‘Sanatçı kadın’ın izleri

Meşher’de Çiğdem Simavi hâmiliğinde, Deniz Artun’un küratörlüğünde açılan Ben-Sen-Onlar: Sanatçı Kadınların Yüzyılı sergisi, geçmişin yuttuğu kadınlara yakınlaşan bir sergi

Kadın sanatçı”, sanat alanında yazan, düşünen meslektaşlarımın ve benim kullandığım bir niteleme. Cinsiyet üzerinden yapılan, dile yerleşmiş/yerleştirilmiş bir ayrım. Pek çok meslek dalı için böylesi kesin bir ayrım yok. Belki kadın şoför, kadın pilot ve hatta kadın yazar akla ilk gelenler… Kısacası Türkiye’de erkekle özdeşleştirilmiş meslek gurupları bu ayrımcı nitelemeyi kolayca sahipleniyor.  Peki ya sanat? Niçin uzun yıllar boyunca sanat dünyası bu nitelemeyi sırtlandı? Çünkü tüm dünyada sanat tarihi beyaz erkek bakışın iliklerine kadar işlediği kronolojik bir düzenleme. Hal böyle olunca tuvaldeki çıplak kadın, sanatçı olduğunda cinselliğiyle eş bir nitelemeyi giyiniveriyor. Zamanımızın en öncü ve kışkırtıcı sanat tarihçilerinden Linda Nochlin 50 yıl önce 1971’de yayımladığı makalesinde “Neden hiç büyük kadın sanatçı yok?” sorusunu sorar ve kadın sanatçıların sanat tarihindeki yerini sorgular. Türkiye’de de bu soru kadın ve sanat söz konusu olduğunda akla ilk gelendir. Lakin mesele geçmişin beyaz eril bakışıyla kavga etmek ve bu bakışa hizmet etmek için “baş aktörler” yerine “baş aktristler” bulmak değil; bu söylemin enkazı altında kalan görmezden gelinen, tanınmayan ve unutulan sanatçı kadınları aydınlığa çıkararak köklere temas etmek ve onları fark etmektir.
Çiğdem Simavi
Meşher’de Çiğdem Simavi hâmiliğinde ve Deniz Artun’un küratörlüğünde açılan ve 27 Mart’a dek izlenebilecek Ben-Sen-Onlar: Sanatçı Kadınların Yüzyılı sergisi, geçmişin yuttuğu kadınlara yakınlaşan bir sergi. Sergi için küratör Deniz Artun ile araştırma ve küratoryal çalışmaları yürüten Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı’nın metinlerini kaleme aldığı, eser ve efemera görsellerinin yer aldığı bir sergi kitabı da hazırlanmış.  Sergi küratörü Deniz Artun’un da sergi kitabında yazdığı gibi: “Ben-Sen-Onlar, sanatçı kadınlara atölyelerinin ve daha çok da evlerinin dışında bir görünürlük kazandırmak üzere başlatılan bir araştırma. Öte yandan, yaklaşık olarak belirlenen 1850–1950 yılları arasında yaşamış ve çalışmış bütün kadınları bulmak ve listelemek kaygısı taşımıyor. Aksine, çok daha fazlasını keşfetmeye davet ediyor.”

117 sanatçıdan 232 eser

1850–1950 arasında Türkiye’de yaşamış ve yaratmış sanatçı kadınların eserlerinin yer aldığı sergide, 117 sanatçıdan 232 eser yer alıyor. Ben-Sen-Onlar, ismini ise Şükran Aziz’in sergideki bir eserinden alıyor. 
Nevin Edhem (1910–1931), İsimsiz, Kâğıt üzerine karakalem, 21,6 x 12,3 cm, Edhem Eldem Koleksiyonu
Sergi bazı kadın sanatçıların eserlerini ilk kez, bazılarını sergi vesilesiyle yeniden gösterirken; cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsellik, annelik, kadınlık ve doğa gibi konular eşliğinde sanat tarihinin içinde ışıltısını tanıdığımız yahut hiç rastlamadığımız, sanatçı kadınları yan yana getiriyor.

Üç kata yayılan sergi

Ben-Sen-Onlar, Meşher’in üç katına yayılıyor. Giriş katı “Ben” ile başlıyor. Aynalar vasıtasıyla eserlerdeki yüzlerle birlikte kendinizle de karşılaştığınız bu katta; Şükran Aziz’in sergiye ismini veren ahşap panosu, Nevin Edhem’in kadın yüzü üzerine pipo içen erkek maskesi yerleştirdiği karakalem çizimi, Can Ayan’ın Cobalt Mavide Özportre isimli diptiği, Belkıs Mustafa’nın yüzsüz bıraktığı karakalem kadın portresi, İvi Stangali’nin ve Naile Akıncı’nın otoportreleri yer alıyor. “Ben” ’e bakış bu katta aynalar eşliğinde çoğalarak, parçalanarak yankılanıyor. Birinci kat “Sen” ile devam ediyor. Kutsal bir iktidar alanı olarak annelik, dişilik ve çıplaklık, masumiyet ve teşhir, erkek değil kadın bakışını giyinerek tüm kata yayılıyor. Harika Lifij’in Dans Eden İlahlar isimli tablosu, Vildan Gizer’in otoportresinde, tül peçe altına sakladığı bakışı, Nasip İyem’in tanrıçaya çevirdiği seramik kadınları, Deniz Bilgin’in Madonna ve Çocuk isimli zamansız ve mekânsız resmi… “Sen”; kutsalın teniyle, çıplağın tenini; başka bir ifadeyle mahremle, namahremi aynı bedende buluşturuyor.
Melek Celal Sofu Vazoda Çiçekler
Sergide ikinci kat; kadına başkalarının teyellediği bakışı çoğaltıyor. “Onlar” ismiyle bu katta yer alan eserler, floranın baş döndüren görünmez kokusunu tüm kata tıka basa dolduruyor. Birinci katta, kadın bedeni olmadan başlamayan canlılık bu katta doğanın canlılığına teslim oluyor. Kadına ve üretimine sonsuzca teslim edilen çiçekler; sanatçı kadının, yaprağın kıvrımına, çiçeğin moruna, vazonun içine yerleştirdiği bakışının güvenli adresi oluyor. Lakin çiçek ve manzara resimlerinin tam ortasına yerleştirilen Füreyya Koral’ın dikenli seramik amforası, “Onlara” giydirilen bakışa ucu keskin ve sivri bir üslupla meydan okuyor.
Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız