Middle East Eye, BAE'nin Sudan'daki amacını yazdı: Parayla satın alınan liderler, etnik temizlik ve ırk savaşı

Sudan Egemenlik Konseyi üyesi ve ordunun iki numaralı ismi Korgeneral Yasser el-Atta, Batılı ülkelerin Sudan’daki sivil katliamlarına karşı sessiz kalmasını “Birleşik Arap Emirlikleri’nin satın aldığı bir suskunluk payı” olarak nitelendirdi. Atta, BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid’in Sudan halkına karşı bir “ırk savaşı” yürüttüğünü ileri sürdü.

Middle East Eye'a konuşan Atta, başkent Hartum yakınlarındaki Umdurman’da, yabancı ve Sudanlı gazetecilerle yaptığı görüşmede, Abu Dabi yönetiminin paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (RSF) iki yılı aşkın süredir sistematik destek verdiğini söyledi. RSF, 2023 Nisan’ından bu yana Sudan Silahlı Kuvvetleri’yle savaş halinde ve Darfur’un el-Faşir kentinde son haftalarda büyük katliamlarla suçlanıyor.

“Halkın evlerine girip her şeyi yok ettiler”

Atta, RSF’nin BAE desteğiyle Sudan genelinde “Sudan halkına karşı büyük bir savaş başlattığını” savundu:

“Hartum ve diğer şehirlerde insanların evlerine girdiler. Yağmalayıp yok ettiler; hastaneleri, elektriği, suyu… İnsanların hayatta kalmasını sağlayan her şeyi hedef aldılar.”

General, sosyal medya sayesinde RSF’nin işlediği suçların açıkça görülebildiğini ancak “dünyanın sessiz kaldığını” belirterek bunun “BAE parasıyla satın alınmış bir sessizlik” olduğunu iddia etti.

İngiltere’ye sert eleştiri

BAE’nin bölgedeki en büyük ticari ortağı olan İngiltere’yi özellikle hedef alan Atta, tarihi ilişkilere rağmen Londra’nın halka yönelik katliamları görmezden geldiğini ifade etti:

“İngilizlerin daha bilinçli olmasını beklerdik. Kültürümüzü, geleneklerimizi bilirlerdi. Ama her ülke kendi çıkarını izliyor.”

Atta, uluslararası medyayı da “150 bin Sudanlının öldürüldüğü bir savaşı görmezden gelmekle” suçladı. Atta’ya göre RSF; Ukrayna, Nijer, Mali, Çad ve Güney Sudan’ın yanı sıra son dönemde Somaliland’dan da savaşçı transfer etti.

El-Faşir’deki katliam: 32 bin kişi öldürüldü

Atta, RSF’nin son saldırısında el-Faşir’deki sivil ölümlerinin sayısının 32 bine ulaştığını söyledi. Darfur Valisi Minni Minnawi geçen hafta bu sayıyı 27 bin olarak açıklamıştı.

RSF’nin kökeni, 2000’li yıllarda Darfur’da siyah Sudanlı topluluklara yönelik soykırım suçlamalarıyla anılan Cancavid milislerine dayanıyor. ABD ve insan hakları örgütleri, RSF’yi 2023’te Masalitlara yönelik katliamlarla yeniden “soykırım” yapmakla suçlamıştı.

“BAE’nin projesi etnik temizlik” iddiası

Atta, BAE lideri bin Zayid’in Sudan’daki bazı kabileleri ülke dışına sürmeyi amaçlayan bir “stratejik plan” yürüttüğünü öne sürdü. Sudan istihbaratının, Abu Dabi’de RSF için “lojistik, medya ve silah akışını yöneten bir komuta zinciri” tespit ettiğini söyledi.

BAE’nin RSF’ye sağladığı zırhlı araçların Çad, Somali ve Libya üzerinden ülkeye sokulduğunu söyleyen Sudanlı yetkililer, çok sayıda aracın imha edildiğini gazetecilere gösterdi.

Atta, BAE’nin nihai hedefinin Sudan’daki siyah Afrikalı toplulukları tasfiye ederek “ülkeyi Araplaştırmak” olduğunu iddia ederek şöyle konuştu:

“BAE’nin istediği Sudan, Afrikalıların olmadığı bir Arap ülkesi. RSF ise bu projenin bir aracı.”

“UAE bölgenin istikrarsızlığının merkezinde”

Atta, BAE'nin Suriye, Irak, Lübnan, Yemen ve Libya gibi birçok ülkede benzer müdahaleler yaptığını savunarak:

“Birleşik Arap Emirlikleri bir düşmandır. Arap dünyasını ve yaşadığımız bölgeyi tahrip etti.”
dedi.

Müzakereler için yeni şartlar: Emirlikler masada olmayacak

Atta, RSF’nin 100 bin olan savaşçı sayısının 23 bine düştüğünü öne sürdü, ancak BAE desteği sürdükçe çatışmanın uzayabileceğini söyledi. El-Faşir’in üç ay içinde Sudan ordusu tarafından geri alınacağını iddia etti.

Ateşkes görüşmeleri için yeni şartlar da sıralayan Atta, RSF’nin ağır silahlarının teslim edilmesini ve milislerin şehir dışındaki kamplara çekilmesini istedi. Ayrıca BAE’nin “transfer ettiği paralı askerleri uçağa bindirip ülkelerine geri götürmesi gerektiğini” söyledi.

Atta ayrıca, Massad Boulos’un (ABD’nin Arap ve Afrika İşleri Kıdemli Danışmanı ve Donald Trump’ın dünürünün babası) herhangi bir müzakere sürecinde yer almasını da reddetti.