Yas tutmak ne kadar sürmeli?
On yılı aşkın tartışmanın ardından bu hafta, teşhis kılavuzuna yeni bir bozukluk ekledi: Uzamış yas.
Ellen Barry / The New York Times
ABD psikiyatrisinin en güçlü kurumu, on yılı aşkın tartışmanın ardından bu hafta, teşhis kılavuzuna yeni bir bozukluk ekledi: Uzamış yas.
Karar ile birlikte akıl sağlığı alanındaki uzun bir tartışma sona erdi. Bu gelişme araştırmacılar ve klinisyenleri, pek çok Amerikalının kayıptan bunaldığı bir anda, yoğun kederlerini bir tıbbi tedavi hedefi olarak görmeye yönlendiriyor.
Yeni tanı, uzamış yas bozukluğu, bir kayıptan bir yıl sonra hala özlem duyan ve eski faaliyetlerine geri dönemeyen nüfusun dar bir kesimine uygulanmak üzere tasarlandı.
Yeni teşhisin Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’na dahil edilmesi, artık klinisyenlerin insanları bu teşhisle tedavi ederken sigorta şirketlerini faturalandırabilecekleri anlamına geliyor.
Büyük olasılıkla tedavilere yönelik araştırmalar için bir yatırım akışı olacak. Örneğin, bağımlılığı tedavi etmeye yardımcı olmak için kullanılan bir ilaç olan naltrekson, şu anda bir yas tedavisi biçimi olarak klinik deneylerde. Öte yandan, FDA tarafından ilaçların onaylanması için bir rekabet başlayacak.
Bir dizi araştırmacı 1990'lardan bu yana, toplumun yas tutan insanların acısını doğal olarak kabul etme eğiliminde olduğunu ve onları yardımcı olabilecek tedaviye yönlendirmediğini söyleyerek, yoğun yas biçimlerinin zihinsel bir hastalık olarak sınıflandırılması gerektiğini savunuyordu.
Klinisyenlerin bu teşhis aracılığıyla, tarih boyunca korkunç kayıplardan sonra tecrite çekilmiş nüfusun bir kısmına yardım edebileceğini umuyorlar.
Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nın beşinci baskısındaki revizyonları denetleyen komitenin başkanı Dr. Paul Appelbaum, “Onlar, hayatlarının geri kalanında siyah giyen, sosyal ilişkilerden çekilen ve hayatlarının geri kalanını kaybettikleri eşleri anısına yaşayan dullardı. Onlar, çocuklarının vefatını atlatamayan ebeveynlerdi” diye konuştu.
Fikri eleştirenler bu süre boyunca, yasın zihinsel bir bozukluk olarak kategorize edilmesine şiddetle karşı çıktılar ve bu tanımlamanın insan deneyiminin temel bir yönünü patolojikleştirme riskini taşıdığını savundular.
Eleştirmenler, olumsuz sonuçlar doğuracağı konusunda uyarıyorlar: Yas tutan insanlar kayıplarından yavaş ama doğalca sıyrılırken, doktorlar tarafından akıl hastalıkları olduğu söylenecek.
Onlara göre, ilaç şirketleri halkı yastan kurtulmak için tıbbi tedaviye ihtiyaçları olduğuna ikna etmeye çalışacak ve yası büyüyen bir pazar olarak görecek.
Arizona Eyalet Üniversitesi'nde sosyal hizmet doçenti ve yas tutanlar için bir inziva yeri olan Selah Carefarm'ı işleten Joanne Cacciatore, “Yas tutmanın zihinsel bir hastalık olduğuna kesinlikle katılmıyorum" dedi ve ekledi: “Sözde uzman olan biri, bize düzensiz olduğumuzu, kendimizi çok savunmasız ve bunalmış hissettiğimizi söylediğinde, artık kendimize ve duygularımıza güvenmiyoruz. Bana göre bu inanılmaz derecede tehlikeli ve dar görüşlü bir hareket”.
‘Yas tutmak hakkında endişelenmiyoruz'
Yeni tanının kökenleri, bir psikiyatrik halk sağlığı araştırmacısı olan Holly Prigerson'ın yaşamın ileri dönemlerinde bir grup hastayı incelediği ve depresyon tedavisinin etkinliği hakkında veri topladığı 1990'lara dayanıyor.
Prigerson tuhaf bir şey fark etti: Hastalar genelde antidepresan ilaçlara iyi yanıt veriyorlardı. Ancak standart bir soru envanteriyle ölçüldüğü üzere, kederleri etkilenmiyor ve inatla yüksek seviyelerde kalıyordu. Bunu ekipteki psikiyatristlere söylediğinde çok az ilgi gösterdiler.
Prigerson kendisine “Keder normaldir, biz psikiyatrlar yas hakkında endişelenmiyoruz. Depresyon ve anksiyete için endişeleniyoruz” dendiğini hatırlıyor. Meslektaşlarına "Peki, bunun bir sorun olmadığını nereden biliyorsun" diyerek karşı çıkmıştı.
Prigerson veri toplamaya başladı. Yoğun yas tutmanın “hasret, özlem ve burnunda tütmek” gibi birçok belirtisinin depresyondan farklı olduğu sonucuna varıp yüksek tansiyon ve intihar düşüncesi gibi kötü sonuçları öngördü.
Araştırması, çoğu insanın yas belirtilerinin ölümden sonraki altı ay içinde zirveye ulaştığını gösterdi. Yas tutan bireylerin yüzde 4'ünde olduğu tahmin edilen, "sıkışmış ve sefil" halde kalan, uzun vadede ruh hali, işlevsellik ve uyku ile mücadele eden bir kesimin olduğunu bulguladı.
Prigerson duruma dair, “Başka bir ruh eşiniz olmayacağını biliyor, günlerinizi bir nevi kıvranarak geçiriyorsunuz" dedi.
Amerikan Psikiyatri Birliği 2010 yılında depresyon tanımını yas tutan insanları da kapsayacak şekilde genişletmeyi önerdiğinde, tepkiyle karşılaştı. Ruh sağlığı uzmanlarının hastalara aşırı teşhis koyduğu ve gereğinden fazla ilaç verdiğine dair daha geniş bir eleştiriyi besledi.
New York Üniversitesi'nde sosyal hizmet profesörü Jerome Wakefield, "Klinisyenlerin kapıdan gelen insanları kategorize edebilmeleri ve geri ödeme alabilmeleri için teşhis etmeyi istediklerini anlamalısınız" dedi. Bu, Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı üzerinde “bu büyük bir baskı” oluşturuyor.
Yine de araştırmacılar yas üzerinde çalışmaya devam ettiler ve onu gittikçe depresyondan farklı bir kefeye koydular. Yas tutma durumuna, travma sonrası stres bozukluğu gibi stres bozukluklarıyla daha yakından ilişkili olarak tanımladılar. Bunlar arasında, travma mağdurları için kullanılan tekniklerinden oldukça fazla yararlanan, 16 haftalık bir psikoterapi programı geliştiren, Columbia Üniversitesi psikiyatri profesörü olan Dr. M. Katherine Shear da vardı.
2016 yılına kadar klinik çalışmalardan elde edilen veriler, Shear tedavisinin yoğun yas tutan hastalarda iyi sonuçlar verdiğini gösteriyor. Shear’ın programı, antidepresanlardan ve diğer depresyon tedavilerinden daha başarılıydı. Kılavuzdaki revizyonlardan sorumlu komite başkanı Appelbaum, bu bulguların kılavuza yeni tanıyı dahil etme argümanını desteklediğini söyledi.
Appelbaum 2019’da, Columbia'dan Shear ve şimdilerde Weill Cornell Tıp Koleji'nde profesör olan Prigerson'dan oluşan bir grubu, normal yası hastalıktan ayıracak kriterler oluşturmak bir araya getirdi.
En hassas soru şuydu: Yas tutmak ne zaman uzamış sayılır?
Prigerson, her iki araştırma ekibinin de bozukluğu yas geçirdikten altı ay sonra tanımlayabileceklerini düşünmelerine rağmen, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin sendromu daha muhafazakar bir şekilde, ölümden bir yıl sonra tanımlamak için “yalvardığını” söyledi.
Prigerson, “Bu konuda biraz politik akıl yürüttüklerini söylemeliyim" dedi. Endişe, halkın “öfkeleneceğiydi, çünkü herkes hala biraz keder hissettiği için onları özlüyor. Aşkı patolojik hale getiriyormuşsun gibi görünüyor" diye konuşan Prigerson, kriterlerin yaklaşık yüzde 4 için geçerli olması gerektiğini belirtti.
Yeni teşhis kılavuzun gözden geçirilmiş baskısı bu hafta yayımlandı. Bu, yıllardır yas tutan insanların özel tedaviye ihtiyacı olduğunu savunanlar için bir büyük bir adım.
Yas tutma döngüsü
54 yaşındaki Amy Cuzzola-Kern, Shear'ın tedavisinin korkunç bir döngüden çıkmasına yardımcı olduğunu söyledi.
Kern’in erkek kardeşi, üç yıl önce uykusunda kalp krizi geçirerek aniden ölmüştü. Cuzzola-Kern, kardeşinin hasta olduğunu fark etmediğini veya acil servise gitmeyi ihmal ettiği korkusuyla, o günü kafasında devamlı olarak tekrar etti.
Sosyal hayattan çekilmişti ve gece boyunca uyumakta güçlük çekiyordu. Bir antidepresan kursuna başlamasına ve iki terapist görmesine rağmen hiçbir şey işe yaramıyor gibiydi. Kern, "Bir protesto halindeydim. Bu olamaz, bu bir rüya. Askıya alınmış bir gerçeklikte yaşıyormuş gibi hissettim” diye konuştu.
Shear'ın uzun süreli keder bozukluğu tedavisi adı verilen 16 seanslık programına girdi. Bir terapistle yaptığı seanslarda, ağabeyinin öldüğünü öğrendiği günle ilgili hatırasını anlatttı. Bu acılı ama hafızadaki dehşeti yavaş yavaş silip süpüren bir süreç. Sonunda, onun öldüğü gerçeğini kabul ettiğini söyledi.
Teşhisin uygun tedaviye açılan bir kapı olduğu için önemli olduğunu söyledi: "Utanıyor muyum yoksa mahçup muyum? Patolojik mi hissediyorum? Hayır, benim profesyonel yardıma ihtiyacım vardı."
©️ 2022 The New York Times Company