Türkiye’nin gündemi el yakıyor. Konu başlıklarının bazıları geçen yıldan kalma, bazısı yeni yılın armağanı oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2021’in henüz ilk günlerinde Boğaziçi Üniversitesi’ne yaptığı rektör ataması ve sonrasındaki protestolar, siyasette iktidarla muhalefet arasındaki bitmeyen mücadele, ülkenin ekonomik göstergelerindeki olumsuzluğun yarattığı yoksulluk ve Koronavirüs pandemisi elbette.
Ülkenin başat konularının dışında, bir de sessiz sedasız kendi halinde yürüyen ayrı bir gündemi var kuşkusuz.
FETÖ’ye yönelik yürütülen ankesör soruşturmaları çerçevesinde ilk kez “general” rütbesinde üç askerin Ankara’da gözaltına alınması, bu sessiz gündemin maddeleri arasında yer alıyor. Generallerin soruşturmasına geçmeden önce, yakın geçmişle ilgili bilgilendirme yapmakta fayda var. Bilindiği gibi; Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) yuvalanan FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimiyle beraber Türk Ordusu içinde operasyonlar başlatıldı. Operasyonların elbette temel amacı, Gülen cemaatiyle bağı olan personelin tek tek belirlenmesiydi.
Bylock yoksa ankesör var…
Bu operasyonlarda dikkat çeken bir konu öne çıktı. FETÖ’nün sivil bürokrasi içindeki kadrolarının haberleşmesini sağlamak amacıyla Bylock kullandığı biliniyordu. Fakat örgütün TSK’daki kadrolarının büyük bölümünde Bylock bulunmaması, beraberinde “askerdeki kadroların örgüt içi haberleşmesi nasıl yürütülüyor?” sorusunu gündeme getirdi.
Sorunun yanıtını oluşturan gelişmenin ipucu 2017’de Tekirdağ’da bulundu. Tekirdağ Emniyeti’nce yürütülen bir FETÖ soruşturmasında gözaltına alınan asker kökenli bir şüpheli sorgusunda ilk ipucunu verdi. FETÖ’nün “mahrem imam” olarak görevlendirdiği sivillerin TSK içindeki personelle “ankesör” adıyla bilinen büfe ve marketlerde ücret karşılığında kullanılan telefonlarla haberleştiği ortaya çıkarıldı.
Böylelikle, Gülen cemaatinin henüz terör örgütü olmadan önceki dönemde, TSK’daki kadrolarıyla iletişim için “mahrem imam – ankesör” uygulamasıyla gizli haberleşme sistemi kurduğu anlaşıldı.
Sonrasında TSK personelin aradığı numaralar yerine, TSK personelini arayan numaraların üzerinde başlatılan teknik çalışmalarla ülke genelinde büyük bir mahrem imam ağı gün ışığına çıktı.
Ankesör kullanan 20 bin TSK mensubu deşifre edildi
Ankesör çalışması sayesinde, ülke genelinde yaklaşık üç bin mahrem imam ve bu imamlarla bağlantılı olduğu görülen binlerce TSK’dan emekli ve ihraç personelin yanı sıra muvazzaf, yani halen görevdeki personel belirlendi.
FETÖ’nün kullandığı ankesör – mahrem imam yöntemini Türkiye’de ilk kez ortaya çıkaran dönemin Tekirdağ Emniyet Müdürü Mustafa Aydın, konuyla ilgili yapılan bir televizyon programında “sistemin ortaya çıkarılmasıyla TSK içindeki yaklaşık 20 bin FETÖ’cü askerin deşifre edildiğini” belirterek tabloyu özetlemişti.
KKK için özel isim soruşturma kapsamında
Bir yandan polis ve MİT’in ankesör sistemi üzerindeki çalışmaları devam ederken, diğer yandan sistemin merkezindeki TSK’nın da kurumsal faaliyetleri devam ediyor kuşkusuz. Bu kapsamda, iktidarın belirlediği siyaset istikametinde Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı’nın eş güdümüyle ülke içinde ve dışında rutin görevler yerine getiriliyor doğal olarak. Askerin işleri durmuyor. Buna karşın, güvenlik birimleri ve savcılıkların ankesörle mücadelesi de devam ediyor.
Gelelim Ankara’da geçen hafta başlatılan önemli soruşturmanın ayrıntılarını aktarmaya. Ankesör üzerinden yapılan görüşmelere ait kayıtlar üzerinde devam eden çalışmalar sırasında ilginç bir isme ulaşıldı. Aslında ilginç olan isim değil, mahrem imamla teması tespit edilen TSK personelinin bulunduğu görevdi.
Malatya’dan Ankara’ya atama
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) personeline yönelik sürdürdüğü adli soruşturmada 2020 Yüksek Askeri Şûra Kararları’yla albaylıktan tuğgeneralliğe terfi ettirilen bir subayın bulunduğu tespit edildi. Malatya’daki 2. Ordu Komutanlığı kadrosundan terfi eden bu general aynı şûra kararlarıyla KKK’nın en etkin birimlerinden İstihbarat Başkanlığı’na getirilmişti. Kısaca anlatmak gerekirse, KKK İstihbarat Başkanı, doğrudan Kara Kuvvetleri Komutanı’na bağlı. Karargâhtaki en önemli makamlardan. Kara Kuvvetleri’nin gerek kurum içindeki, gerek kurum dışındaki, gerekse tüm askeri ve siyasi faaliyetleriyle ilgili istihbarat yapma yetkisine sahip. Diğer bir deyişle, “Türk Kara Ordusu’nun ülke genelindeki tüm kılcal damarları” şeklinde değerlendirme yapmak yanlış olmaz.
İlk kez bir general ankesör soruşturmasında
İşte aynı zaman diliminde birbiriyle bağlantılı iki gelişme sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında temas trafiği başladı. Savcılık dosya içerisindeki delilleri Genelkurmay Başkanlığı Hukuk Müşavirliği’ne bildirdi. Eldeki bilgilere göre ankesör soruşturmalarında ilk kez bir general sanık olacaktı.
Yapılan görüşmelerde, ataması yapılan Tuğgeneral Serdar Atasoy hakkında adli işlem başlatılması kararı verildi. Tuğgeneral Atasoy, hakkındaki iddia nedeniyle yeni görevine hiç başlayamadı. Geri hizmete çekildi. Bu arada savcılık Atasoy’un ifadesini aldı. Atasoy’un, mahrem imam bağlantıları kapsamında önemli bilgiler verdiği belirtiliyor.
Aynı süreçte, muvazzaf bir generalin ankesör soruşturmalarında gözaltına alınmasının yaratacağı siyasi ve kurumsal sıkıntıyı azaltmak amacıyla Atasoy’un emekli olmasının sağlanması ve ardından gözaltı işlemi yapılması ön görüldü. Böylece, aradan geçen 5 yıla karşın halen bitirilemeyen FETÖ’yle mücadelede siyasi ve askeri erk daha az yıpranacaktı!
Savcılık – Genelkurmay teması başladı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile Genelkurmay arasındaki moda deyimiyle “istikşafi” görüşmeler sonucunda önce Atasoy emekli edildi. Ardından Atasoy’un verdiği bilgilerle operasyon dosyasının içeriği genişletildi.
Atasoy’un geçmiş yıllarda teması olduğu belirlenen Adana’da yaşayan Yaşar Ö. adlı mahrem imam ve bu mahrem imamla bağlantılı iki TSK mensubu daha belirlendi. Bu iki askerin de general rütbesiyle görev yaparken, birisinin 15 Temmuz sonrasında emekli olduğu, diğerinin de FETÖ’den adli soruşturma geçirdiği görüldü. Sonrasında ise savcılık talimatıyla harekete geçen Ankara Emniyeti, emekli iki general ile Adana’daki mahrem imamı geride bıraktığımız hafta yakalayıp gözaltına aldı. Dosyanın kamuoyuna sızan içeriğine bakılırsa, ankesör soruşturmalarında ilk kez general rütbesinde TSK personeli gözaltına alınmış oldu. Atasoy’un, savcılığa verdiği ilk ifadedeki bilgilerini doğrulayan değerlendirmeler yaptığı emniyet kaynaklarınca belirtiliyor.
Altın kuşaktan general
Bu generallerden Serdar Atasoy’un 1995 yılında Kara Harp Okulu’ndan (KHO) mezun olduğunu belirtelim. Zira 1995 yılında KHO’dan mezun olan teğmenler FETÖ lideri Gülen’in “TSK içindeki altın kuşak” tanımlaması çerçevesinde değerlendiriliyor. FETÖ lideri Gülen özellikle 1993 yılı ve sonrasındaki yıllarda KHO’dan mezunlara “altın kuşak” adını vermişti.
Aynı soruşturmada halen gözaltına bulunan diğer tuğgeneral ise Celalettin Çoban. Hakkında gözaltı kararı verilen emekli tuğgeneral Nuri Cankıymaz halen firarda.
Eski Tuğgeneral Celalettin Çoban, Milli Savunma Bakanlığı Milli Mayın Faaliyet Merkezi Başkanı olarak TSK’da görev yaptı. Çoban, FETÖ’nün darbe girişiminde ortaya çıkan Yurtta Sulh Konseyi’nin hazırladığı sözde atama listesinde yer aldı. 15 Temmuz sonrasında gözaltına alındı. İki yıl tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak amacıyla tahliye edildi.
Daha önce Milli Savunma Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığını yürüten Tuğgeneral Nuri Cankıymaz ise, FETÖ’nün bürokraside en güçlü olduğu süreçte 2011’deki YAŞ kararıyla tuğgeneral yapıldı. Ancak, 15 Temmuz sonrasında emekliye ayrıldı.
8 günlük gözaltı süresi
Ankara’da generallerin şüpheli olduğu ankesör soruşturmasında farklı bir durum daha var. Şöyle ki, savcılık üçü asker, biri sivil dört şüpheli için 8 günlük yasal gözaltı süresinin kullanılmasına karar verdi. Şimdiye kadar yapılan benzer soruşturmalarda aralarında albayların da bulunduğu şüpheliler çoğunlukla 4 günlük gözetim süreleri sonunda adliyeye çıkarılıyordu. Ancak bu soruşturmada gerek şüphelilerin konumları, gerekse henüz detaylı anlatımlarda bulunmamaları, savcılığın 8 günlük sürenin kullanılması kararını vermesinde etkili oldu. Önce 12 günlük gözaltı süresinin tamamlanmasını planlayan savcılık, sekizinci günde kararını değiştirip gözaltı süresini sonlandırdı. Şüphelilerden biri sivil, ikisi emekli tuğgeneral olmak üzere üçü salı günü adliyeye çıkarıldı.
Savcılık sorgularının ardından mahkemeye çıkarılan üç şüpheliden mahrem imam olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Yaşar Ö. tutuklandı. Diğer iki şüpheli emekli tuğgeneraller Serdar Atasoy ile Celalettin Çoban ise adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. Çoban hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulurken, elektronik kelepçe takılmasına hükmedildi.
Atasoy neler anlattı?
Soruşturma çerçevesinde itirafçı olduğu belirtilen Atasoy’un dört farklı mahrem imam ile görüşmelerinin bulunduğunun tespit edildiği kaydedildi.
Atasoy’un ifadesinde 1988 yılında Gülen cemaati içine girdiğini ve 2015’e kadar cemaat içinde faaliyette bulunduğunu anlattığı savcılık kaynaklarınca ifade edildi. 1996’da teğmen rütbesiyle mezun olduktan sonra rütbesini Altunizade’deki FEM Dersanesi’nde bizzat FETÖ lideri Gülen’in taktığını anlatan Atasoy’un, operasyonel hatları kullandığını açıkladığı ve birçok örgüt mensubunun adını verdiği öğrenildi.
Şüphelilerden firari durumdaki Cankıymaz’ın yakalanmasi için çalışmalar devam ediyor.
Soruşturma kapsamında henüz deşifre edilmemiş general rütbesindeki bazı yeni yüksek rütbeli TSK mensubunun isimlerinin gün ışığına çıkacağı savcılık kaynaklarınca ifade ediliyor. Sonuç olarak FETÖ’nün TSK’daki kılcal damarlarına girilmesini sağlayan ankesör soruşturmalarında yeni bir evreye geçildi. Ülke ve TSK, çok farklı süreçlerle karşılaşabilir.