Tasarımcı da yazar gibi hikaye anlatır
Çalışmaları birçok kez ödüllendirilmiş dünyaca ünlü endüstriyel tasarımcı Defne Koz, mesleği söz konusuysa kaleme de elektrikli araç şarj ünitesine de aynı gözle bakıyor: Önemli olan biçim vermek değil, gelecekle ilgili fikir üretmek
Avrupa’nın en önemli enerji üreticisi olan İtalyan Enel grubu için tasarladığı elektrikli araç şarj istasyonları projesiyle geçtiğimiz aylarda endüstriyel tasarım dünyasının Oscarları olarak bilinen Compasso d’Oro ödülünü alan Koz Susani Design tasarım stüdyosunun kurucu ortağı Defne Koz, endüstriyel tasarım dünyasının çok önemli aktörlerinden biri. Eğitimini Milano’da tamamlayıp, sonrasında da Ettore Sottsass’ın stüdyosundaki deneyiminin ardından, serbest çalışan Koz bugün eşi Marco Susani’yle birlikte yönettiği Koz+Susani Design’la Türkiye, İtalya ve ABD üçgeninde çalışıyor. Defne Koz’la zoom üzerinden yaptığımız görüşmede tasarım yolculuğunu dinledik.
Sürdürülebilirlik için biz tasarımcılar etkili olabiliriz
Elektrikli araçlar için tasarladığınız şarj üniteleri, tasarım stüdyonuz Koz-Susani Design’a önemli Compasso d’Oro ödülünü getirdi.
Enel X firması enerji sektörünün dönüşümüne liderlik eden küresel işletmelerden biri. Bizim de elektrikli araçları şarj etmek için tasarladığımız istasyon projesi güzel bir örnekti. Geniş kitlelere üretim yapmasına rağmen Enel sadece geri dönüştürülmüş malzemeler kullanıyor. Elektriği elde etmek için yaptığı üretimden, onu tüketici ile buluşturmasına ve kullanılan ürünlerin hepsinin geri toplanıp yeniden dönüştürülmesine varan 360 derecelik döngüyü tamamlıyor. Bu sene döngüsel ekonominin en başarılı üçüncü firması seçildi ve biz de tasarımlarımızla onun bu sürecinde önemli rol aldık.
Tasarımda sürdürülebilirliğin önemi nedir sizin için?
Artık bilinçli bir insanın aksi bir şekilde hayatını sürdürmesi bence mümkün değil. Hepimiz yaşam tarzımızı değiştirerek bu zamanı kısaltmalıyız. Doğru şekilde üretim yapılması çok önemli, biz de tasarımcı olarak bunda önemli bir etken olabiliriz.
Geçmişi bilirsek geleceğe üretebiliriz
“Tasarladığım ürünlere âşık olmam gerek” diyorsunuz. Bu hep mümkün mü?
Bu konuda biraz ısrarcıyım, bizim ekipteki gençlerin bunu bazen anlamadıklarını tahmin edebiliyorum ama ben kendimce mükemmele ulaşmadan o projeyi bırakamıyorum. Sonuna kadar inanmam gerekiyor. Bir tasarımcı da bir yazar gibi bir hikaye anlatıyor, o hikayeyi anlatabilmek için karakterleri çok iyi tanımak gerekiyor, ben de tasarımlarımla gerçekten özdeşlediğimde mutlu olabiliyorum.
Tasarladıklarınızı kullanıyor musunuz?
Evimde, ofisimde kullanmayı seviyorum doğrusu. Hatta pek çok farklı şey üzerinde çalıştığımız için parkesinden, lavabosuna, kapı kulpundan, bulaşık süngerine sadece tasarladıklarımızla bir ev yapabilir miyiz yakında diye düşünüyorum.
Yaratıcılığınızı neler besliyor?
Ruhumu doyurmayı seviyorum; bu da sanatın farklı kolları ile iç içe olabildiğimde gerçekleşebiliyor. Elbette doğayla temas kurmak, yürümek, bunlar ruhumu rahatlatan şeyler ama beni besleyen şeyler farklı. İyi bir film izlediğimde, iyi bir fotoğraf çekebildiğimde, iyi bir sergi gezdiğimde, iyi bir mimarinin içerisinde olduğumda kendimi çok mutlu hissedebiliyorum.
Genç tasarımcılara bir tavsiyeniz olur mu?
Meraklı olsunlar! Sadece yeni tasarımları değil, geçmişi de iyi bilmek gerekiyor. Ancak geçmişi bildikten sonra gelecek için doğru şeyler üretebilirsiniz. Teknolojiyi çok iyi takip etmek, dünyada neler oluyor bititiğini merak etmek önemli, bunları göz ardı ederek çok iyi bir tasarımcı olunacağını düşünmek yanlış olur. Kendinizi geliştirmeye devam edin, diğerlerinden ayrışabilmek için kendinize ait bir ifade diliniz olmalı.
Ağza giren lokma bile dizayn ediliyor mu?
Defne Koz Ankara’da, iç mimar bir anne babaya doğar. Lise yıllarında ailesinin ofisinde Domus dergisini karıştırırken, otomobil tasarımcısı Giorgetto Giugiaro’nun Marille isminde bir makarna dizayn ettiğini görünce, ağza giren lokmanın tasarlanabileceği düşüncesi onu çok etkiler ve kendine “Bunu yapabilecek bir meslek istiyorum” der. Başkalarının hayatına dolaylı bir şekilde girmenin enteresan yolunu bulmuştur. Ankara Üniversitesi İtalyan dili ve edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra Milano’daki Domus Academy’yi birincilikle bitirir. Tasarım dünyasının önemli ismi Ettore Sottsass’ın ofisinde kariyerine başlar.
Türkiye’de bu sektörün geleceği çok parlak
Türkiye’de tasarımın geleceği için ne düşünüyorsunuz?
Çok parlak görüyorum. Türkler kadar adaptasyon becerisi yüksek olan, kıvrak zekalı bir toplum bilmiyorum. Dünyanın gereksinimleri görebilen ve bunu kavramak için hızla hareket eden bir sürü endüstri var. Ve buna verdikleri önem ve hızlı üretimle hem dünyada çok iyi bir yere gelebileceğimizi hem de bunu Türk tüketicisine yansıtarak tasarımın hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru olduğunu vurgulayacaklarını düşünüyorum. Çok başarılı bir sürü genç de görüyorum.