"Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz"

Prof. Dr. Melih Bulu’dan boşalan rektörlük koltuğuna, yardımcılığını da yapan Prof. Dr. Naci İnci atanmış, Boğaziçili akademisyenlerin desteklediği 17 isim ise mülakata dahi çağrılmamıştı. Oksijen’e konuşan öğretim üyeleri, “Bulu’yu tanımıyorduk ama atanma usulüne karşı çıkıyorduk. İnci’yi ise tanıyoruz, bu kez hem kendisine hem de atanma şekline karşı çıkıyoruz” diyor

Yusuf Akcakaya
yusuf@gazeteoksijen.com Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne 2 Ocak’ta atanan Prof. Dr. Melih Bulu, 7 ay görevde kaldıktan sonra 15 Temmuz’da görevden alındı. Yerine Bulu’nun yardımcısı olarak seçtiği Prof. Dr. Naci İnci atandı ancak üniversitede sular durulmadı. Melih Bulu sonrası YÖK yeni rektör başvurularını kabul etmeye başlayınca Boğaziçili akademisyenler, aday olmayı düşünenler arasında bir tür ‘güvensizlik oylaması’ yaptı. Oyların 3’te 2’sinden fazla ‘karşı oy’ alan öğretim üyelerinin adaylığına itiraz edilmesi kararlaştırıldı. Seçimde 746 akademisyen oy kullandı. Katılım yüzde 82 oldu. Prof. Dr. Naci İnci yüzde 95, sonradan yardımcısı olan Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu yüzde 93 ‘karşı oy’ aldı.  Bu arada Boğaziçili öğrenciler de akademisyenlerden ayrı olarak oylama yaptı. Burada da tıpkı akademisyenlerde olduğu gibi, Prof. Dr. İnci ve Prof. Dr. Kumbaroğlu en az oy alan isimler oldu. Bu sonuçlara rağmen YÖK, Prof. Inci’yi rektör atadı. Şimdi Boğaziçili akademisyenler, en az destek alan adayın seçilmiş olmasını, ‘Sizin ne düşündüğünüz önemli değil’ mesajı olarak değerlendiriyor. Oksijen’e konuşan öğretim üyeleri, “Melih Bulu’nun atanma şekline, Naci İnci’nin ise hem kendisine hem de atanma şekline karşıyız" sözleriyle özetliyor.  

“Amacımız kavga etmek değil”

Prof. Dr. Tınaz Ekim (Endüstri Mühendisliği) Naci İnci ve Gürkan Kumbaroğlu’nun adaylıklarını desteklemediğimizi yaptığımız oylama ile kuvvetli bir şekilde ortaya koymuştuk. Amacımız kavga etmek değil, çözüm sunmaktı. Oylama ile belirlediğimiz 17 adaydan birinin atanmasını umut ediyorduk az da olsa. İlginç bir tesadüf eseri tam da rektörlük tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı tarihlerde, Almanya’nın Göttingen Üniversitesi’nde de benzer bir kriz patlak verdi. Mütevelli heyeti temayüllere aykırı olarak akademisyenlerin rızasını almadan bir rektör atadı. Bunun üzerine akademisyenlerin 4’te 1’i itiraz dilekçesi verdi, bir hafta içinde rektör de mütevelli heyeti başkanı da istifa etti. Sonra hemen bir seçim düzenlendi ve seçilen kişi Türk akademisyen Prof. Dr. Metin Tolan oldu. Acaba bizde de aynısı olur mu diye düşünmüştük açıkçası. İnci için “Nasıl olsa Boğaziçili” diyenler var. Mesele üniversiteden olup olmaması değil, sürecin şeffaf olmaması, akademisyenlerin rızasının alınmaması. Dünyada çeşitli sistemlerle rektör belirlenebiliyor, illa ki seçim yapılmıyor ve rektör kurum içinden çıkmıyor. Ama o kişinin aday olarak kendini tanıtması, hocalar ile konuşması ve rızalarını alması gerekiyor. Bu sadece Boğaziçi’nin meselesi değil. Aslında tüm ülkeye verilen bir mesaj var; ‘Sizin ne düşündüğünüz önemli değil’ denmek isteniyor.  Naci İnci dönemi daha zor geçecek, vekaleten görevi yürüttüğü süreçte bunun sinyallerini aldık. Biz dayanışmamıza devam edeceğiz. En büyük gücümüz birlikteliğimiz, şu ana kadar yaptığımız gibi barışçıl yollardan, anayasal çerçeve içerisinde kalarak doğru bildiğimizi söyleceğiz. Gürkan Kumbaroğlu da Melih Bulu atamasının ilk haftalarında bizimle beraber rektörlüğe sırtını dönüyordu. Benim kapımı çalıp nöbete çağırmışlığı var. Sonra ne oldu da Bulu’nun yardımcılığını kabul etti bilemiyorum.

“Adaylarımız mülakata dahi çağrılmadı”

Doç. Dr. Selcan Kaynak (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler) Destek oyu alan 17 aday kendi alanlarında tanınan ve üretken bilim insanlarıydı. Aynı zamanda idari deneyimleri çok zengindi. Fakat bu adayların hiçbiri mülakata çağrılmadı, üstüne üstlük en yüksek ret oyu alan kişi atandı. Naci İnci Boğaziçi'nin hocasıyım diye düşünmüş ve kamuoyu nezdinde Bulu'dan farklı olduğunu sanmış olabilir. Ama Bulu’ya itirazımız sadece Boğaziçili olmaması değildi; burasının değer ve ilkelerini içselleştirmiş, adaylığını bize açıklayıp rızamızı almış biri olmamasıydı. Yağmurda, çamurda, karda… Her türlü koşulda nöbetimize devam ettik. Şimdi yaz da olsa yine devam ediyoruz ve edeceğiz. Durum ne olursa olsun, bunu kabul etmediğimizi söyleyeceğiz. Bu 1 yıl da sürebilir, 3 yıl da… Özerk, kendi usulleriyle yönetilen demokratik bir üniversite talebimiz sürecek.  Beni en çok kıran ve hala da şaşırtmaya devam eden, insanın bu kadar beslendiği, ilham aldığı, öğrenci yetiştirdiği bir ortamın zenginliğine hasar veriyor olması. İnci’nin görev süresinde yaptıklarını katkı gibi görmesini, göstermeye çalışmasını aklım almıyor; üzüntü verici bir durum. Hepimizin gözünün önünde pek çok olay oldu, bu olaylar üstümüzdeki ölü toprağını kaldırdı. Çok farklı düşüncelerde kişiler olsak da bazı değerler üzerinde bir arada olabilmek bize çok iyi geldi. Bunları birlikte düşünmek, tartışmak, çalışmak üniversiteye yeni bir ruh ve yeni bir heyecan verdi.

“İnci’nin yerinde olsam kabul etmezdim”

Prof. Dr. Burçin Ünlü (Fizik) Ben de bir rektör adayıydım, eğer ret oyu almış olsaydım bu görevi kabul etmezdim. İnci istenmediğini biliyordu ama kabul etti. Bu sebeple ilkesel olarak kendisinin rektörlüğüne karşı çıkıyoruz. Bir üniversitede rektörün en önemli görevlerinden birisi kurumuna güven sağlamaktır. Çünkü güven azalırsa iyi hocaları bulmak mümkün olmaz. Maalesef böyle giderse kaliteli eğitim veren kamu üniversitesi kalmayacak. Türkiye’deki rektörler bürokrat gibi davranarak gündelik işlerin peşinde koşuyorlar. Bir de Stanford’un, ilk yüzde olan başka üniversitelerin rektörlerinin öz geçmişine bakın… Bu kişiler üst düzey öğretim üyelerini beraberinde getirebiliyor, o kişi oraya gitti diye diğerleri de gidiyor.
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız