Yenidoğan çetesi davasında 13. gün: Müvekkilim olsa olsa dış kapının mandalı olur

Bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ölümlerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi sanıkların yargılanmasına devam ediliyor. Duruşma sanık avukatlarının katılma ve tutukluluk taleplerine ilişkin savunmalarıyla başladı

Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanık duruşmaya katıldı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edildi. Duruşmada bugüne kadar 22’si tutuklu 47 sanığın savunmaları alındı. Duruşma saat 10.30 sıralarında, sanık avukatlarının katılma ve tutukluluk taleplerine ilişkin savunmalarıyla başladı. Duruşmada bugün mahkeme heyetinin ara kararını açıklaması da bekleniyor. Saat 13.30 'da duruşmaya ara verildi.

14 şüpheli gözaltına alındı

Mali polis, daha önceki operasyonlarda gözaltına alınan şüphelilerin dijital materyalleri üzerinde yapılan çalışmalarda örgüt lideri Fırat Sarı’yla birlikte hareket eden 16 kişinin daha izine rastlandı. Çalışmalarını tamamlayan polis ekipleri, 16 kişiye daha operasyon düzenledi. Eş zamanlı olarak yapılan operasyonda aralarında 5 doktor, 3 hemşire, 5 sağlık çalışanı ve 1 sivilin yer aldığı toplam 14 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı. Şüpheliler, işlemleri için emniyete götürüldü.

"Örgüt olmadığı kanaatindeyiz"

Sanık avukatlarının savcının mütalaasına karşı savunma yaptığı duruşmada ilk olarak tutuklu sanıklardan Mustafa Kazan'ın avukatı söz aldı. Kazan'ın avukatı, "Duruşma savcısının talebinin reddini talep ediyoruz. Örgüt olmadığı kanaatindeyiz. Örgüt liderinin ve örgütün üst kısımdaki kişilerin alt tabadakilere emir vermesi gözüküyor ama böyle bir şema olmadığı, işveren işçi şeması olduğu gözüküyor. Müvekkilim iş yerinde idari personel olarak çalışmaktadır. Hiçbir şekilde tıbbi müdahalede bulunmamıştır. Suç oluşmadığı için tutuklama talebinin reddini talep ederiz. 112 ambulansının devre dışı bırakılmadığı tamamen kanuna uygun ve usulüne yapıldığı görülmüştür. Müvekkilim bu olay gerçekleştikten sonra emekli olmak durumunda kalmış ve memleketine gitmişti. Duruşmanın başından beri aralıksız geldi, duruşmadan kaçma ihtimali olsaydı duruşmaya gelmezdi, tutuklama talebi olmasına rağmen bugün de duruşmaya gelmiştir. Müvekkilim iş yerinde sabit maaşla çalıştığı için herhangi bir menfaat de sağlamadığı ortadadır" dedi.

"Müvekkilimin salıverilmesini talep ediyoruz"

Tutuklu sanık Sümeyye Özdemir'in avukatı ise, "Müvekkil 20’li yaşların başında Bağcılar Medilife'ta tıbbi sekreter olarak çalışan biridir. Dosya kapsamında gerçekleştirdiği eylemler epikriz yazmak ve SGK’yı dolandırmak gibi eylemler deniliyor ama epikriz konusunda Hasan Basri Gök 'Sümeyye Özdemiri tanırım, epikriz yazar diyor' ama sizin karşınızda duyumdan bahsetti ve tanımadığını ifade etti. Müvekkil doktor, hemşire değil ve epikriz yazacak bir bilgiye sahip değil. Sorumlu doktorlar yanına oturtarak ekranı kağıda yazdırıyor. Müvekkilin örgüt hiyerarşisi içinde olması sözkonusu değil. Müvekkil sadece örgüt başkanı olarak nitelendirilen i Fırat Sarı'ya 'Hocam şöyle böyle oldu' diye bilgi vermiştir. Savcılık mütalaasında tutuklamadan bahsedilmiş, dosyada müvekkilim hakkında herhangi bir delil yok. Müvekkilim fatura kesmesini bilmez çünkü muhasebeci değil. Epikriz yazmaz çünkü doktor değil. Müvekkil duruşmalar başladığı günden beri takip etmektedir kaçma sebebi yoktur. Tutuklanması halinde psikolojisi geri dönülemez hale gelecektir"dedi.

Tutuklu sanık Deniz Korkmaz'ın avukatı ise, "Nitelikli dolandırıcılık ve örgüt üyeliği kapsamında suç var. Burada örgüt üyeliği gibi bir konu yok, emir talimat alma yok. GMZ şirketinin sahibi olduğu gözüküyor, kolluk kuvvetlerinde verdiği ifadede şirketin Fırat Sarı'ya ait olduğu söylüyor. Uzman görüşünde Deniz Korkmaz’ın adı geçmiyor. Tapelerde ve sorgularda Deniz Korkmaz'ın adı neredeyse hiç adı geçmedi. Deniz Korkmaz emniyetle birlikte çalışmış olsa burada sanık olarak bulunmazdı. Müvekkilimle gurur duyuyorum. Sanıklar içinde diğerlerinden farkı var müvekkilim kendi isteğiyle burada ve uzun süredir tutuklu. Delil karartma şüphesinin olmadığı, telefonlarını teslim ettiği, tutuklu kaldığı süreyi gözönüne alınarak tutukluluk halinin devam etmemesini, müvekkilimin salıverilmesini talep ediyoruz" cümlelerini kullandı.

"Adli Tıp'tan ölüm raporu alınsın" talebi

Dursun Eryılmaz'ın avukatı, "Müvekkil 2023 Haziran ve Temmuz ayında 5 bebeğin ölümünden sorumlu tutulmuştur. Somut delilere dayanan kuvvetli suç şüphesi bulunmamaktadır. Amir- memur, alt-üst örgüt hiyerarşisi bulunmamaktadır. Savcının mütalaasına katılmıyoruz. Esas olan tutuksuz yargılanmaktır. 8 aydır müvekkil tutuklu artık tutukluluk cezanın infazı haline gelmiştir. Ev hapsiyle kendisinin salıverilmesini tutuksuz olarak yargılanmasını talep ederiz. Kadan bebek, Karakoç bebek ve Helvacı bebek için adli tıp kurumundan ölüm raporu alınmasını talep ediyoruz." dedi. Emine Avcı'nın avukatı ise, " Uzman görüşünün dosyasıyla alakası olmadığını anlayabiliriz bu insanlar neden bu kadar süredir tutuklu? Müvekkilimin adli kontrol şartıyla tahliye edilmesini talep ediyoruz" dedi.

Fehmi Alperen'in avukatı ise, "Suç örgütüne üye olma suçunu kabul etmiyoruz. Müvekkilim sadece sanıklardan Gıyasettin Mert'i tanımaktadır. MASAK soruşturma incelemesinde müvekkilimin herhangi bir suç geliri elde etmediği anlaşılmıştır. Müvekkilimin delil karartma gibi bir durumu yoktur, sabit ikameti vardır ve ailesiyle yaşamaktadır. Daha fazla mağdur edilmemeleri üzerine tahliye edilmelerini talep ediyoruz" ifadelerinde bulundu.

"Müvekkilim olsa olsa dış kapının mandalı olur"

Fırat Sarı'nın avukatı ise şu şekilde konuştu:

Kamu hastanelerine kaç tane hasta sevki olmuş bununla ilgili rapor talep ediyoruz. Müvekkilim örgüt kurma ve örgütü yönetme suçuyla yargılanmaktadır. Soruşturma aşaması hatalı, baştan sona usulsüz yürütülmüştür. Soruşturma savcısı aykırı olarak aleyhine delil topladığı gibi lehine bir delil toplamamıştır. Örgüte ilişkin, bütün detayları hepimiz açıkladık, örgüt lideri olamayacağı anlaşılmıştır, müvekkilimiz olsa olsa dış kapının mandalı olur. 15 gündür örgüt var mı yok mu gereksiz şekilde hepimiz tartışmaktayız. İhbarcı dahil etkin pişmanlıktan faydalananlar da müvekkilimin, hastalara yaklaşımında bir kusurdan bahsetmemiştir. Müvekkilim 3 bebeğin ölümüyle suçlanmaktadır; bu durumu kabul etmiyoruz. Kadan bebekle ilgili, çok uzun süre yatıştan kaynaklı öldürmekten suçlanıyor. Müvekkilim hangi zaman diliminde bebeği uzun yatırdığı ve ölümüne sebebiyet verdiği konusunda raporun çöp olduğu gözüküyor. Halime bebekle ilgili, ölümün gerçekleştiği hastanede tam zamanlı çalışmamaktadır. Halime bebek ilk doğum anından ve ölüm anına kadar bebekle kendisi ilgilendiği için bebeğin ilgili doktoru olarak lanse edildi. Bebeklere özel ilgisini olduğu için ve yaşamaz denilen bebeği 45 gün yaşattığı gibi ölüm anında orada olmaması nedeniyle suçlanmaktadır. Opara bebekle ilgili, eğer konu ölüm ve yaşamsa, sizin hastanenize gelen hastaları kabuk etmek zorundasınız. Doğukan Taşçı'ya ise 'Bu bebeği kabul edecekseniz başında bir hemşire, doktor tutmak zorundasınız' demiştir. Tutukluluk bir tedbir olmak zorundadır. Müvekkilimin ailesi ve uzak akrabaları dahil tüm malvarlığına el konuldu. Tahliyesini talep ediyorum.

Yeni müfettiş raporları

Öte yandan, bugünkü operasyonda gözaltına alınan şüphelilerin bebek ölümlerinde ihmali bulunduğu ve suç eyleminde yer aldığına ilişkin Sağlık Bakanlığı tarafından görevlendirilen müfettişlerce 28 Eylül 2024 ve 11 Kasım 2024 tarihli raporlar hazırlandığı öğrenildi. Buna göre, SGK Başkanlığınca özel hastanelerde tedavi gören bebek hastalara günlük 8 bin lira ödeme yapıldığı için hastane görevlilerinin iyileşen ve taburcu edilmesi gereken bebekleri, ödeme almaya devam edebilmek için hastanelerde tutmayı sürdürdükleri belirlendi.

Masraflardan kaçınmak için bahse konu yoğun bakım ünitelerinde bulunması zorunlu doktor personelin bulundurulmadığı, yalnızca resmi kayıtlarda görevli olarak gösterildiği, ancak bebeklerin durumları ağırlaştığı gün veya saatlerde görevli gösterilen doktorların başka yerde oldukları anlaşıldı. Bebek hastaların durumu kötüleştiğinde görevli doktorların hastaneye gitmedikleri, bunun da bebeklerin ölümüyle sonuçlandığı ortaya anlaşıldı. Yoğun bakım ünitelerinde hemşirelerin çalıştırıldığı, acil durumlarda telefonla hemşirelerin birbirlerine hangi müdahalede bulunmaları gerektiğini telkin ettikleri, hasta yakınları doktorla görüşmek istediğinde ise hemşirelerin kendilerini doktor olarak tanıttıkları yönünde bulgular elde edildi. Yoğun bakım ünitelerinde yatan bebeklerin günlük epikriz raporlarının da gerçeğe aykırı düzenlendiği tespit edildi.

İddianameden

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor. İddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.

Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor. Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor. Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.

Ceza istemleri

İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.

İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor. Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti. Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.

Kaynak: AA/DHA

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız Yenidoğan çetesi açıklaması