Kanser aşılarıyla ilgili çarpıcı tespit: Uzun yıllardır var, pek çok kimse farkında değil
Kanser her yıl birçok insanın hayatına mâl oluyor ve kanser tedavisi için bilim insanları uzun yıllardır yeni çözüm yolları arıyor. Ancak bilinenin aksine kanser aşıları uzun yıllardır hayatımızda ve bu aşılarla ilgili çok az şey biliniyor
Kanser aşıları, fütüristik bir bilimkurgu filminin konusundan ya da zamanının çok ötesinde onlarca yıllık ütopik bir romanın sayfalarından fırlamış gibi görünen bir kavram. Amerikan Kanser Derneği CEO'su Karen Knudsen, Fortune'a yaptığı açıklamada, "Eğer bir anket yapsanız ve insanlara 'Kansere karşı bir aşımız var mı' diye sorsanız, insanlar hayır diyecektir" diyor.
Onlar bizim bildiğimizi gerçekten bilmiyorlar
İlaç devleri BioNTech ve Moderna, ilk olarak COVID ile kullanılan mRNA aşılarının kanseri tedavi etme potansiyelini keşfettikleri için kısa süre önce manşetlere çıktılar. Bu tür aşılar, vücuda nasıl bir bağışıklık tepkisi vereceğini öğreten, laboratuvarda yaratılmış bir tür haberci kullanıyor. Ancak klinik deneyler daha geleneksel aşı teknolojileri kullanılarak uzun süredir devam ediyor ve katılımcılar halihazırda çoğu kişiselleştirilmiş olan kanser aşılarını alıyor. Bir avuç aşı ABD Gıda ve İlaç İdaresi'nden onay almış durumda ve kanseri önleyen aşılar 1980'lerden beri var.
Eğer bu sizin için yeni bir haberse, yalnız değilsiniz. Doktorlar, bilgi eksikliği veya belirli ırk, cinsiyet veya yaş gruplarına karşı önyargı nedeniyle hastalara her zaman kanseri önleyici veya kanseri tedavi edici aşılar önermiyor.
Kanser aşısı nedir?
Kanser aşılarını araştıran ve geliştiren Mayo Clinic'te immünoloji profesörü olan Dr. Keith Knutson, Fortune'a kanser aşılarının grip, kızamık, kabakulak ve COVID gibi bulaşıcı hastalıklara yönelik aşılardan çok da farklı olmadığını söylüyor. Aşılar bağışıklık sistemini bir hedefle -genellikle bir virüsle- savaşması için uyarıyor. Ancak bu durumda hedef kanser oluyor.
Şu anda, kanser aşılarının büyük bir kısmı terapötik yani genellikle kemoterapi, cerrahi veya radyasyon gibi diğer müdahalelerle birlikte ilerlemiş kanseri olan hastaları tedavi etmek için kullanılıyor. Kanser Araştırma Enstitüsü'ne göre şu anda iki tanesi FDA tarafından onaylanmış durumda: Biri erken evre mesane kanseri için, diğeri ise prostat kanseri için.
Ancak kanserden kurtulanlar için de aşılar var. Knutson, bu aşıların remisyonda olup nüksetme riski yüksek olanlara verildiğini söylüyor. Knutson, üçlü negatif meme kanserinin nüksetmesini önlemeye yönelik aşıları test eden Savunma Bakanlığı destekli bir çalışmanın başında bulunuyor.
Kanser kaynaklı her yıl birçok insan hayatını kaybediyor. Bu hastalığa olan farkındalığı yükseltmek adına 4 Şubat tarihi, Dünya Kanser Günü olarak kabul ediliyor.
Bir de kanseri tamamen önleyebilen aşılar var. Bu noktada FDA onaylı dört aşı bulunuyor: Üçü HPV veya insan papilloma virüsü için ve biri Hepatit B için. Hepsi de ileride kansere yol açabilecek enfeksiyonları önlemeye çalışıyor. HPV aşısı erkek ve kadınlara 11 veya 12 yaş civarında önerilirken 9 yaşından 26 yaşına kadar da yaptırılabiliyor. Hepatit B aşısı 59 yaş ve altındaki herkese ve enfeksiyon riski taşıyan 60 yaş ve üzerindeki yetişkinlere öneriliyor.
Onaylanmış kanser önleyici aşıların sayısı az olsa da, büyük bir etkiye sahip. Amerikan Kanser Derneği tarafından geçen ay açıklanan verilere göre HPV aşısı, 2012-2019 yılları arasında 20'li yaşların başındaki kadınlarda rahim ağzı kanserinin %65 oranında azalmasını sağladı. Bu kadınlar, 2006 yılında FDA tarafından onaylanan aşıyı ilk yaptıranlar arasında yer alıyordu.
Knudsen'e göre, HPV'nin neden olduğu ve genellikle yaşamın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkan baş, boyun, ağız, rektum ve vulva kanserleri gibi diğer kanserlerde de benzer azalmalar görülüyor. Knudsen, aşının başarısına ilişkin yeni verilere atıfta bulunarak, "Bu bilim için büyük bir kazanç" diyor. Aşılama gerçekleşirse, rahim ağzı kanserini herkes için gerçekten sona erdirebiliriz diyen Knudsen, aynı durumun HPV ile ilişkili diğer kanserler için de geçerli olması gerektiğini söylüyor.
Birçok araştırmacının gözünü diktiği bir başka hedef de meme kanseri. Knutson'unki de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki laboratuvarlar, dünyadaki en yaygın kanseri önleyebilecek ya da en azından hayatta kalanlarda geri dönmesini engelleyebilecek aşılar geliştirmekle özellikle ilgileniyor. Knutson'ın laboratuvarı, meme kanserinde sıklıkla bulunan altı saldırı noktasını hedef alan bir aşı üzerinde çalışıyor. Şans eseri, bu noktaların çoğu akciğer, yumurtalık ve pankreas kanserlerinde de bulunuyor.
Knutson, "Özellikle meme kanserini hedef alan bir bağışıklık üretiyor olabiliriz, ancak bu bağışıklığın diğer kanserlere karşı da koruyucu olabileceğini düşünüyoruz" diyor.
Kanser aşıları nasıl çalışır?
Şu anda, birkaç istisna dışında, aktif kanseri tedavi eden aşı denemeleri mevcut. Kişiselleştirilmiş kanser aşıları klinik çalışmalarda yaygın olarak kullanılıyor. Ancak bunları geliştirmek uzun bir süreç. Biyoteknoloji şirketi Illumina'nın baş tıbbi sorumlusu Dr. Phillip Febbo'nun dediği gibi kanser beklemez.
Febbo, kişiselleştirilmiş kanser aşılarını ısmarlama tedaviler olarak adlandırıyor. Her hasta için bir uzman, biyopsi yoluyla hangi tümörlere ulaşılabileceğini belirlemeli Daha sonra hastaya biyopsi yapılmalı ve tümör hücreleri Illumina gibi bir şirket tarafından genetik olarak dizilenmeli. Bu dizilim, söz konusu hastada hangi aşı bileşiminin en etkili olacağını belirlemek üzere analiz edilmeli. Daha sonra kişiselleştirilmiş aşı üretilmeli ve hastaya ulaştırılmalı.
Knutson'a göre her bir adım haftalar ya da aylar sürebiliyor - genellikle toplamda yaklaşık altı ay. Zaman, "günlük olarak mücadele ettiğimiz bir şey" diyor.
Kanser aşısı nasıl yaptırılır
Uzmanlar, kanser aşılarının geleceğinin parlak olduğunu, ancak belki de herkes için aynı derecede parlak olmadığını söylüyor. Fortune'un konuştuğu tüm uzmanlar, kanser aşıları gibi yeni tıbbi teknolojilerin orantısız bir şekilde ayrıcalıklılara fayda sağlayabileceği ve marjinalleştirilmiş nüfusların birçok üyesi için ulaşılamaz kalabileceği endişelerini dile getirdi.
Beyaz olmayan hastalara, kadınlara ve yaşlı bireylere karşı bilinçsiz ve başka türlü önyargılar mevcut. Bu nedenle, doktorlar klinik araştırmaları veya bazı tedavileri önermeyebilir ve "hastaların kendilerini savunmaları gerekir" diyor.
Örneğin siyah erkeklerin prostat kanserinden ölme olasılığı beyaz erkeklere göre yaklaşık iki kat daha fazla. Uzmanlar, hastaların bilgi yetersizliğine dikkat çekerken, gelişmiş tedavi yöntemini sunan bakım ve klinik deneylere erişim eksikliğinin de sorun olduğunu belirtiyor.