Nobu, İstanbul'a bir saygı duruşu olacak
Ortakları arasında Robert De Niro'nun da olduğu restoran zinciri Nobu, İstanbul şubesini baharda Ritz Carlton Oteli’nde açıyor. Projenin mimarı Séverine Tatangelo, restoranı grubun diğer şubelerinden farklı kılacak olanın, İstanbullu’nun sosyal kimliğini ve kültürünü anlamaktan geçtiğini söylüyor
5 ayrı kıtada 40’tan fazla restoranı olan Nobu grubu, İstanbul şubesini mayıs ayında Süzer Plaza binasındaki Ritz Carlton Oteli’nin içine açıyor. Nobu otel ve restoran projelerinin büyük bir kısmının mimarlığını, Séverine Tatangelo üstleniyor. Tatangelo açılış için gün sayan Nobu İstanbul’daki çalışmaları denetlemek üzere geçen hafta Türkiye’deydi. Nobu’nun hikayesini, yeni projesini ve deneyimlerini Oksijen’e anlattı.
Sizin için Amerikan rüyasından söz edebilir miyiz?
Tam anlamıyla Amerikan rüyası diyemem. Staj için gittiğimde, birkaç ay kalıp dönebilirdim, ama Avrupa’da bulamayacağım iş fırsatları yakalayacağımı biliyordum. Amerika’da Fransa’ya kıyasla basamakları daha hızlı tırmanabileceğinizi anlıyorsunuz. Orada çıkmak ve inmek aynı derecede kolay. Mimarlık yaratıcı bir iş fakat müşterinin beklentileri ve bütçe işin içine girince durum değişiyor.
Proje ile yaratıcılık arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
Bu çalıştığım müşteriye göre değişebiliyor, bazı projeleri rüya projeniz olmasalar da maddi getirisi için istiyorsunuz, ama bazı işleri size hayal kurdurttukları için yapıyorsunuz. Nobu benim için öyle bir müşteri, bir takım kısıtlamalarımız var, ama onlar ekibimize kendini ifade etme imkanı tanıyorlar.
Japon mimarisinin minimalist stilinin size nasıl bir etkisi oldu?
Her zaman modern ve yalın bir çizgim oldu. Öğrenim yıllarımda en çok etkilendiğim mimar Louis Khan’dı, meslek hayatımdan önce bu tarzı sindirmiştim. Nobu bunun bir devamı oldu. Ekipçe Japon mimarisi ve prensiplerini yakından inceliyoruz. Nobu’nun, Şef Nobu Matsuhisa’nın Peru deneyimi sonrasında, Japon mutfağını Peru malzemeleriyle yeniden yorumlamasından doğan füzyon konsepti mimarisine de yansıyor.
“İnsanlar terasımızda iyi hissetsin istiyoruz”
Projenin bulunduğu ülkeden ilham almak için nasıl bir çalışma içine giriyorsunuz?
Nobu İstanbul’u örnek vereyim. İstanbul ve Nobu Bodrum için Türkiye’ye daha önce gelmiştim. Öncellikle İstanbul’u ve Nobu’nun bulunacağı Ritz Carlton Oteli’ni ziyaret ettim. Restoranı ve iç mekanın tasarımını düşünme aşamasına gelmeden önce inşaat alanını anlamak, beklentileri dinlemek çok önemli.
Sonra renk ve malzeme araştırılıyor. Ama renklerin ve malzemelerin ötesinde en önemlisi çalışan, fonksiyonel bir alan tasarlamak. Kumaşın rengi nihai olarak çok büyük bir fark yaratmayacaktır fakat mekandaki alanı doğru kullanmak, içinde iyi hissedilen bir alan inşa etmek asıl fark yaratacak olan. Nobu Malibu’yu tasarlarken hedef neredeyse kocaman bir ev yaratmaktı. İstanbul’da üzerinde çalıştığımız terasta insanların çok iyi hissedeceği, vakit geçirmek isteyeceği bir alan yaratmayı istedik.
İstanbul’da diğer Nobu’larda olmayan detay nedir?
Seçtiğimiz kumaş ve desenler fark yaratan detaylar arasında. Yerel üreticilerle çalışıyoruz. Bunu gittiğimiz ülkelerin çoğunda yapmaya özen gösteriyoruz. Bütçesel kolaylıklar sağlamasının yanında bulunduğumuz ülkeye saygı duruşunda bulunuyoruz.
“Türk insanı grup halinde yemek yemeği seviyor”
Malzeme seçimlerinizde nelere dikkat ediyorsunuz?
Sıcak bir atmosfer yaratmak için, tahta ve özellikle tik ağacını çok kullanıyoruz. Ama aslına bakarsanız, İstanbul’u diğer yerlerden farklı kılacak olan malzeme seçiminden ziyade, İstanbullu’yu ve kültürünü anlamak olacak. Burada insanların alışkanlıkları nelerdir, nasıl yemeği, nereye gitmeyi severler, nasıl mekanlarda takılmak isterler, Türkiye’de insanlar grup halinde yemek yemeği sevdikleri için barı küçük, masaları büyük mü tutmak gerekir? Sosyal kriter en önemli etkenlerden biri ve bulunduğunuz ülkeye göre yaptığınız mekanın farkını o yaratır. Sorularımızı yanıtlarken binanın sahibi Baran Süzer’in geri bildirimlerinin bize çok yardımı oldu.
Sizi burada en çok ne etkiledi?
İstanbul’a yaptığım iki ziyaret bana şehri istediğim kadar gezme olanağı tanımadı maalesef. Ancak şehrin renkleri, Boğaz’da güneşin doğuşu, şehirden yayılan enerji, bende sokakları araştırma isteği doğurdu. Şehrin yüklü geçmişi kendini günlük hayatta çok hissettiriyor ve bence ona hareketliliğini ve canlılığını veriyor.
İnsanların anılarında yer eden mekanlar yaratmak nasıl bir his?
Bu bahsettiğinizden birkaç gün önce bir arkadaşıma söz ediyordum. İnsanların paylaşımlarına tanıklık edecek mekanlar çizmek beni şahsen çok motive ediyor. Tabii ki hepimizin bir egosu var, “Bu binayı ben çizdim” diyebilmek güzel, ama bir yerden sonra bunun ötesinde bir tatmin arıyorsunuz. Nobu Malibu’nun açılış gecesini hatırlıyorum, 2012’nin Temmuz ayının son günüydü, kapıyı açıp ilk defa içerde yemek yiyen insanları gördüğümde tüylerim diken diken oldu. Bizim masalarımızda, bizim seçtiğimiz sandalyelerde oturuyorlardı, “İşte bu!” diye geçirdim içimden. Bizim için bu projelerden geri kalan en önemli şey bu his. Nobu’nun Robert De Niro ve Meir Teper gibi ünlüler tarafından yönetilmesi çekiciliğini arttırıyor.
Bu isimlerle ne kadar temas halindesiniz, Robert De Niro mimariye karışıyor mu?
Nobu markasının 3 ortağı var, Nobu Matsuhisa, Robert De Niro ve Meir Teper, üçü de işin içindeler. Meir Teper günlük operasyon akışında aktif, mesela burada olduğumdan haberi var. Tabii ki Robert De Niro ve Nobu Matsuhisa’da her işin içindeler. Yeni bir lokasyon seçerken ve o ülkedeki iş ortaklarını belirlerken çok dikkatliler. Proje çizimlerinin son hali her biri tarafından onaylanıyor. Robert De Niro’yu ne kadar uzun zamandır tanırsam tanıyayım onunla konuşmak beni her zaman heyecanlandırıyor, De Niro her zaman De Niro.
Şef Nobu’nun filmleri aratmayan hikayesi
Markaya adını veren Nobuyuki (Nobu) Matsuhisa, ortakları gibi Hollywood’dan çıkma bir isim olmasa da, hayat hikayesi filmleri aratmıyor.
6 yaşındayken babası bir kazada ölünce annesi tarafından büyütülen Nobu, henüz çocukken gittiği bir sushi lokantasında mesleğine aşık oluyor. Yıllar sonra Tokyo’da bir restoranda çalışırken bir yatırımcıdan aldığı teklifle kendini Peru’da buluyor. Macerası uzun soluklu olmasa da Japon ve Peru mutfaklarının füzyonu üzerinden onu dünyanın en çok kazanan şeflerinden yapan tarzını geliştiriyor.
Nobu sonrasında Alaska’da kendi başına ilk restoranını açıyor ancak 2 hafta içinde çıkan bir yangınla restoranı neredeyse yok oluyor, kendisi de ölümden dönüyor. Bu zorlu dönemden, ailesinin desteği ve Los Angeles’ta açtığı Matsuhisa isimli restoran sayesinde çıkıyor. Kısa sürede şehrin ünlü isimlerini çeken restoranın müdavimlerinden biri de New York’ta yaşayan Robert De Niro. De Niro 4 yıl arayla iki kez ortak restoran açmayı teklif ediyor. İlk restoranı 1994’te New York’un Tribeca semtinde açıyorlar.
Restoran zincirinden sonra Nobu’yu bir otel zincirine ikna eden yine Robert De Niro oluyor. İkilinin 30 yılı aşan dostluğu Nobu Matsuhisa’ya Casino, Bir Geyşa’nın Anıları, Austin Powers Altın Kuş filmlerde küçük rollerle oyunculuk fırsatı da tanıyor.