Sudan'da çıkan savaşın perde arkası | Aktörler: Rusya, BAE, Suudi Arabistan, Mısır
Darfur’un El-Faşir kentinde geride kalan günlerde binlerce sivil öldürüldü. İki buçuk yılda 150 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiği Sudan savaşında, BAE, Mısır, Suudi Arabistan ve Rusya gibi dış aktörlerin etkisi giderek belirginleşiyor. Belirginleşmenin nedeni ise klasik; Altın, petrol ve su
Darfur bölgesindeki El-Faşir kentinin geçen hafta Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) tarafından ele geçirilmesinin ardından yüzlerce sivilin öldürüldüğüne dair dehşet verici raporlar, iki buçuk yıldır devam eden ve 150 binden fazla insanın ölümüne neden olan Sudan savaşında yeni bir trajediye işaret ediyor.
Savaş genellikle iki general arasındaki iktidar mücadelesi olarak görülse de, yabancı ülkelerin karanlık müdahaleleri çatışmayı çok daha karmaşık ve yıkıcı hale getiriyor.
Stratejik bir ülke: Ortadoğu ile Afrika arasında köprü
Sudan, coğrafi ve ekonomik açıdan bölge için stratejik öneme sahip. Ülke, Kızıldeniz boyunca uzanan 800 kilometrelik kıyı şeridiyle önemli bir deniz ticaret yoluna hakim. Tarım arazileri, altın rezervleri ve gıda, ilaç ile kozmetik sanayilerinde kullanılan “arap zamkı” üretimiyle öne çıkıyor. Ayrıca, Mavi Nil’in 640 kilometrelik kısmı Sudan topraklarından geçiyor ve bu durum ülkeyi bölgesel su diplomasisinde kilit konuma yerleştiriyor.
Uluslararası baskı sonrası ateşkes girişimi
Darfur’daki katliam iddialarının ardından artan uluslararası baskılar üzerine RSF, “Dörtlü Grup” olarak bilinen ABD, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Suudi Arabistan’ın önerdiği insani ateşkese katılmayı kabul ettiğini duyurdu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Washington’un RSF ve rakibi Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ile doğrudan temas halinde olduğunu, “şiddetin acilen azaltılması ve Sudan halkının çektiği acıların sona erdirilmesi” için ateşkese çağrıda bulunduğunu açıkladı.
Ancak bu dört ülkeden üçü BAE, Mısır ve Suudi Arabistan Rusya ile birlikte, savaşın gidişatını etkilemekle suçlanıyor. Uzmanlara ve insan hakları örgütlerine göre bu ülkeler, taraflara silah, finansman ve diplomatik destek sağlıyor.
Birleşik Arap Emirlikleri: Silah iddialarının merkezinde
BAE, RSF lideri Muhammed Hamdan Dagalo’nun (Hemedti) güçlerine silah temin etmekle defalarca suçlandı.
Uzmanlar, Darfur’da bulunan bazı mühimmatların BAE menşeli olduğunu tespit etti. ABD yönetimi, BAE merkezli bazı şirketlerin RSF ile bağlantılı olduğunu açıklamıştı.
CNN International'ın haberine göre, BAE bu iddiaları “asılsız” olarak nitelendirdi, ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından atanan bir uzman paneli geçen yıl bu suçlamaları “inandırıcı” buldu.
ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC), Hemedti ve kardeşlerine ait şirketleri RSF’ye silah sağlamak ve RSF kontrolündeki madenlerden çıkarılan altını Dubai’de satmakla suçlayarak yaptırım listesine aldı.
BAE’nin üst düzey diplomatik danışmanı Enver Gargaş, iddiaları “asılsız” diyerek reddetti ve ülkesinin Sudan’da ateşkes ve sivil yönetime geçişi desteklediğini savundu.
BAE’nin Washington Büyükelçiliği de CNN’e gönderdiği açıklamada, “Hiçbir tarafı desteklemediğimiz yönündeki tutumumuz nettir” ifadelerini kullandı.
Ancak CNN’e konuşan kaynaklar, BM uzmanlarının BAE’nin RSF’ye Bulgaristan üzerinden tedarik edilen mühimmat sağladığına dair “inandırıcı deliller” bulduğunu öne sürdü. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü’nün bu yıl yayımladığı rapora göre, Çin yapımı AH4 obüsleri Darfur’da tespit edildi. BAE, bu silahları Çin’den ithal eden tek ülke olarak biliniyor.
Mısır: El-Burhan’a açık destek
Sudan’ın kuzey komşusu Mısır, ordu lideri Abdulfettah el-Burhan ve RSF komutanı Hemedti’nin 2019’da Ömer el-Beşir’i devirdiği darbeyi desteklemişti.
Kahire yönetimi, iki general arasındaki anlaşmazlık sonrasında ise tarafını açıkça el-Burhan’dan yana belirledi. Su kaynakları da Mısır’ın öncelikli kaygılarından biri. Mısır, Etiyopya’nın Nil üzerinde inşa ettiği Büyük Rönesans Barajı’na karşı çıkıyor. Sudan’ın bu tartışmada hangi tarafı seçeceği, Kahire için hayati önem taşıyor.
Suudi Arabistan: Görünürde tarafsız
Riyad, Sudan’daki çatışmalarda tarafsız bir duruş sergilediğini açıklasa da, gözlemciler ülkenin fiilen el-Burhan yönetimini desteklediğini belirtiyor.
Suudi Arabistan, savaşın ilk haftalarında binlerce yabancının tahliyesinde kilit rol oynadı.
Krallık, Kızıldeniz’deki istikrarı ulusal güvenliğinin temel parçası olarak görüyor.
Uzmanlar, Riyad’ın da tıpkı BAE gibi ekonomik ve stratejik nedenlerle Sudan’la ilgilendiğini, özellikle Kızıldeniz kıyısındaki projeler ve ticaret yolları açısından bölgeyi kritik gördüğünü ifade ediyor.
Rusya: Wagner’den Port Sudan’a
Rusya, Ukrayna’daki savaşa rağmen Sudan’da etkinliğini artırmaya çalışıyor. Washington yönetimi, Moskova’yı “her iki tarafla da oynayarak Sudanlıların hayatı pahasına kendi çıkarlarını ilerletmekle” suçluyor. Wagner paralı asker grubu, RSF’ye Libya, Suriye ve Orta Afrika üzerinden füze tedarik etmekle suçlanmıştı.
Rusya, Sudan’ın altın madenlerinde yıllardır faaliyet gösteriyor. Kremlin, ayrıca Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan’da bir deniz üssü kurmak istiyor.
Wagner’in 2023’teki isyanı ve lideri Yevgeni Prigojin’in ölümünün ardından Moskova, paralı grupları doğrudan Savunma Bakanlığı’na bağlayarak Sudan’daki faaliyetleri kontrol altına almaya çalışıyor.
Sudan: Yabancı çıkarların çatışma alanı
Uzmanlara göre, Sudan’daki savaşta hiçbir ülke tarafsız değil. Georgetown Üniversitesi’nden Halil el-Anani, “Her aktör kendi çıkarı doğrultusunda müdahil oluyor. Sudan’ı kontrol eden, Sahra altı Afrika’nın büyük bölümüne nüfuz eder,” diyor.
İki buçuk yıldır süren çatışmalar, ülkenin kurumlarını çökertti, milyonlarca insanı yoksulluğa ve şiddete sürükledi. Sudan, artık sadece kendi generalleri arasında değil, bölgesel güçlerin vekalet savaşlarının merkezinde.