Roberto Bolaño’nun veda romanı
İspanyolcanın en çok konuşulan kült yazarı Roberto Bolaño’nun hayattayken yayımlanan son kitabı Lümpen Roman, erişkinliğin kıyısında bir özgür irade öyküsü
1953 yılında Santiago’da doğuyor Roberto Bolaño. Orta halli bir ailenin çocuğu. Sıska, miyop, disleksik ve kitap kurdu bir çocuk. Okulda sık sık yaşıt zorbalığına uğruyor. Ailesinin 1968’de Mexico City’e taşınmasıyla kabuğunu kırıyor. Okulu bırakıp gazeteciliğe başlıyor. Sol hareketin içinde aktif bir isim oluyor. 1973’te, Salvador Allende’ye destek amacıyla Şili’ye gidiyor. Pinochet’nin darbesinden sonra, “terörist” olduğu şüphesiyle tutuklanıyor ve sekiz gün gözaltında kalıyor. Hapishane gardiyanı olan iki eski sınıf arkadaşı tarafından kurtarılıyor. Sonraki yıllarda bu “gözaltı anlatısı”nın gerçekliği çok tartışıldı. Kimilerine göre Bolaño, o tarihlerde Şili’de değildi. Kimilerine göre bu olay sadece “Dans Kartı” ve “Dedektifler” hikâyelerinin kurmaca dünyasıyla sınırlıydı. Sonraki yıllar ülkeden ülkeye, garsonluktan çöpçülüğe kadar işten işe dolaşmakla geçiyor. Bir yandan şiir yazmaya devam ediyor. Daha iyi para kazanacağına inandığı için düzyazıya geçmesiyle hem kendi kaderi değişiyor hem de dünya edebiyatı büyük bir yazarla tanışmış oluyor. Üst üste ses getiren romanlar geliyor kendisini Güney Amerikalı olarak tanımlayan yazardan: Vahşi Hafiyeler, Uzak Yıldız, Katil Orospular, 2666. Roberto Bolaño giderek İspanyolcanın en çok konuşulan yazarı oluyor, ödüller ödülleri kovalıyor. Ancak ne yazık ki 2003 yılında karaciğer yetmezliğinden hayata veda ediyor. Rivayet o ki, 2666’yı yazdığı günlerden itibaren karaciğer nakli bekleme listesinde ve öldüğünde üçüncü sırada.