Kıbrıs’ta yeni bir süreç mi pişiyor?
Erdoğan’ın 1974’ten bu yana Güney Kıbrıslı bir liderle bir araya gelen ilk Türk Cumhurbaşkanı olması kafalarda soru işaretleri yarattı, ancak Dışişleri kaynaklarına göre Türkiye pozisyonunun kabul edilmediği bir masada olmaya sıcak bakmıyor
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile bir araya gelmesi, ertesi gün de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Atina’ya gitmesi Kıbrıs’ta kitlenen barış sürecinde hareketlenme olabileceğine dair umut yarattı. Ancak Dışişleri kaynakları, yakın zamanda bir müzakere süreci başlamasının olası görünmediğine işaret etti.
Taraflar arasındaki büyük fikir ayrılıklarının sürdüğünü vurgulayan kaynaklar, bir müzakere sürecinin başlayabilmesi için önce üzerinde çalışılabilecek bir formül belirlenmesi gerekeceğini ifade etti.
Yıllar süren Annan Planı görüşmelerinin ardından 2004’te adanın federatif yapıda, tek bayrak altında birleşmesini öngören referandumda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafı ‘evet’, GKRY tarafı hayır demişti. Avrupa Birliği, referandumun sonuçlarına rağmen GKRY’nin üyeliğini tüm adayı temsil edecek şekilde kabul etmişti. Ardından 2016’da yine federatif yapıyla bir çözüm arayışı için görüşmelerin yapıldığı Crans Montana süreci, Ankara’nın deyimiyle ‘GKRY masayı devirdiği için’ 2017’de son buldu. Bu tarihten sonra çözüm müzakereleri durdu ve Türkiye 2020’li yıllarda adada çift devletli bir çözümden yana tavır almaya başladı. KKTC’de 2020’de Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar da bu yönde bir çözümü savunuyor. GKRY ve garantörü Yunanistan, adada iki devletli çözümü kabul etmeyeceklerini söylerken, Birleşmiş Milletler’in belirlediği çerçevenin de federasyon yapısında bir devlet kurulması yönünde olduğunu vurguluyor.
Görüşme ‘ayaküstü’ durmuyor
Erdoğan ve Hristodulidis, 7 Ekim’de AST görüşmeleri sırasında kuliste görüştü. Görüşmede Fidan’ın yanı sıra Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama da vardı. Bu vesileyle 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bu yana ilk kez bir Türk Cumhurbaşkanı, GKRY lideri ile bir araya gelmiş oldu. Ankara’nın bu görüşmeyi "ayaküstü" diye nitelemeye çalıştığı anlaşılıyor. Ancak paylaşılan görüntüler, liderlerin en azından bir süre oturup konuştuğuna işaret ediyor. Gazeteci Murat Yetkin, YetkinReport için kaleme aldığı yazıda "Görüşmede Erdoğan’ın tercümanının da bulunmasıysa çok da tesadüfen karşılaşma olmadığı izlenimini veriyor. En azından ‘kahve sohbeti’ olduğuna göre ‘ayaküstü’ görüşme değil" ifadelerini kullandı.
Ertesi gün Fidan, Atina’ya giderek Yunan mevkidaşı Yorgo Gerapetritis ile bir araya geldi. Fidan, basında toplantısında "Federasyon modelinin Adada artık geçerli olmadığı, zaman içinde ispatlanmıştır. Adada, hem Türklerin, hem Rumların güvenliğini, özgürlüğünü ve refahını mümkün kılacak, yeni bir ruha ihtiyaç vardır" diyerek Türkiye’nin pozisyonunda bir değişiklik olmadığına işaret etti.
Ankara’nın “Zemin yoksa süreç yok” anlayışı
Oksijen’e konuşan Dışişleri kaynakları halihazırda Kıbrıs konusunda bir müzakere süreci olmadığını, çünkü neyin müzakere edileceğine dair taraflar arasında derin görüş ayrılıkları olduğunu vurguladı.
15 Ekim’de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Tatar ve Hristodulidis ile görüştükten sonra yeni toplantının garantörler Türkiye ve Yunanistan’ın da katılımıyla dörtlü olarak yapılması yönünde karar kılınmıştı. Hristodulidis-Erdoğan görüşmesinin bundan bir aydan kısa süre sonra gerçekleşmesi de ‘süreç ivme mi kazanacak’ sorularının kafalarda canlanmasına sebep oldu. Oksijen’e konuşan bir kaynak, bu konuyla ilgili olarak, "Önümüzdeki dönemde düzenlenecek geniş formatlı gayriresmi toplantı, sadece ileriye dönük neler yapılabileceğine dair görüş alışverişine olanak sağlayacak" dedi.
Dışişleri kaynakları ise herhangi bir müzakere olacaksa, önce bu müzakerelerde ne konuşulacağının tespit edilmesi gerektiğini söylüyor. Bir Dışişleri kaynağı, Annan Planı ve Crans Montana süreçlerine işaret ederek, "Geçmişte çeşitli formüller müzakere edildi. Bunların hiçbiri sonuç vermedi. Üzerinde anlaşılamamış formülleri tekrar müzakere etmenin bir anlamı yok. Rum kesimi tek bir devlet çatısı altındaki çözüm formüllerini reddetti geçmişte" diye konuştu.
KKTC ve Türkiye, iki devletli çözüm müzakerelerin bir parçası olmadığı sürece GKRY ve Yunanistan ile yeni bir barış süreci için masaya oturmayacak, önümüzdeki süreçte kurulacak temaslar bir müzakere zemini bulunup bulunamayacağı üzerine olacak gibi görünüyor. Ankara, sonuç alınabilecek bir süreç için tarafların KKTC ve Türkiye’nin pozisyonunu kabul etmesi gerektiğini düşünüyor.
Türkiye ve Yunanistan hükümetleri, iki ülke arasında geçen seneden bu yana devam eden yumuşama sürecine büyük önem veriyor. Ankara ve Atina, şu ana kadar bu görüşmelerde Ege ve Kıbrıs gibi büyük sorunları kapsamlı şekilde ele almak yerine, bu sorunların müzakere edilebileceği sağlam bir temel oluşturmaya odaklandı. Uluslararası ilişkiler üzerine çalışmalarıyla tanınan Yunan gazeteci Kostas Raptis, Oksijen’e yaptığı değerlendirmelerde "Atina ve Ankara, tüm meselelerin arzu edilen şekilde ‘bölümlere ayrılmasını’ sağlamak için Kıbrıs'ta müzakerelerin yeniden başlamasını memnuniyetle karşılayacaktır. Aynı şey, rolünü meşrulaştırmak zorunda kalan BM bürokrasisi için de geçerli. Ancak yapıcı angajman görüntüsü tamamen yanıltıcı olabilir" dedi. Raptis, Türk-Yunan ilişkilerinde ilerleme kaydedilebilmesi için Kıbrıs sorunu konusunda ilerleme kaydedilmesinin şart olduğunu söylerken, iki devletli formülün Yunanistan ve GKRY tarafından kabul görmeyeceğini vurguladı.
Raptis, göz önünde bulundurulması önemli olan bir diğer konunun da "Atina’nın GKRY üzerinde Ankara’nın KKTC’nin üzerinde sahip olduğu seviyede kontrole sahip olmaması" olduğunu ifade etti.
Öte yandan Raptis, son zamanlarda hem Yunanistan’ın hem de Güney Kıbrıs’ın siyasi, ekonomik ve güvenlik pencerelerinden ciddi bir İsrail etkisine maruz kaldığını belirtti. Raptis, "Bu halka Türk revizyonizmine karşı alınmış gerekli bir önlem olarak satılıyor" dedi.
KKTC’de yayın yapan Bugün Kıbrıs gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ayşemden Akın da Erdoğan-Hristodulidis görüşmesiyle ilgili olarak, "Yıllardır Kıbrıs sorununu çalışan bir gazeteci olarak iki liderin birbirlerinin pozisyonlarının değişmediğini söylemek için buluştuğunu düşünmüyorum. Bunu böyle sıradan bir görüşme olarak yorumlayamam dedi" dedi.
Akın, "BM ev sahipliğindeki dörtlü toplantının aralık ayında yapması planlanıyor. Ben yeni yılın başında bir şeyler olacağı, şu anda bir şeylerin değişmekte olduğu, bazı pazarlıkların yapıldığı fikriyatına sahibim işin açıkçası" diye konuştu.
Kıbrıs’ta süreci etkileyecek faktörlerden bir diğerinin de 2025’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri olması bekleniyor. Eğer Tatar ve onun gibi çift devletli çözüm formülünü savunan biri kazanırsa statüko devam edebilir. Ancak KKTC’de federasyon formülünü savunan bir isim Cumhurbaşkanı seçilirse, Ankara’nın duruşunu tekrar değerlendirmesi gerekebilir.