Financial Times’ın Tahran muhabiri, havalimanından insan manzaralarının peşine düştü. Bazı İranlılar hac için Irak’a uçarken bazıları önce Adana’ya, oradan Antalya’ya geliyor
Najmeh Bozorgmehr
İran toplumundaki ayrışmanın boyutları Tahran Uluslararası Havalimanı’nda bir kez daha gün yüzüne çıktı. Irak’taki kutsal Kerbela şehrini ziyaret edecek hacılar ile Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki Antalya kentine tatile giden turistler, havalimanında yan yanaydı. Tarih boyunca çatışan iki taraf birbirlerini ülkeyi sosyal, kültürel ve dini uçuruma sürüklemekle suçluyor. Zıt yaşam tarzları yüzünden sosyal medyada atışıyorlar; hatta biri diğerinin Irak’taki kalabalık hac mekanlarını ziyaret ederek, diğeri ise Türkiye’deki sürgün pop ve rap müzik sanatçılarının konserlerine giderek pandemiyi körüklediğini iddia ediyor. Son zamanlarda Uluslararası İmam Humeyni Havalimanı’nda hiç olmadığı kadar kalabalık günler geçiriyor. Buna bizzat tanık oldum. Çoğu check-in noktası Türkiye uçuşlarıyla meşgul. Ancak uçuş bilgi ekranlarında Antalya’nın adı yok, Adana veya Alanya gibi daha az bilinen yerlerin isimleri görünüyor. İran İslam Cumhuriyeti yaklaşık yirmi yıl önce Türk havayolu şirketlerine bir zorunluluk getirdi: Havayolu şirketleri varış yerine dolaylı bir rotadan gidiyor. Bu sayede dini liderler, İranlıların beş yıldızlı otellerde güneşlenmek ve alkol almak için serbestçe Antalya’ya gittiği gerçeğini müritlerinden saklayabiliyor.
Kutuplaşmanın resmi
İranlı seyahat acenteleri Türkiye’ye charter uçuşları yaptırıyor; bu yolculuklarda uçak Adana’da veya başka bir yerde 45 dakika bekledikten sonra Antalya’ya devam ediyor. İran’daki özel havayolu şirketleri bile Antalya yerine yine Türkiye’de bulunan, ama Antalya’ya otobüsle birkaç saat uzaklıktaki yerlere gitmeleri için rejim tarafından el altından destekleniyor. Hac döneminde toplumdaki zıt kutuplar iyice görünür hale geliyor. Eylül sonunda havalimanı Kerbela’ya gidecek hacılarla, siyah örtüleri içindeki kadınlarla doluydu. Pandemi öncesinde milyonlarca hacı, “Erbain” için Hz. Hüseyin’in mezarının bulunduğu Kerbela’ya gitmek üzere yollara dökülüyordu. Erbain, Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in ölümü için tutulan yasın 40. günü demek. Ancak Irak hükümeti bu yıl İranlı hacı sayısını on binlerle sınırladı ve Covid-19’un yayılmasına engel olmak adına karayolu yerine havayolunun tercih edilmesi talimatı verildi.Tahranlı liderler, yolculuk için askeri uçak temin etti. Kerbela’da hacılara bolca ücretsiz gıda ve çay veriliyor. Hatta diğer yolculara göre daha düşük bir yurt dışına çıkış harcı ödüyorlar. İranlılar bu tür uygulamalara yabancı değil: Rejim kendi sadık destekçilerini kuş sütüyle beslerken, daha fazla toplumsal özgürlük isteyenler bir komşu ülkede, daha yüksek fiyat ve biraz daha zorlu bir yolculuk karşılığında aradığını bulabiliyor. İranlı seyahat acenteleri sosyal medyada durmadan bazı Antalya otellerinin reklamını yapıyor. Bu faaliyetler, rejimle bağlantılı güç sahiplerinin bu kârlı işten pay aldığı yönünde şüphelere yol açıyor. Bu yaklaşım tolerans, pragmatizm veya sahtekarlık olarak anılabilir. Ama yolcuların gözünden kaçmıyor. Antalya’ya giden bir kadın soruyor: “Neden önce başka yerde durmamız gerekiyor? Bu ne biçim iş?” Bir erkek yolcudan cevap geliyor: “Sinirlenmeyin hanımefendi, bol bol şarabımız var.”