genç kıza olan etkisini konuştuk. Henüz yayınlananlar arasında olmasa da o olayları sonraki bölümlerde göreceğiz diye düşünüyorum. Bu olayların Yahudiler üzerinde Rumlarda olduğu gibi bir etkisi yoktur ancak olanlara şahitlik ettiğini bildiğim ailelerin bireyleriyle ekibi iletişime soktum. Haydarpaşa Sinagogu’nda çekilmek istenen birtakım sahneler vardı ama açıkçası kimse çok sıcak bakmıyordu buna. Çünkü ilerleyen sahnelerde antisemit bir unsur vardır diye korkuluyordu. Tabii ki bütün senaryoyu okumamızın imkanı yoktu ama sinagoga bir şey olmayacağına dair imza attım, bana güvendiler. Sonrasında, dizide rol de alan İzzet Bana’nın danışmanlığını önerdim. Görüyorum ki çok büyük faydası olmuş.

Dizide Gökçe Bahadır, Matilda karakterini canlandırıyor.

Bilgi eksiği değil bilgi yokluğu

Türk toplumunun Yahudi cemaatiyle ilgili en büyük bilgi eksikliği nedir? 

En büyük sorun bilgi eksikliği değil, hiçbir bilgi sahibi olunmamasıdır. Bunu açıkça söylemek gerekiyor. Ben askerliğimi Kıbrıs’ta subay olarak yaptım, oraya gittiğimde hem İstanbullu bölük komutanımın hem de tabur komutanımın hayatlarında ilk gördükleri Yahudi bendim. 

Belki de gördükleri değil de, Yahudi olduğunu öğrendikleri ilk kişi sizdiniz. Mümkün mü?

Bu konuda bizim cemaat olarak yapabileceklerimiz sınırlı. Ben 2004-2010 arasında Türk Yahudi Toplumu Başkanlık görevini de yaptım. O zaman üzerinde çok durduğum bir konu vardı: İnsanlar en çok cuma namazındaki hutbede duydukları Yahudi karşıtı ya da olumlu şeylerden etkileniyor. Üç yıl boyunca İstanbul’daki bütün ilahiyat fakültelerinin son sınıf ve mastır talebelerini Neva Şalom Sinagogu’na davet ederek bir günlük seminerler yaptık. Burada hem Yahudi dinini hem topluluğu anlattık, sonra da ihtiyaç duydukları takdirde danışabilecekleri kişilere yönlendirdik. Amacımız, bir şeyi bilmediklerinde ya da merak ettiklerinde kötü bir kaynaktan yanlış bilgiler almaları yerine, danışabilecekleri kişilerle bir araya getirmekti… 

Dizide işlenen gayrimüslim-Müslüman aşklarının tabu oluşuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu konu hâlâ gündemde mi?

Dizide bahsedilen dönemlerdeki karışık evlilikler tabudan da öte çok büyük bir olaydı. Hele de bunu yapan kadınsa dışlanabiliyordu, tabii erkekte de bu çok olumlu karşılanmıyordu. Toplum yaşamının eşitlenmesiyle, aradaki ayrılıkların, mesafelerin kapanmasıyla farklı dinlerden birine aşık olmak çok daha mümkün oldu. Şu anda Türk-Yahudi topluluğunda “karışık evlilik” oranı üçte bir. Anne-babalar artık bu konuda daha esnek. Tabii ki baskı yapan aileler vardır ama en azından ben artık bunun büyük sorun yarattığı hikayelere rastlamıyorum.

Yahudi mi Musevi mi?

Eskiden Yahudi küçültücü bir kelime olarak görülebilirdi ama biz kullandığımızda onu yüceltiriz. Bugün Fransızca Juif, İngilizce Jewish, Almanca Jüdisch kelimelerinin Türkçe karşılığı Yahudidir. Resmi mercilerin koyduğu isimler o dönemlere denk geldiği için, daha kibar olmak adına Musevi kelimesi kullanılır.  

Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar