'Yenidoğan çetesi' davasının dördüncü gününde neler yaşandı?
Yenidoğan çetesi davasının dördüncü gününde savunma yapan tutuklu sanık hemşire Toptemel, 6 aylık Opara'nın yenidoğan yoğun bakımında ölümüyle ilgili, "Beklenmeyen bir ölümdü. Susmak zorunda kaldım. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim, yoğun bakıma doktorun gelip bebeğe müdahale ettiğini görmedim" dedi
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, savunmaların alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 36 sanık ile avukatları katıldı. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya bağlandı.
Duruşmaya, sanıkların ölümüne neden oldukları iddia edilen maktul "Kaya" bebeğin babası Mehmet Hanifi Kaya ile avukatı da gelirken, çok sayıda avukat ve basın mensubu da izleyici olarak yer aldı. Esenyurt Reyap Hastanesi'nin medikal muhasebe biriminde çalışan tutuklu sanık Funda Özen, "yenidoğan çetesi" ile ticari ilişkisinin olmadığını ve dosyadaki çoğu kişiyi tanımadığını ileri sürdü.
"Muhasebede çalışan biri sevk yapamaz"
Medikal muhasebede SGK faturalandırmalarının yapıldığını belirten Özen, hakkındaki suçlamaları reddederek "SGK'de tıbbi evraklarla oynama yapıldığı ve nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğim düşünülüyor. Benim tıbbi bilgim yokken, tıbbi bir evrakta oynama yapmam söz konusu olamaz. Bu şekilde bir oynama yapmadım. Ben sadece faturalandırma sürecindeyim. Hasta sevkinin nasıl yapıldığını, prosedürün nasıl işlediğini bilmiyorum. Muhasebede çalışan birinin sevk yapması mümkün olamaz" diye konuştu.
"Belediye başkanı olma hedefim vardı"
Esenyurt Belediyesinde Sağlık İşleri Müdürü olarak çalıştığını söyleyen tutuklu sanık Renas Kılıç da "Reyap'ta çalışırken Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt beni özverili çalışmalarımdan dolayı işe aldı. Benim de siyasi hedeflerim vardı. O yüzden başladım" dedi. Hakimin 112'yi devre dışı bırakıp, bebek sevki sağlayarak maddi menfaat sağladığı iddiasını sorması üzerine Kılıç, 112'nin bu kadar basit bir sistem olmadığını, bir yerden hasta alınırken hastanın protokolünün gerektiğini ve hiçbir hekimin protokol olmadan hastayı almayacağını söyledi. Kılıç, hiçbir hasta ve hastaneden para almadığını, basında çıkan haberlerden dolayı hem kendisinin hem de ailesinin masumiyet karinesine bakılmaksızın linç girişiminde bulunulduğunu savundu.
Basında yer alan haberlerden dolayı eşinin işe gidemediğini ileri süren Kılıç, "İki depremde de enkaz altında kaldım, yine de görev aldım. Bir insanın hayatıyla oynanmak bu kadar kolay olmamalı. Ben burada bebek ölümü ile suçlanmıyorum ama hepimize bebek katili deniyor. Benim bir hedefim vardı. Belediye başkanı olup insanlara yardımcı olmaktı. Ben buradan insanların arasına nasıl çıkacağımı düşünüyorum. Ben cezaevindeyim. Bir insanın hayatını bitirmek bu kadar kolay değil. Adalete sığınıyorum." ifadelerini kullandı. Bu arada gazetecilerin bulunduğu bölümde oturan sanık yakını tarafından bir muhabire tepki gösterildi. Gazetecilerin de karşılık vermesiyle sesini yükselten sanık yakını, duruşma salonundaki polis memurları tarafından uzaklaştırıldı. Kılıç'ın savunmasının ardından duruşmaya öğle arası verildi.
"Hastaneler teşekkür bazında da para yollar"
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, bir üniversitenin iş geliştirme yöneticisi olan ve davaya konu il dışından yapılan sevklerle ilgilendiği öne sürülen tutuklu sanık Serdar Yüksel savunma yaptı. Yüksel, 23 yıldır sağlıkçı olduğunu belirterek, "Örgüt üyesi değilim. Örgütün olup olmadığını bile basından, iddianameden öğrendim. Örgütle ilgili herhangi bir çalışmam yok. Beraatimi istiyorum. Kamuyu asla zarara uğratmadım. Buraya nasıl geldim anlamış değilim." dedi. Davadaki diğer sanıklardan para alıp almadığı sorulan sanık Yüksel, "Gıyasettin Mert Özdemir ile Fırat Sarı'dan 10-12 kez para aldım. Hastalar için verilen paralar değildi. Hasta başı para almadım. Hastaneler teşekkür bazında da para yollarlar" diye konuştu.
Fırat Sarı'dan aldığı paraların "borç" olduğunu öne süren Yüksel, hasta sevklerine ilişkin de "Benim yaptığım yönlendirmelerden İstanbul 112'nin haberi var" ifadesini kullandı. Mahkeme başkanı, çapraz sorgusu yapıldığı esnada verdiği cevaplardan dolayı Yüksel'e, "Net şekilde cevap ver çok uzatıyorsun. Sana hastane soruluyor oradaki doktoru anlatıyorsun." şeklinde uyarıda bulundu. Soruşturma kapsamında savcılıkta alınan ifadesinde, kendi hesabına gelen paralarla ilgili susma hakkını neden kullandığının sorulması üzerine Yüksel, utanç duyduğunu söyledi. Sanık Yüksel, utanç duymasının aldığı paralarla ilgisinin olup olmadığı sorusuna ise "Evet, keşke almasaydım" yanıtını verdi.
"Ne kadar göndereceğimi Fırat Sarı söyledi"
Tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı, örgüt olarak herhangi bir faaliyette bulunmadığını ve sadece sanık Fırat Sarı'nın asistanı olarak görev yaptığını savundu. Sarı'nın vekaletinin kendisine olduğunu ifade eden Taşçı, Medisense isimli şirkette evde sağlık hizmetleriyle ilgili bir bölüm kurmak isteyen Sarı'nın, gerekli işlemleri yapması için kendisine vekalet verdiğini anlattı. Taşçı, bu vekaletle evde sağlık hizmetleri bölümünün açılması için işlemleri yaptığını, ayrıca sanık Sarı gidemediği zaman şirketle ilgili ev ile araba alım satım işlemleriyle de ilgilendiğini söyledi.
Fırat Sarı'nın "motivasyon" adı altında hemşire ve doktorlara gönderdiği paraları hesaplara kendisinin yatırdığını dile getiren Taşçı, "Fırat Sarı para yatırmayla tek tek uğraşamadığı için asistanı olarak benim yapmamı söyledi. Ben kendi kendime bir işlem yapmadım. Ne kadar göndereceğimi de o söyledi" dedi. Diğer sanıkların hesaplarına gelen paralarla ilgili "motivasyon ücreti" dediklerini, ancak hiçbirinin bunu doğru düzgün anlatmadığını belirten Taşçı, "Hemşirelik basit bir iş değil. Hemşirelik dediğiniz sadece hasta bakıp çıktığınız bir şey değil. Özel hastaneler bazında söylüyorum, 3 hasta bakmanız gerekiyorsa 4 hasta bakıyorsunuz, 2 dosya bakmanız gerekiyorsa 4 dosya bakıyorsunuz. Bunu dosya olarak söylüyorum ama daha fazla bir iş yükü var. Hastanelerde her zaman çok iş, az para şeklinde çalışılıyor. Bunlar bir süre sonra ağır geliyor" ifadesini kullandı. Taşçı, az ücret aldıkları gerekçesiyle hastaneden çıkmak istediklerinde, Fırat Sarı'nın kendilerine işten çıkmamaları için söz konusu paraları gönderdiğini öne sürdü.
"Başkanın sorusuna itiraz edilirse nasıl sorgu yapacağız"
Sanık Taşçı, Reyap Hastanesi'nde sorumlu hemşire olarak çalıştığı dönemde gelen ücretlerin içinde diğer hemşirelerin de ücretleri olduğunu, bu paraları onlara dağıttığını anlattı. Duruşma savcısı, sanık Taşçı'ya çapraz sorgusunda, "İki tane şirketi olan, geliri gayet iyi olan Fırat Sarı neden asistanından borç alsın?" sorusunu yöneltti. Sanık Taşçı ise, "Asistanı olduğum dönemde borç vermedim. Hep isterdi. Biz kızlarla banko dediğimiz yerde otururken gelip 'Paranız var mı.' diye sorardı. Biz de kendi aramızda konuşurduk." ifadesini kullandı. Mahkeme başkanının Taşçı'ya soru sorduğu sırada sanık avukatı soruya itiraz etti. Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Başkanın sorusuna itiraz edilirse biz nasıl sorgu yapacağız. Ben yıllardır hakimlik yapıyorum ilk defa değil" dedi. Duruşmaya bir süre ara verildi.
Verilen aranın ardından devam edilen duruşmada, "yenidoğan çetesi" soruşturmasını yürüten savcı Yavuz Engin'in makamında ölümle tehdit edilmesine ilişkin tutuklanan Mustafa Kemal Zengin'in ifadesinde tahliyesi için savcıya gittiğini öne sürdüğü tutuklu sanık hemşire Tuğçe Toptemel'in savunması alındı. Toptemel, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dileyerek, bu durumdan dolayı üzgün olduğunu söyledi.
Sanık Hakan Doğukan Taşçı ile aralarında 4 kez para transferi olduğunu ifade eden Toptemel, bunların tamamen şirket parası olması sebebiyle hiçbir çıkarı bulunmadığını savundu. Toptemel, hastanede gece çocuk doktoru olmadığını, Taşçı'nın gece kendisini doktor olarak tanıttığını, gündüz çalışan doktor sanık Şeyhmus Çelik'in de bunu bildiğini belirtti.
"6 aylık bebeğin yenidoğan yoğun bakımında olmaması gerektiğini sorguladım"
6 aylık Michelle Nwandı Opara'nın yenidoğan yoğun bakımında ölümüyle ilgili konuşan Toptemel, "Mesaim geceydi. Monitör ötmeye başlayınca Hakan Doğukan Taşçı'yı aradım, monitörün yanlış olduğunu, ilaçları kapattığımı, kalbini hissedemediğini söyledim. Benden bebeğin videosunu istedi. 'Bir şey yapılacak mı?' diye sordum. Kan şekerine bakılmasını söyledi" ifadesini kullandı. Toptemel, bebeğin kan şekerine bakıp hemen müdahaleye başladığını belirterek, "15 dakika boyunca kalp masajına devam ettim. Bebeğin nabzını kontrol ettim, tekrar kan gazı almaya başladım. Alma sebebim, kötü olduğuna dair elimde bir şey olması" dedi.
Nöbetten çıkarken Taşçı'yı yeniden aradığını ve "Bebeğin nabzını hissediyorum, bir şey yapılacak mı?" diye sorduğunu belirten Toptemel, Taşçı'nın kendisine "Hayır" cevabını verdiğini söyledi. Bu esnada Taşçı'nın sesinin uykulu gelmesi ve kendisini çok ciddiye almaması sebebiyle diğer hemşirelerin de duyması için telefonu hoparlöre aldığını anlatan Toptemel, "6 aylık bebeğin yenidoğan yoğun bakımında olmaması gerektiğini sorguladım. Hemşireler, bebeği Fırat Sarı ve Hakan Doğukan Taşçı'nın kabul ettiğini söylediler. Ben Hakan Doğukan Taşçı'yı dinlemeden bebeğe müdahale ettim. Yine olsa yine yapardım, pişman değilim. İhmalim olduğunu düşünmüyorum" diye konuştu.
"Doktor kabul ettiği için karşı çıkamadım"
Toptemel, kimseyi suçlamak için konuşmadığını belirterek, "Nöbetten çıktıktan sonra kim ne yaptı bilmiyorum. Ben mesai saatimden fazla duruyorsam, mesai saatinde insanların hastanede olması gerekiyor diye düşünüyorum. Öncesinde bebeğin iki kez kalbi durmuş. Bize asla bu bilgi verilmedi. Bize verilen epikriz de bebeğin beslenmesi ve ilaçları alması gerektiği yönündeydi" dedi. Kendisi gece nöbetine geldiğinde bebeğin entübe edilmiş ve makineye bağlı olduğunu kaydeden Toptemel, ilaçların etkisinde olan bebeği, elleri de kısıtlanmış şekilde teslim aldıklarını belirtti. Toptemel, çapraz sorgusunda, "6 aylık bebek kuvöze alınıyor mu?" sorusu üzerine, "Hayır, ben bunun yasal olmadığını söylüyorum. 6 aylık, 6,5 kiloya yakın bir bebekten bahsediyoruz. Bu yasal değil, bu hastayı kim kabul etti diye sorguladığımda Hakan ve Fırat Sarı'nın kabul ettiğini söylediler. Doktor kabul ettiği için karşı çıkamadım" diye konuştu.
Gece doktoru olmadığı için nöbetlerde Hakan Doğukan Taşçı ile iletişime geçtiklerini söyleyen Toptemel, Taşçı'nın kendisinden talimat alınmasını istediğini belirtti. Toptemel, bebek ölümünün geç fark edildiğine yönelik beyanların yalan olduğunu ve buna katılmadığını söyleyerek, "Vicdanım bu konuda gerçekten rahat. Benim 08.00'de alanı teslim etmem lazım ama sorumlu hemşire 10.00'da işe geliyor. Sorumlular gelene kadar bebeğin başında bekledim. Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım ama etmeseydim de burada olacaktım" dedi. Duruşma savcısının, "Hakan Doğukan'ı bebeğin annesine doktor olarak tanıştırıyorsun, bu ciddi bir durum, neden bunu yapıyorsun?" sorusunu Toptemel, "Biz talimatlara uyuyoruz. Talimatlara uymazsak işten çıkartırlar. Bana bu şekilde talimat verdi" diye yanıtladı.
"Çocuğu öldür dese öldürecek misin?"
Toptemel, savcının "Talimatın sınırı vardır, çocuğu öldür dese öldürecek misin?" demesi üzerine, "Her talimata uymadığımı açıklamadım. Bu talimatta aileler bizi sıkıştırdığı için mahcup duruma düşüyoruz. O da bu anlardan bir tanesi. Talimata zorunlu kaldığım anlardan bir tanesi" diye konuştu. Kaya bebeğin ailesinin avukatı İsmail Kılıç, sanığa "Vicdanınızın rahat olduğunu söylüyorsunuz. Peki bebeğin öldüğünü duyduktan sonra şikayette bulunmayı düşünmediniz mi? Hastanede doktor yok, ekipman yok, hemşire yok. Hastanenin üst birimine ya da savcılığa şikayette bulunmayı düşünmediniz mi?" sorusunu yöneltti.
Sanık Toptemel de "Şikayette bulunmadım. Bizde çocuk doktoru yoktu, bunu hep söylüyorum. Ölümler tabii ki oluyordu. Opara bebeğin ölümü beklenmeyen bir ölümdü. Susmak zorunda kaldım. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim, bugüne kadar yoğun bakıma doktorun gelip bebeğe müdahale ettiğini görmedim" yanıtını verdi. Toptemel'e çapraz sorgu yapıldığı sırada bir kısım sanık avukatları, tutuksuz sanık Şeyhmus Çelik'in, avukatının yanına gelerek sorulmasını istediği soruları söylediğini, avukatının da Toptemel'e bu soruları yönelttiğini belirtti.
Avukatlar, bu şekilde sanık Çelik'in direkt olarak sanık Toptemel'e soru sorduğunu dile getirerek, duruma itiraz etti. Çelik, durumun ortaya çıkması üzerine avukatının yanından kalkarak, tutuksuz sanıkların bulunduğu sıraya geçti. Yaklaşık 9 saat süren ve 5 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.