23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 02.07.2024 18:34 | Son Güncelleme: 02.07.2024 18:52

Sinan Ateş davasının ikinci gününde neler yaşandı?

Sinan Ateş cinayeti davasının ikinci celsesi tamamlandı. 22 sanıklı davanın bugünkü celsesinde 13 sanığın savunması alındı. Mahkeme Başkanı, talimatına karşın Ayşe Ateş'in avukatını salondan çıkarmayan kolluk görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi
Sinan Ateş davasının ikinci gününde neler yaşandı?

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı eski Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanıklı davanın ikinci gününde 13 sanığın savunması alındı. Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki görülen duruşmada sanıklar hazır edilirken, müşteki Ayşe Ateş ve yakınları da duruşmayı takip etti.

Tetikçi Eray Özyağci'yi araçla İstanbul'dan Ankara'ya getirdiği belirtilen tutuklu sanık polis memuru Murat Can Çolak, savunmasında suçlamaları kabul etmedi. Sanıklardan Aşkın Mert Gelenbey'in, "ağabeyinin sorunları olduğunu ve otoparktan alacağı bir araçla Ankara'ya gideceğini" söylediğini anlatan Çolak, bunun üzerine Ankara'da biraz eğlendikten sonra dönmek üzere yola çıktıklarını söyledi. Ankara'ya, diğer sanıklar Gelenbey ve tetikçi sanık Eray Özyağci ile aynı araçta gittiklerini ifade eden Çolak, Özyağci'yi daha önce hiç görmediğini, Ankara'da bir süre bulunduktan sonra İstanbul'a döndüklerini anlattı. Cinayetin azmettiricisi olduğu belirtilen sanık Doğukan Çep'i tanımadığını ileri süren Çolak, bir soru üzerine, Özyağci'nin adını bile bilmediğini, yakalaması olduğundan haberdar olmadığını öne sürdü.

Azmettirici sanıkla cezaevinde tanışmışlar

Savunma yapan Ufuk Köktürk, sanık Çep ile 2013'te cezaevinde tanıştıklarını, Çep'in, Ateş cinayeti öncesi kendisini arayarak borç istediğini, bir arkadaşından aldığı parayı eşinin hesabından Çep'e gönderdiğini ifade etti. Ateş cinayetinden haberdar olmadığını savunan Köktürk, haberdar olması halinde o tarihlerde hamile olan eşinin hesabından para göndermeyeceğini savundu. Köktürk, emniyette kendisine MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde çekilen fotoğrafının sorulduğunu, atılı suçla bir ilişkisinin bulunmadığını iddia etti. Sanık tutuklu özel harekat polisi Murat Can Çolak da hakkındaki suçlamaları reddetti. Ateş cinayetinden bir gün sonra, avukat olan sanıklardan Serdar Öktem ile aralarındaki Facetime görüşmelerinin içeriğine ilişkin soru yöneltilen sanık Çolak, Öktem'in 2013'teki dava sürecince avukatlığını üstlendiğini, görüşmelerinin içeriğinin bu yönde olduğunu ileri sürdü.

"Doğukan Çep'ten şikayetçiyim"

Tetikçi Özyağci'yi Ankara'ya getiren aracı kiralayan sanık Mustafa Uzunlar da sanık Çep'in, Ankara'ya gidip gelmek için kendisinden araç kiralamak istediğini anlattı. Uzunlar, Çep'in, "Polis arkadaşlarla düğün tebriğine gideceğiz" demesi üzerine ücrette 500 lira indirim yaparak aracını kiraladığını söyledi. Olayın ardından iş yerinin kamera kayıtlarını polislere kendisinin teslim ettiğini aktaran Uzunlar, aracın kim tarafından geri getirildiğini de bilmediğini savundu. Mustafa Uzunlar, "Beni kandırarak böyle bir olayın içerisine çekmesinden dolayı Doğukan Çep'ten şikayetçiyim" ifadelerini kullandı. Çep'in telefon rehberinde neden "Sedat Güner" olarak kayıtlı olduğu sorulan Uzunlar, "Korktuğumdan dolayı" cevabını verdi. Uzunlar, araç kiraladığında normalde kiralama sözleşmesi düzenlediğini ancak Doğukan'ı daha önceden tanıdığı ve yanında polislerle yolculuk yapacağını söylediği için sözleşme yapmadığını öne sürdü. Müşteki avukatlarının sorusu üzerine Uzunlar, kiralanan araçta takip cihazının bulunmadığını kaydetti.

"Suçun içinde olsam kendi ayağımla oraya gitmem"

Sanık Osman Bayraktar, sanık Uzunlar ile otopark işlettiklerini, işletmede resmi ortaklığının bulunmadığını belirtti. Cinayetin ardından kendisini arayan bir arkadaşının Uzunlar'ın evinin önünde kalabalık bir grubun olduğunu söylediğini, bunun üzerine bu eve gittiğini anlatan Bayraktar, "Böyle bir suçun içinde olsam kendi ayağımla oraya gitmem" savunmasını yaptı. Sanıklardan Uzunlar'ı ortağı olduğu için tanıdığını aktaran Bayraktar, "Onun dışında bir bilgim yok" iddiasında bulundu.

Diğer sanıkların savunmaları

Sanık Levent Yüce, olay öncesi taksi durağı işlettiğini ve motosiklet alım satımı işleriyle uğraştığını dile getirdi. Satışa çıkardığı motosikletlerden birine, tetikçi Özyağci'yi Ankara'da olay mahalline götüren sanık Vedat Balkaya'nın müşteri olduğunu anlatan Yüce, peşinat almasının ardından Balkaya'nın motosikleti alarak gittiğini, cinayetin ardından da tutuklandığını ifade etti. Sanık Çağlar Zorlu da yaşanan olayla hiçbir bağının olmadığını ileri sürerek, tahliye ve beraat talebinde bulundu. Zorlu, sanık Ülkü Ocakları eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş'la aralarında geçtiği belirtilen, "Bir program var, kişi bilgilerini girince adresini tespit ediyor" şeklindeki konuşmayla ilgili "Böyle bir program olmadığı için uydurma iki tane adres verdim." savunmasını yaptı. Zorlu, Demirbaş'ın kendisine, "Haylaz bir arkadaşımız var, kulağını çekeceğiz" diye bir ifade kullanmadığını da öne sürdü.

Sanık Aytaç Ataç, ticaretle uğraştığını, Tolgahan Demirbaş'ı müşterisi, Çağlar Zorlu'yu ise çocukluk arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını söyledi. Demirbaş ile Zorlu'nun, kişinin adresinin tespit edilmesi şeklindeki konuşmalarına şahit olduğunu, kafede otururken yanındaki kişinin bir telefon görüşmesi yaptığını, ardından Ateş'in öldürüldüğünü söylediğini aktaran Ataç, "Tolgahan'ı aradım, sordum. 'Yok abi bilmiyorum, öğrenirsem dönerim' dedi" ifadelerini kullandı.

Telefon şifresini yine hatırlamadı

Davanın tutuklu sanıklarından avukat Serdar Öktem, soruşturmanın usulsüz olduğunu ileri sürerek, "Bu soruşturma bir camiaya yöneltilmek istendi" savunmasını yaptı. Soruşturma aşamasında kendisine "MHP üyesi misin?" diye sorulduğunu aktaran Öktem, "Evet, bundan da şeref duyarım. Ama 'bunun soruşturmayla ne alakası var' diye bunu soran savcıya söylediğimde savcı, 'Tamam o soruyu çıkartalım' dedi" ifadelerini kullandı. Cinayetin ardından FETÖ firarisi bazı kişilerin "hakkında gözaltı kararı verildiği" yönündeki paylaşımları üzerine Ankara'ya doğru yola çıktığını anlatan Öktem, emniyete ifade vermeye geldiğini, hakkında gözaltı kararı olmadığının söylenmesi üzerine buradan ayrıldığını dile getirdi. Soruşturma aşamasındaki sorgusunda, telefonunun şifresinin sorulması üzerine, "Kovid-19 geçirmesi nedeniyle şifreyi hatırlamadığını" beyan ettiğini anımsatan Öktem, şifreyi bir kağıda yazdığını, izin verilirse bu kağıda bakabileceğini emniyet görevlilerine söylediğini ancak bunun istenmediğini iddia etti. Öktem, mahkeme başkanının, "Şimdi hatırlıyor musun?" sorusuna "Hayır" cevabını verdi.

Atılı suçla bir ilgisinin bulunmadığını savunan Öktem, "16 yıllık hukukçuyum, herhangi bir kaçma şüphem yok. Yargılama sonunda beraat edeceğime inancım tamdır. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" dedi. Sanık Çep'in, "Sinan Ateş'ten Yargıtay'daki dosyası için yardım istediği" yönündeki savunması hatırlatılan Öktem'e, bu dosyanın olay tarihinde ne aşamada olduğu soruldu. Çep'in müvekkili olduğunu belirten Öktem, Çep hakkındaki dosyanın temyiz incelemesi aşamasında olduğunu aktardı. Ateş ile Ülkü Ocakları'nda aynı dönemde görev almadığını belirten Öktem, herhangi bir husumetlerinin de bulunmadığını iddia etti. Müşteki avukatlarının, "Hatırlaman halinde telefonun şifresini verir miydin?" sorusu üzerine Öktem, Avukatlık Kanunu'nun "sır saklama" başlıklı 36. maddesi gereği vermeyeceğini söyledi.

Duruşma salonunda gerginlik 

Müşteki avukatlarından birinin, Öktem'in 6 ayrı telefon numarası olduğuna dair sorusuna, sanık avukatları itirazda bulundu. Avukatlar arasındaki diyaloğun uzaması üzerine duruşma salonunda kısa süreli gerginlik yaşandı. Mahkeme başkanı, avukatların tartışmayı sonlandırmasını istedi ancak sürmesi üzerine mahkeme başkanı ile müşteki avukatları arasında sözlü tartışma yaşandı. Daha sonra, başkanın talimatıyla bir avukat ile Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır salondan çıkarıldı.

Kısa süren gerginliğin ardından mahkeme başkanı, yargılamayı yürüttüğünü, duruşmanın düzeninin bozulmasının kimseye faydası olmayacağını söyledi. Başkan, "Sorduğunuz soruların bu davaya çok büyük katkısı olduğunu düşünebilirsiniz ama nihai kararı veren biziz. Şov yapmaya gerek yok. Müvekkillerinize bir şeyi ispat edeceksiniz diye savunma hakkını aşmanıza müsaade etmem. Sabrımız da bir yere kadar" diye konuştu. Duruşmanın öğleden sonraki kısmına, tutuklu sanık Caner Güney'in savunmasıyla başlandı. Taksi şoförü olduğunu ifade eden Güney, cinayetin azmettiricisi olduğu belirtilen Doğukan Çep'i müşterisi olduğu için tanıdığını söyledi. Cinayetle bir alakasının olmadığını savunan Güney, Ateş'i tanımadığını, ismini olay sonrası polislerden öğrendiğini iddia etti. Güney, dosyanın sanıklarından Suat Kurt'u saklanması için İstanbul Şile'deki bir eve götürmesiyle ilgili, "30 Aralık 2022'de Doğancan beni bir otele çağırdı. Orada Doğukan da vardı. Arkadaşını bir adrese götürmemi istedi ve para verdi. Yolculuk yaklaşık 1 saat sürdü. 31 Aralık'ta da evime giderken polis beni gözaltına aldı." savunmasını yaptı.

İddianamedeki 06 AT 5021 plakalı araç soruldu

Sanık Emre Yüksel de Sinan Ateş'le hayatı boyunca bir kez dahi bir araya gelmediğini, kendisine bir husumetinin olmadığını öne sürdü. Olaydan bir gün önce aldığı ruhsatlı silahı denemek için sanık Tolgahan Demirbaş'la çiftlikte buluşmayı planladıklarını belirten Yüksel, "Arkadaşımla görüşmem uzadığı için çiftliğe gidemedim ama sonrasında birlikte yemek yedik. Olayın olduğu gün devlet dairelerindeki resmi işlerimi hallediyordum. Bir buçuk senedir cezaevindeyim. Ne gerekçeyle tutuklandığımı dahi bilmiyorum" dedi. Yüksel, Ateş'in avukatı Ali Yücel'in araç plakasını sorgulatmasıyla ilgili, "Kimseye Sinan Ateş'in avukatının bilgisini sormadım. Tolgahan Demirbaş'a bir plaka attım, o da Ali Yücel'e ait çıkmış. 2 buçuk yıl önce atılmış bir mesaj. Bu mesajı attığımı iddianamede gördüm. Yanlış hatırlamıyorsam o süreçte bir kafe devralmıştım. Bu araçtan rahatsızlık duyulmasından dolayı plakayı sormuş olabilirim" iddialarında bulundu.

Müşteki avukatlarının, iddianamede yer alan 06 AT 5021 plakalı aracın kime ait olduğunu sorması üzerine Yüksel, aracın MHP'ye ait olduğunu ancak Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'na tahsis edildiğini, vakıftaki görevi nedeniyle aracı kendisinin kullandığını söyledi. Sanık Alper Atay ise 2016'da sanık Ufuk Köktürk'ün aracılığıyla Çep'le tanıştığını belirterek, cinayetten bir gün sonra 31 Aralık 2022'de arkadaşlarıyla kafede oturduğu sırada Çep'in geldiğini ve birlikte İstanbul'daki bir otelde düzenlenen festivale gittiklerini anlattı. Festival sonrası otelde konakladıklarını söyleyen Atay, "Doğukan stresliydi. Ne olduğunu sorduğumda 'Biraz sıkıntım var' dedi, içeriğini söylemedi. Uyandıktan sonra üçümüz odadan ayrıldık, Doğukan bizden sonra çıkacaktı. Otelden ayrıldıktan sonra Doğukan'ı görmedim. Bir festivale gittim başıma gelmeyen kalmadı. Suçsuzum, beraatimi talep ediyorum" diye konuştu. Sanık Erdem Karadeniz, "Hakim bey neyle suçlandığımı biliyorum ama suçumun ne olduğunu bilmiyorum. 18 aydır tutukluyum" ifadelerini kullandı. Doğukan Çep'i tanıdığını ancak bir samimiyetinin bulunmadığını iddia eden Karadeniz, cinayetin ardından Çep'in otelde kalmasında bir dahlinin bulunmadığını savundu.

"Tutanakta ne yazıldıysa o" 

Sanık dönemin Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal, kasten öldürmeye yardım etme suçlamasını kabul etmediğini, faillere maktulün konum bilgisini verdiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını öne sürdü. Aykal,  Ülkü Ocakları eski yöneticisi Tolgahan Demirbaş dışındaki sanıkları tanımadığını savundu. Sanık Aykal, olaydan 8,5 ay önce, Ateş'in telefon numarasını kendisine atan Demirbaş'a, numaranın "Bu numara eski GB'ye çıkıyor" dediği, Demirbaş'ın da "Onun ipini çekmişler" cevabını verdiği iddialarını da yanıtladı. Sorgulamasını yaptırdığı personelin, telefon numarasının "önceki Ülkü Ocakları Başkanına ait olduğu" bilgisini verdiğini söyleyen Aykal, bu kişinin telefon numarasının Sinan Ateş'e ait olduğunu söylemediğini öne sürdü. Cinayetten önce ve sonra sanık Tolgahan Demirbaş ile 5 kez görüştüğü iddiasıyla ilgili savunma yapan Aykal, bunların 2'sinde görüşme olmadığının bilirkişi raporunda dahi tespit edildiğini aktardı.

Cinayet günü ihbar sonrası görevli olarak olay yerine gittikten 5-6 dakika sonra Ateş'in kimlik bilgisini öğrendiklerini savunan Aykal, "Maktulün önceki dönem Ülkü Ocakları Genel Başkanı olması, benim de bu camiadan tanıdığım tek kişinin Tolgahan Demirbaş olması nedeniyle onu aradım. İsim vermeden 'Bir şey duydun mu?' diye sordum. O da 'Hayır.' cevabını verdi ve telefonu kapattık." dedi. Avukatının, "Tolgahan bir evde yakalandı mı?" yönündeki sorusuna Aykal, "Hayır, tutanakta ne yazıldıysa o. Tutanakta sadece şahsımın değil, diğer görevlilerin de imzası vardır." cevabını verdi. Aykal avukatının, "Yakalandığında herhangi bir kimse tarafından sana mukavemet gösterildi mi?" sorusunu da "Hayır, gösterilmedi" diye yanıtladı.

Telefonunun şifresini vermedi

Mahkeme başkanının, "Telefonunun şifresini vermemişsin. Verecek misin?" sorusu üzerine Aykal, "Susma hakkım olduğunu biliyorum. Telefonumun incelenmesi için şahsıma somut bir gerekçe sunulması lazım." dedi. Aykal, cinayet sırasında Ateş'in yanında bulunan Ahmet Keçik'in "müşteki/şüpheli", Selman Bozkurt'un ise "müşteki" sıfatıyla ifadesinin alındığını, olayla ilgili kişilere sıfat verilmesinin kendi sorumluluğunda olmadığını, daha sonra kendisinin şüpheli duruma düştüğünü öne sürdü. Mahkeme Başkanı, sanık Aykal'ın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından duruşmayı, yarın devam edilmek üzere bitirdi.

Kolluk görevlileri hakkında suç duyurusu

Mahkeme Başkanı ayrıca duruşmanın öğleden önceki bölümünde Ayşe Ateş'in avukatı Ali Yücel ile diğer avukatlar arasında çıkan gerginlik sırasında avukat Yücel'i, talimat vermesine rağmen ilk etapta dışarı çıkarmayan kolluk görevlileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Dün başlayan yargılamada bugün itibarıyla 21 sanığın savunması tamamlandı. Yarın, son sanık Umut Ersoy'un savunmasının ardından, müştekiler ile taraf avukatlarının beyanlarına geçilmesi bekleniyor.

Kaynak: AA