AK Parti Grup Başkanvekili Zengin: Kayseri ve Suriye'de yaşananlar birbirinden bağımsız değil
AK Parti Grup Başkanvekili Suriye El-Bab'da yaşananların Kayseri'deki olaylarla eş zamanlı gerçekleştiğini belirterek, "Birbirinden bağımsız olmadığı kanaatindeyim. Toplumsal ayrışmaya ve öfkeye, tetiklenmeye müsait olan bu tür konular karşısında toplum olarak hassasiyet göstermemiz lazım" dedi
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, "Kayseri'deki olayların da bölgede yaşananların da birbirinden bağımsız olmadığı kanaatindeyim. Toplumsal ayrışmaya ve öfkeye, tetiklenmeye müsait olan bu tür konular karşısında toplum olarak hassasiyet göstermemiz lazım." dedi. TBMM Genel Kurulunda siyasi partilerin grup başkanvekilleri yerlerinden söz aldı.
AK Parti Grup Başkanvekili Zengin, Sivas'ta 1993'te yaşanan elim hadisenin bugün yıl dönümü olduğunu belirterek, "Bu konu tüm vicdanları yaralayan bir meseledir ve buradan bir kez daha kınıyorum, lanetliyorum" ifadesini kullandı. Madımak katliamıyla ilgili özellikle AK Parti döneminde 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan önemli ve kapsamlı rapor olduğunu hatırlatarak, rapora bakıldığı zaman o döneme dair çok önemli noktalara ışık tutulduğunun görüldüğünü söyledi. Zengin, bugün farklı meseleler üzerinden Türkiye'nin problemlerinin siyasallaştırılarak bu problemler üzerinden ortaya çıkarılan ayrışmalar olduğunun görüldüğünü kaydetti. Zengin, "Sığınmacı meselesi de böyle çok önemli bir mesele ve biz de AK Parti olarak sığınmacıların bir an evvel huzur içerisinde kendi ülkelerine gitmeleri için çalışmalar ve gayretler ortaya koyuyoruz. Avrupa'nın özellikle son dönemdeki seçimlerine baktığınızda Avrupa Parlamentosu seçimleri de dahil olmak üzere bu konuların ne kadar etkin olduğunu, sığınmacı meselesinin bir dünya meselesi, dünyadaki politikaların bir tezahürü olduğunu görmek lazım. Bunlardan maalesef kaçınmak da mümkün olamıyor" diye konuştu.
Kayseri'de yaşanan olaylara ilişkin hukuki sürecin devam ettiğini dile getiren Zengin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eş zamanlı olarak Suriye'de, El Bab'da yaşananların yine sadece Türkiye'yle değil dünyayla alakası var çünkü ABD seçimleri bekleniyor. ABD'deki adayların bir kısmının Suriye'den çekilmeyle ilgili konuşmaları var, yeni bir tablonun ortaya çıkma ihtimali var, farklı şeyler ortaya çıkıyor. Türkiye’nin tekrar Suriye’yle görüşme ihtimalinin olması ve tüm bunlar bölgede var olan PKK ve DEAŞ unsurlarını hareketlendiriyor. Bunu görmemiz lazım ve bunlar olurken de bu konuların hiçbirisinin Kayseri'deki olayların da bölgede yaşananların da birbirinden bağımsız olmadığı kanaatindeyim. Toplumsal ayrışmaya ve öfkeye, tetiklenmeye müsait olan bu tür konular karşısında toplum olarak hassasiyet göstermemiz lazım ve bu hassasiyetin de en önemli merkezinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu düşünüyorum. Bu konuda da tüm milletvekillerinin bu hassasiyet altında konuşmaları gerektiği kanaatindeyim."
"Kimse kendini devlet yerine koymamalıdır"
Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, Kayseri'de küçük yaştaki çocuğa taciz iddiasının ardından yaşanan olaylara ilişkin, "Kayseri'de vahim bir olay yaşadık, devamında farklı illerimize de olayların sirayet ettiğini gördük. Öncelikle bu olaylarda sağduyu çağrısı yapmak istiyoruz. Kin ve nefret söylemlerinden herkesin uzak durması gerektiğinin altını çizmek istiyoruz." dedi. Sığınmacılar konusunun Türkiye'nin önemli bir sorunu haline geldiğini vurgulayan Şahin, bu sorunun şehirlerin sosyal, kültürel, ekonomik hayatını ve demografik yapısını ciddi anlamda tahrip ettiğini öne sürerek, "Biz on yılı aşkın süredir insani vazifemizi yaptık. Tarihi bir sorumluluk üstlendik, ekmeğimizi paylaştık ama artık bu misafirlik bitmelidir. Gerçek olan budur ama bunun yanında sığınmacıların ev ve iş yerlerine yönelik yapılan saldırılar, yakmak, yıkmak, ateşe vermek, bu, bizim medeniyetimizin kabul edeceği bir davranış değildir. Kimse de kendisini devlet yerine koymamalıdır." diye konuştu. Suriye'nin kuzeyinde yaşananlara da değinen Şahin, Türk ordusunun oradaki varlığının hem Türkiye hem de bölgenin güvenliğini tesis etmek için olduğunu söyledi. Türk bayrağına yönelik saldırıların da asla kabul edilemeyeceğinin altını çizen Şahin, "Bu, haddini aşan tutumları da kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu da özellikle paylaşmak istiyorum" dedi.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez ise Ankara'nın en işlek semtlerinden birinde 18 ay önce Sinan Ateş'in uğradığı saldırı sonrasında hayatını kaybettiğini anımsatarak, "Bu korkunç suikastın iddianamesi ancak bir buçuk yıl sonra hazırlanabildi ve dün görülen davanın ilk gününde katiller 'Biz sadece ayaklarına ateş ettik, Sinan Ateş'i yanındakiler öldürdü' dedi ve maalesef bu vahşi cinayetin üzerine kapkara bir gölge çöktü. Türkiye, hukukun üstünlüğüne geri dönmezse, yargı olması gerektiği gibi işlemezse ve adalet, adalet saraylarında değil siyasetçilerin kapı önlerinde aranır hale gelirse bunun faturasını sadece bugün bizler değil yarın gelecek olan nesiller de çekecektir. Söz konusu davanın tüm etki ve baskıdan uzak, hakkaniyetli bir şekilde görülmesi son derece önemlidir ve herkesin güven içinde yaşayacağı bir Türkiye için bu şarttır." değerlendirmesinde bulundu.
Çömez, Türkiye'nin son günlerde gergin bir atmosferi yaşadığını belirterek, şöyle konuştu: "Kayseri'de başlayan öfke dalga dalga bütün Türkiye'ye yayıldı. Vatandaşlarımızın infiali ve ortaya çıkan manzaralar Türkiye için son derece tehlikeli ve üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Ortaya konan öfke ve tepkiyi anlıyorum ancak öfkenin ve tepkinin ortaya konuş biçimi doğru değildir. Böyle hassas bir dönemde vatandaşlarımızın tahammül ve sükunetle süreci izlemeleri ve devletimizin olayları yatıştırmak için ortaya koyduğu çabalara destek vermeleri kıymetlidir. Evet, ülke büyük bir sığınmacı kriziyle karşı karşıyadır. Bu kriz aslında yıllardan beri büyüyerek geldi ve bundan sonra da eğer önlem alınmazsa daha da büyümesi kaçınılmazdır."
"Tepkilerimizi ortaya koyarken sağduyuyu elden bırakmamalı"
MHP Grup Başkanvekili Filiz Kılıç da Cumhur İttifakının her türlü sorunun ve sıkıntının üstesinden gelebilecek kabiliyete sahip olduğunu belirterek, "Türkiye'yi doyuran, fedakarlık ve çalışkanlık abidesi çiftçilerimizin derdi derdimiz sevinci sevincimizdir. Çiftçi demek, helal kazanç, alın teri ve emek demektir. Sabahın erken saatlerinden akşamın geç saatlerine kadar ekmeğinin peşinde olan çiftçi kardeşlerimizin yüzünün gülmesi, ceplerine para girmesi, kimseye muhtaç düşmemeleri hedefimizdir." dedi. Tarımsal üretimdeki girdi fiyatlarının yüksekliğine bağlı sorunların gün geçtikçe büyümesinin köylülerin, çiftçilerin başlıca şikayetleri olduğunu dile getiren Kılıç, "1 litre mazotun satış fiyatının yaklaşık yüzde 38'inin vergilerden oluştuğu göz önüne alındığında tarımsal üretimin sürdürülmesinin ve sorunun köklü çözümünün tarımda kullanılan mazottaki ÖTV ve KDV'nin kaldırılmasına bağlı olduğu da görülecektir. Bizi doyuran çiftçilerimizin doyması için ÖTV ve KDV sorununa neşter vurulmalıdır." ifadelerini kullandı.
Kılıç, Kayseri'de meydana gelen olaylara ilişkin de şöyle konuştu: "6 yaşındaki masum bir çocuğa yönelik gerçekleştirilen bu insanlık dışı saldırı hepimizin yüreğini dağlamıştır. Mağdur çocuğumuza ve ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, suçlunun adalet önünde en ağır cezayı alacağına olan inancımızı vurgulamak istiyorum. Bu üzücü olayın ardından milletimizin haklı tepkilerini anlıyor ve paylaşıyoruz. Ancak tepkilerimizi ifade ederken sağduyuyu elden bırakmamalı, şiddete başvurmadan çözüm aramalıyız, provokasyonlara kapılmadan hukuk ve adaletin gerektirdiği şekilde hareket etmeliyiz. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak milletimizin huzur ve güvenliğinin sağlanması için her türlü önlemin alınması gerektiğine inanıyoruz. Suriyeli misafirlerimizin en kısa sürede onurlu bir şekilde ülkelerine dönmelerinin sağlanması gerektiğini vurguluyoruz. Türkiye'nin huzur ve güvenliği için bu süreç elzemdir."
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, 2 Temmuz 1993'te Madımak'ta gerçekleşen katliamda hayatını kaybedenleri anarak, bu utançtan kurtulmanın yegane yolunun hakikatle yüzleşmek olduğunu, aksi halde bu utançla ve acılarla yaşamaya devam edileceğini söyledi. Temelli, şunları kaydetti: "Bugün, mülteci düşmanlığı, Alevi toplumuna karşı gerçekleşen düşmanlıkla aynı yerden besleniyor. Mültecilerin sorunları mülteciler eliyle yaratılmamıştır. Mültecilerin bugünkü sorunlarının nedeni iktidarın Suriye politikasıdır, dış politikasındaki aksaklıklardır, hatalardır, yanlışlardır. Bu hataları hatayla örtemezsiniz, bu yanlışları yanlışlarla gideremezsiniz. Yapılacak yegane şey Suriye meselesinde bugün yeniden meseleyi önümüzü aldığımızda, ısrarla söylüyoruz. Kürt meselesinin çözümünden geçer."
"Yurttaşlarımızı sağduyuya davet ediyoruz"
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ise Sivas katliamının üzerinden 31 yıl geçtiğini hatırlatarak, "O günden bugüne kadar tüm ülke adalet bekliyordu ama üzülerek söylüyorum ki bu dava zaman aşımına uğratıldı. Oysa herkes biliyor ki orada işlenen suç insanlığa karşı işlenen bir suçtu. Bu suçta zaman aşımı hükümleri uygulandı ve vicdanlarda büyük bir yara açtı. O gün 'Cumhuriyet burada kuruldu, burada bitecek' diyen o yobaz zihniyete karşı maalesef ki yargı sessiz kaldı ama CHP bir gün mutlaka bunun hesabını halkıyla birlikte soracak." dedi. Sinan Ateş davasının da ilk duruşmasının görülmeye başladığını anımsatan Başarır, "Ankara'nın göbeğinde işlenmiş bir cinayet maalesef ki basit bir cinayetmiş gibi ifadeler verildi ve dava bu şekilde götürülmek isteniyor ama en acısı eşi ve çocukları duruşma salonuna çelik yeleklerle geldi. Bu, ülkenin halini ortaya koyuyor yani eşini kaybetmiş, evladını kaybetmiş, kardeşini kaybetmiş insanlar hak ararken eğer adliyeye, duruşma salonuna çelik yelekle geliyorsa durumumuz hiç de iyi değil. Biz burada orada görünen sanıkları değil, arka plandaki azmettirenleri, gerçek anlamda bu kişilerin eylemlerinin, suçlarının ortaya çıkmasını istiyoruz." diye konuştu.Başarır, Kayseri'de yaşanan olaylara da değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yurttaşlarımızı sağduyuya davet ediyoruz. Önemli bir süreçten geçiyoruz. Bu durumu yaratan iktidardır. Bakın, bugün Kayseri'deki, Konya'daki olaylardan sonra bayraklarımızı yakmışlar, arabalara ateş açılmış, şoförler yaralanmış ve işçilerimiz hayatlarını zor kurtarmıştır. Bugün mülteci sayısını bilmiyoruz. Günde kaç tane doğum oluyor, bunları bilmiyoruz. Bunlarla ilgili bir sorun yaşadığımızda hemen sınır ötemizde bayrağımıza, şoförümüze, araçlarımıza, canımıza kastediliyor, bununla ilgili özür dilemesi gereken bir Cumhurbaşkanı, muhalefeti suçluyor. Hayır, Türkiye Cumhuriyeti bu durumu hak etmiyor."