Kartalkaya komisyonunda hayatını kaybedenlerin yakınları dinlendi

TBMM Kartalkaya Araştırma Komisyonu, yangında hayatını kaybedenlerin yakınlarını dinledi. Yangında oğlunu ve kızını kaybeden Duygu Can "Biri yanıma yaklaştı, 'Vali Bey üzülüyor ağlama' dedi. Ömrümü adadığım evlatlarımı kaybederken acım bile rahatsızlık sayıldı, gözyaşlarım bastırılmak istendi" dedi

TBMM Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki Otel Yangınını Araştırma Komisyonu, Grand Kartal Otel'deki yangında yaşamını yitirenlerin yakınlarını dinledi. Komisyon, AK Parti Erzurum Milletvekili Selami Altınok başkanlığında toplandı. Altınok, toplantının açılışında, komisyona, hayatını kaybedenlerin 57 yakınının davet edildiğini, ailelerin acılarını paylaştıklarını belirterek, ailelerin konuşmaları sırasında sözlerinin kesilmemesini istedi.

"O cehennemden sağ çıktığım için utanan bir babayım"

Yangında kızı ve eşini kaybeden Hilmi Altın, "Bu davaya ne pahasına olursa olsun sahip çıkacağımızı anlatmaya geldik. Sizlere nasıl bir cehenneme maruz bırakıldığımızı anlatmaya geldik. 'Mağdur aileler', bugünlerde en sık duyduğumuz kelime ama biz mağdur değiliz; biz insan eliyle acıların içine atılmış, ailesi katledilmiş, mağrur, gururlu, alnı açık insanlarız. Dimdik ayakta, Gazi Meclis'in huzurundayız. Sizden tarihe geçecek emsal bir çalışma ortaya koymanızı bekliyoruz. Vicdanınızın sesiyle hareket edeceğinize adımız gibi eminiz. 10 saniyeliğine gözlerinizi kapatın, o cehennem yangının içine girin, insanların ve küçücük çocukların yardım çığlıklarını, koşuşturmacalarını, nefessiz kalışlarını duyun. O gün ölümlerin her türlüsü yaşandı. Hatıralarla dolu, bomboş eve döneceğinizi düşünün. Ben her gün bunu yaşıyorum. Bu salondaki bütün herkes, artık candan bağlıyız birbirimize. O cehennemden sağ çıktığım için utanan bir babayım. 2025 yılında Türkiye Cumhuriyeti 'Aile Yılı'nda bir yangında, 'güvenli ve çocuk dostu' tanımlanan prestijli turizm acentelerinde satışı yapılan otelde nasıl insanlar ölür? 36 çocuğun hayatı nasıl yok olur? En büyük yangın katliamı neden bize yaşatılır? Neden alarm olmaz, neden tahliye planı olmaz, bu otele kim ruhsat verdi? Net talebimiz var; hiçbir aile bizim yaşadığımızı yaşamasın. Yanımızda olun, sorumluluğu sizinle paylaşıyoruz. Devletimizin bize adalet borcu var" ifadelerini kullandı.

"Çaresizlik ve yalnızlık neymiş bize o gün öğrettiler"

Yangında oğlunu kaybeden Zeynep Kotan da "Oğlum Ömür, Bolu'ya gönüllü kayak eğitmen yardımcısı olarak gitti. Üzüntüm ve öfkem tarifsiz. Yangın haberini sabah 07.30'da izleyen arkadaşımdan öğrendik. Vefat sayısı uzunca bir süre söylenmedi. Raporlarda oğlumun öldüğü vakitte bize haber veren olmamış. Dört bir yana haber saldık. Sonradan okuduğumuz ölüm raporlarında oğlum ve birçok kişinin 06.00'da morga girdiğini öğrendik. Bana haber veren bile olmamış. Oğlumun oda arkadaşının annesi ve babasına ulaştık. Arkadaşları Ömür ve Eren'den haber alamadıklarını söylediler, çaresizdik. 112 ve jandarmadan soruşturmaya başladık. Tüm hastaneleri gezdik, ortalık savaş alanı gibi. En başından beri korktuğumuz başımıza geldi. Morg kapısındaydık, hayatımız bir anda dehşete dönüştü. Teşhis için önce eşim, sonra ise ben girdim. Oğlumu görmek için son şansımdı. Çaresizlik ve yalnızlık neymiş bize o gün öğrettiler. 21 Ocak günü çaresizliğimize terk edildik. En büyük aile katliamını yaşadık. 78 canımızı kaybettik. Onlarca aile paramparça olduk. Sizlerden beklentimiz her duruşmada yanımızda olmanız. Bizimle yan yana yürümenizi istiyorum" diye konuştu.

"Vicdanınızın sesini dinleyin, çığlığımıza kulak verin"

Oğlu Eren'i kaybeden Eray Bağcı ise "Eren'imiz hayat doluydu. Gözlerinin içi gülerdi, saygılı ve duyarlıydı, akıllı ve çalışkandı benim oğlum. Bugün aramızda olabilseydi toplantı sonrası ne kadar özel bir çocuk olduğunu söylerdiniz. Bizim Eren'imiz de yok artık. Bu kaza değil. Tutanaklar bize açıkça ifade ediyor. Yangın alarmı çalışmıyordu. Yangın tüpleri ya yoktu ya da dolap arkasına konulmuştu. Çalışanlar eğitim almamıştı. İlk dumanı gördüklerinde kaçtılar. Kendi canlarını kurtarmaya çalıştılar. Gerçekler saklanmasın, gerçeklerin üstü örtülmesin, sorumlular cezalarını çeksinler. Adalet sağlanmazsa yarın başka Erenlerin de canları yitip gidecek. Vicdanınızın sesini dinleyin, bizim çığlığımıza kulak verin. Bu cinayetin yaşandığı otelin yerine başka bir otelin çalışmasına izin verilmesin. Orası bir anıt haline getirilsin. Oradaki ormanın adı değişsin ve yitirilen canlara hitap edilsin" dedi.

"Acılarınızı dindirebilme şansımız yok"

Aile fertlerinin yaşadıklarını anlatması üzerine gözyaşlarını tutamayan Komisyon Başkanı Selami Altınok, "Biz 60 yaşında insanlarız. Ben de diğer arkadaşlarım da onurlu bir görev yapmak istiyoruz. Bizim burası bir mahkeme değil; ama üzerimize ne görev düşüyorsa ona insanlık görevimiz olarak bakıyoruz. Elimizi vicdanımıza koyacağız ve kendi çocuklarımız, kardeşlerimiz, arkadaşlarımız adına söylüyorum nasıl değerlendirirsek öyle değerlendireceğiz. Ama biliyorum ki ne kadar adaletli yapmaya gayret edersek edelim işimizi, sizin acılarınızı dindirebilme şansımız yok. Kusura bakmayın onu beceremiyoruz ama emin olun hepimiz aynı duyguları aynı acıları hissediyoruz. En azından empati yapmaya çalışıyoruz" dedi.

"Yanıma yaklaşan biri 'Vali Bey üzülüyor, ağlama' dedi"

Yangında oğlunu ve kızını kaybeden Duygu Can da yaşananları "katliam" olarak nitelendirdi. Oğlu 13 yaşındaki Doruk Can'ın yaşamını yitirmeden önce kaydettiği ses kaydını dinleten Can, "Oğlum Doruk, küçücük yaşında koca bir yürekle bana bir ses kaydı bıraktı. 'Anne yardım et, bizi kurtar' demedi. 'Anne seni seviyorum' dedi. Benim çocuğum öleceğini bile bile bana bu ses kaydını bıraktı, bırakmak zorunda kaldı. Benim çocuğum öleceğini biliyordu. Ben bu komisyonda 13 yaşındaki oğlum, canım Doruk’un cesaretini bekliyorum" ifadesini kullandı. 

Yangın sonrasında yönlendirme yapılmadığını söyleyen Can, "Biri yanıma yaklaştı, 'Vali Bey üzülüyor burada ağlama' dedi bana. Ben ömrümü adadığım evlatlarımı kaybederken acım bile rahatsızlık sayıldı, gözyaşlarım bastırılmak istendi. O an anladım. Biz orada yalnızdık. Ben size soruyorum bu komisyon neden kuruldu? Bu komisyon hiç kurulmamalıydı. Böyle bir gerekçe ile biz burada olmamalıydık. Önlemler, bu katliam olmadan önce yapılmalıydı. Ben bu ülkede anne olmanın bedelini böyle ödememeliydim. Çocuk doğurmanın, büyütmenin, uğruna yaşamanın karşılığı bu olmamalıydı. Yaşadıklarım sadece bir annenin değil, bu ülkenin vicdanının taşıması gereken bir acıdır. Benim evlatlarım geri gelmeyecek biliyorum. Saçının bir telini geri getiremeyeceğiz. Bu komisyonun, Meclis’in görevi başka Nehir’ler, başka Doruk’lar yanmasın diye artık bir adım atmak olmalı" diye konuştu.

"Böyle yaşayacağız, alışamıyoruz"

Kızını, damadını ve torunlarını kaybeden Dayı ailesinin anneannesi ise "Görünen şeylere göz kapatan insanlara ben hakkımı helal etmiyorum. Zerre kadar suçu olanların cezalarını çekmelerini istiyorum. Çünkü o kadar acı çekiyoruz ki biz. Yani bu acıyı çekmeyen bilmez. Öyle bir işkence içindeyiz. Onlar yandı. Biz alev alev yanıyoruz her gün. Her gece biz, ben yerimde yatamıyorum. Bütün gece dolaşıyorum. Böyle yaşayacağız yani. Ama alışamıyoruz. Yani buna göz yumanların en baştan en sona bizim yaşadığımızı yaşamalarını istiyorum. Fazla veya eksik değil. Aynı sınıf. Yani gerçekten baksınlar nasıl yaşanıyor? Yani böyle bir empati kurun. Acaba benim çocuklarıma böyle olsa ben ne yapabilirim? Düşüncesi bile sizi çıldırtır. Kesinlikle hakkımı helal etmiyorum" dedi.

"Bugün 100'üncü gün, metanetimi yitirdim"

Yangında kızı ve torununu kaybeden Sema Şahin de "İlk başta çok samimi söylüyorum sizlere ölmeyi tercih ettim. Yaşamak istemedim. Verilen ilaçları almadım. 'Kızlarımın yanına gitmek istiyorum' dedim. Kendi mezar yerimi, kızlarımın yanında, kaldırım kenarına bir yer açtırdım, bir yer aldım. Hayatımı çocuklarıma adadım. Akabinde anneanne oldum, onlar için yaşadım. İlk günlerde çok metanetliydim ama şu gün 100'üncü gün. Ben metanetimi yitirdim. Şırıl şırıl ağlıyorum. Şu aralar antidepresansız asla uyuyamıyorum. Uyuşuk vücudum 10 kilo aldı, sağlığımı kaybediyorum. Kızımın yüzünü gördüm. Siz bir mangal yakarsınız, mangal söner, için için yanar. O mangal kömürünü düşünün. Benim prensesim, koklayarak öptüğüm kızım yanmıştı. 'Dişlerini açın bana' dedim. Çünkü bizde genetik bir diş yapısı vardı. Çocuğumun dişlerine baktım. 'Evet bu benim çocuğum' dedim. 'En iyisi sizin cenazeniz' dediler bize. Bizim bu davamız çok yavaş ilerliyor. Bizler acılı insanlarız. Yaşamam gerekiyor. Ben bu davanın sonunu göreceğim. Bizim çocuklarımız geriye gelmeyecek" ifadelerini kullandı. 

Meclis'e büyük görev düştüğünün altını çizen Şahin, "Bu oteli açanlar, açılmasına izin verenler en büyük suçludur. Bu yasama döneminde bu konu sonuçlanmazsa ben adaylığımı koyup Meclis'te yerimi almak istiyorum. Bu Meclis'te çocuklarımın, 78 canın hakkını alamazsam bir daha buraya gelip söke söke onların hakkını almak istiyorum." diye konuştu.

"Yangını haber veren bile olmadı"

Yangında ablasını ve yeğenlerini kaybeden Mahmut Türkay, yaşamını yitirenlere şehit statüsü verilmesini istedi. Yangının meydana geldiği otelde kalan Eylem Şahintürk, dumanı fark ettikten sonra bulunduğu odayı terk ettiğini dile getirdi. Otelde alarm ve yangın merdiveni bulunmadığını ifade eden Şahintürk, "Yangını haber veren, 'Yangın var' diyen bile olmadı. Bu akıl dışıdır." dedi.

"Otel işletmecisi şirketin açıklanamaz ihmali ortada"

Yangında oğlu Yiğit Gençbay'ı kaybeden Danıştay 9. Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay, otelin değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Ruhsat, Turizm İşletme Belgesi ve diğer süreçlerle ilgili görevlerin tam olarak yapılmadığını söyleyen Gençbay, herkesin suçu birbirine attığını belirtti.

Gençbay, "Belediyenin tutuklanan görevlileri dahil tamamının asli kusurlu ve sorumlu olduğuna yürekten inanıyorum. Buraya ruhsat verirken, yangın durum belgesi verirken durumu görmedin mi?" ifadesini kullandı. Otelin "yangın yeterliliği"ne ilişkin başvurusu üzerine belediye tarafından tespit edilen eksiklikleri hatırlatan Gençbay, belediye görevlilerinin eksiklikleri İl Özel İdaresi ile de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile de paylaşmak zorunda olduğunu vurguladı. Gençbay, şunları kaydetti: "Otel işletmecisi şirketin mevzuatın gereklerini yerine getirmemesinden ötürü asli, ağır ve hiçbir şekilde açıklanamaz ihmali, yanlışlıkları, hataları ortadadır. İhmali ve hatalı davranışa engel olması gereken, bu tür tutumu zarar doğmadan tespit edecek, yaptırım uygulayacak olan, gerekirse müessesenin faaliyetine izin vermeyecek olan idarelerin de bu zararın doğmasına, zararın boyutunun artmasına ağır kusurları bulunduğu ortadadır."

"Adil bir raporu hazırlayacağız"

Yaşamını yitirenlerin yakınlarının açıklamalarının ardından Altınok, herkesin yüreğinin yandığını belirtti. Adaletin tecelli edeceğine inandığını söyleyen Altınok, "Adil bir raporu hazırlayacağız. Parti siyasetini elimizin tersiyle ittik, bu mücadeleyi 78 canımız için birlikte vereceğiz. Bu mücadeleyi bundan sonra başka canlarımız yanmasın diye de vereceğiz." dedi. Toplantı sırasında Altınok, komisyonun çalışma süresinin 13 Mayıs'ta sona ereceğini ifade ederek, 1 aylık ek süre talep edilmesini oylamaya sundu. Yapılan oylama sonucunda TBMM Genel Kurulundan komisyonun çalışması için 1 aylık süre daha istenmesi kabul edildi.

İşte ilçe ilçe İstanbul'un zemin haritası Pınar Eczacıbaşı hayatını kaybetti Tahran sakinleri bedel ödeyecek hem de çok yakında İzmir'de belediye işçilerinin grevi sona erdi Adile Naşit'in yeğeni Naşit Özcan vefat etti İsrail İran'ın Şahrud bölgesindeki füze motoru üretim tesisini vurdu