Yenidoğan çetesi davasında 8. gün: Gönderilen ufak bir ücret vardı, kaynağı da çok sorgulamadım
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması 8. gününde devam ediyor
Yenidoğan çetesi davası Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.15’te kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Ceren Hatice Kırım’ın savunmasıyla başladı.
"Epikriz yazmak görev tanımımda yok"
Tutuksuz sanık Ceren Hatice Kırım, "Yaklaşık 12 senedir yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalışmaktayım. Kolluk kuvvetlerinde ve savcılıkta verdiğim ifadeler aynıdır ve geçerlidir. 2022 yılında 6 ay kısa bir süre Reyap Hastanesi'nde çalıştım. 2023 yılından itibaren Beylikdüzü Medilife Hastanesinde hemşire olarak çalışıyordum. Ondan önce Bağcılar Şafak Hastanesinde çalıştım sonra ayrıldım. Bu olaylar medyaya yansıdığında işten çıkarıldım. Hasan Basri Gök’te Reyap hastanesinde çalışırken hemşire olarak çalışırdı. 'Hocam bakanlıktan denetime geldiler, her şeyi kontrol ediyorlar' konuşmasında az hasta olması gerekiyor fazla hastam var. 23 hasta vardı ama 27 hasta olması lazımdı. Uzun süredir yenidoğan yoğun bakımda çalıştım çok fazla denetim gördüm. Bu denetim fazla detaylıydı. Akciğer grafiğine kadar bakıldı. 'Bize çomak soktular' cümlesini söyleme amacım 12 senedir pek çok özel hastanede çalıştım. Denetim yüzünden hastaneye zarar gelmesini işimden olmak istemediğim için kullanmışım. Arşivden dosya çıkarma konusunda bir bilgim yok. Medisense şirketinden bana gönderilen ufak bir ücret vardı. Kolluk kuvvetlerinde söylediğim gibi, yenidoğanda çalışmak özveri isterdi buda onun karşılığı, mesai olarak alırdım kaynağı da çok sorgulamadım. Medisense ayrı olarak kıdem ücreti olarak verirdi. İlker Gönen'e hasta danışıyorduk ama bir imza atmışlar mı bilemem. Hasan Basri, '10 tane Corrosorf alıcam da kaç tane var sende' konuşmasında hastada kullanacağım ilacı vermeyeceğimi, hastaneden ilaç çıkarmayacağımı, İlker Gönen ve Fırat Sarı ile görüşüyorum ilaç temin etmiyorum. Bir örgüt söz konusu değildir dedim. İfade verirken, bunlardan faydalanmak istemediğimi ama her şeyi söyleyeceğimi ifade ettim. Epikriz yazmak benim görev tanımımda yoktur, bilmem" dedi.
"Çocuk nöroloji alanı önemli sorgulamadım"
Cumhuriyet Savcısı'nın, 'Fırat Sarı'ya neden hat veriyorsun, ifadelerine göre Fırat Sarı'yla irtibatın yok, ama hat veriyorsun. Verme sebebin nedir?' sorusuna cevap veren sanık, "Çocukların yoğun bakımlarda yakından takip edilmesi gerekiyordu. Bu çocukların yakından takip edilmesi için. Kendisi bu şekilde istedi. Ben de sorgulamadım. Çocuk nörolojisi önemli bir alan bu yüzden mantıklı geldi bu şekilde iletişim yöntemi. Sorumlu hemşire tarafından uyarılma sebebim dosyaları eksik olduğundan ben hastalara bire bir ilgilenmeyi seviyorum o yüzden sorumlu hemşireliği bıraktım" dedi.
"Yenidoğanla ilgili danışman almak istedik"
Beylikdüzü Medilife Hastanesi Başhekimi sanık Ahmet Atilla Yılmaz da duruşmada savunma yaptı. Yılmaz savunmasında, "Suçlamaları kabul etmem mümkün değil. Neredeyse 20 yıl devlette cerrah olarak çalışmış bir insanın SGK’yı dolandırması mümkün değildir. Bir başhekimin hastanenin cirosunu artırma kaygısı olmaz. Çok şükür ki bu iddianamede bebeklerin vefatı üzerinden sorgulanmıyorum. Dört kız çocuğu babası olarak böyle bir suçlama bana yöneltilmediği için minnettarım. En çok üzüldüğüm şey sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu durum ve onlara bakış. Beylikdüzü Medilife ve Bağcılar Medilife hastanelerinin arasında, vicdani sorumluluğu daha çoktur. Beylikdüzü Medilife Hastanesi, önemli sanıkların da aralarında olduğu bölgesinde iyi algılanan, yenidoğan servislerinde yeterince yoğun bir hastanedir. Hastanemizde 7 çocuk doktoru var akşam nöbetlerinde 11 hekim var. Yenidoğanda çalışmak kolay değildir. Uzun vadeli bir iş değildir. Yenidoğanla ilgili danışman almak istedik çünkü, telefonu hemen hemen her hastaya veririm, hastalar için ve hekim için önemlidir" dedi.
Yılmaz savunmasının devamında, "Bağcılar ve Beylikdüzü Medilife arasında fark, işletmeleri farklı, ekonomik bir bağlantımız olmadı. Bağcılar ayrı bir grupta isimleri aynı ama yönetim kurulları çok farklı. Danışmanlıkla görüşmeleri, doktor görüşmelerini genelde ben de yaparım zamanım oldukça. Yönetim kurulundan isteğim, yenidoğan için tecrübesi olan birinin hizmet vermesi gerektiğinde tecrübelerinden faydalanabileceğimiz danışman almak istedik bu durumu da yapmak çok zordur. Fırat Sarı, İlker Gönen’i tanırım. İlker Gönen ile hasta güvenliği hakkında konuşurduk. Benim için önemli olan hasta güvenliğidir. İlker Gönen’le bir konuşmamı hatırladığım kadarıyla yenidoğanın çok önemli olduğunu söylemişimdir" dedi.
İddianameden
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.
Ceza istemleri
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
Kaynak: AA / DHA