Kayıt işlemi de hukuksuz diplomaların iptali de…
O dönemdeki mevzuat uyarınca YÖK dışında hiçbir idari makam ya da organın iradesi ile bir devlet üniversitesinde “kayıt” işlemi yapılamaz. Dolayısıyla yapılan kayıt işlemi hukuka aykırıdır. Ancak İmamoğlu ve 27 öğrencinin bu kayıt işlemi sırasında hile ya da sahtecilik yaptıkları yönünde bir iddia da yoktur. Bu durumda “diplomaya hak kazandıkları” da hukuki bir gerçekliktir
Prof. Dr. Celal Erkut
İdare Hukuku profesörü. İdare Hukuku ve İdari Yargılama Hukuku alanlarında otuzun üzerinde bilimsel çalışması bulunuyor.
Kamuoyunu uzun zamandır meşgul eden “Ekrem İmamoğlu’nun diploması” tartışması İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun diplomanın iptali yönünde karar vermesi ile sonuçlandı. Her ne kadar bu kararın gerekçesi net olarak ortaya konulmamış olsa da, Ekrem İmamoğlu ile aynı durumda olan 27 kişinin de diplomasının iptali ile birlikte; esas itibarıyla tüm bu kişilerin İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne usulsüz olarak kaydedilmiş olması ve bu usulsüzlüğün “yokluk” sonucunu yarattığı argümanının temel hukuki gerekçe olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
Diplomanın iptali kararının alınması süreci kamuoyunda bilindiği üzere Girne Amerikan Üniversitesi İşletme Fakültesi’ndeki bazı öğrencilerin “usulsüz” olarak İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne geçişleri ve daha sonrasında da bu öğrencilerin mezun olmaları neticesinde hak kazandıkları diplomalarının hukuki geçerliliğinin siyaseten gündeme getirilmesi ile başlamıştır.
Konu hep bu siyaset tartışmaları içinde iğdiş olmuş ve meselenin hukuki boyutu da herkes tarafından siyaseten mensubu olduğu tarafın siyasi yaklaşımına göre şekillendirilmeye çalışılmıştır. Oysa konu idare hukuku bakımından değerlendirilmesi gereken ve “statüler hukuku” olan idare hukukunun temel prensipleri bağlamında ele alınması gereken bir konudan ibarettir.
Bu süreçte öncelikle Girne Amerikan Üniversitesi İşletme Fakültesi’ndeki bazı öğrencilerin İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne geçiş yapmalarının o dönemde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
Kayıt işlemi hukuka aykırı
Belirtelim ki, kamuoyunda ortaya konulan hangi argüman (YÖK kararları ile geçişe müsaade edildiği, Üniversite ve/veya Fakülte Yönetim Kurulu kararı ile kayıtların yapılmış olduğu, salt Dekanlık işlemleri ile kayıtların yapıldığı, o dönemde yatay geçiş usullerinin denkliğe bağlı olduğu vs) kabul edilirse edilsin, söz konusu geçiş işlemlerinin hukuka uygun olmadığı çok açıktır. Zira o dönemdeki mevzuat uyarınca YÖK tarafından yapılan “yerleştirme”ler dışında ve yine YÖK tarafından istisnaen ve çok katı biçimde belirlenmiş yatay geçiş kuralları haricinde hiçbir başka idari makam ya da organın iradesi ile bir devlet üniversitesinde “kayıt” işlemi yapılabilmesine hukuken imkan bulunmamaktadır. Dolayısıyla söz konusu 28 öğrenci hakkında yapılan kayıt işlemi hukuka aykırıdır.
İdareyi yanıltan bir hile yok
Ancak, bu 28 öğrencinin tamamının bu kayıt işleminin gerçekleştirilmesi aşamasında, idareyi yanıltan hileli beyanda bulundukları, sahte bilgi verdikleri ya da sahtecilik yaptıkları yönünde de bir iddia bulunmamakta; aksine tüm bu öğrencilerin Girne Amerikan Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencisi olarak yatay geçiş başvurusunda bulundukları ve bu başvuruları neticesinde kayıt işleminin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, söz konusu öğrencilerin hile ile bu kayıt işlemini elde ettikleri ileri sürülemeyecektir. Yine, yetkili makam olan İşletme Fakültesi ve/veya İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün “hukuka aykırı” bu işlemleri yasal süreler içinde geri de almamış olduğu ve dolayısıyla hukuka aykırı olarak kayıt olan bu kişilerin artık “İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencisi” statüsünü kazandıkları ve bu statü içinde öğrencilik hak ve yükümlülüklerini yerine getirdikleri ve almış oldukları derslerden başarılı olarak mezun oldukları ve dolayısıyla “diplomaya hak kazanmış oldukları” da hukuki bir gerçekliktir.
Buradan hareketle, hukuka aykırı bir kayıt işlemi sonucunda, İşletme Fakültesi öğrencisi statüsüne giren ve bu statü içinde hukuka uygun biçimde derslerini verip diplomasını alan bu kişilerin diplomalarının geçersiz sayılıp iptali hukuken mümkün olabilir mi sorusunun yanıtlanması gerekmektedir.

Diploma iptali hukuksuzdur
İdare hukukunun birçok temel ilkesine göre “İdari işlemler geriye yönelik hukuki sonuç doğuracak biçimde tesis edilemezler.”
Bu temel ilkelere getirilen yegane istisna “bir idari işlemin ilgilinin açıkça hilesi ve bunun sonucunda idarenin yanıltılması” sonucunda tesis edilmiş olmasıdır. Nitekim bu husus gerek Danıştay gerekse Yargıtay içtihatları birleştirme kurullarının 1973 yılında peş peşe vermiş oldukları kararlarda da açıkça ifade edilmiştir. Diğer taraftan, yetkili makamlarca yapılan yazılı ve/veya sözlü açıklamalarda, gerek kayıt gerekse mezuniyet işlemlerinde söz konusu 28 kişinin idareyi hileli davranışları ile yanıltmış olduklarına ilişkin hiçbir somut bilgi ve belge dile getirilmediğinden, ilgililerin hileli davranışlarının bulunmadığının da kabulü gerekir. Dolayısıyla, bu 28 kişinin diplomalarının -üstelik aradan 30 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra- iptali hukuken de “hukuk güvenliği anlayışı” bağlamında da mümkün değildir.
İdari hukukta ‘yokluk’ olmaz
Son olarak da ifade edelim ki, bazı hukukçu ve avukatların bu 28 kişiye verilen diplomaların yok hükmünde olduğu ya da üniversitenin diplomaların iptaline yönelik kararının yok hükmünde olduğu yönündeki açıklamaları da idare hukuku açısından hukuki değer taşımamaktadır. Zira yokluk kavram ve müessesesi özel hukuka ait olup; idarenin işlemleri bakımından “yokluk” açıklaması başta “kanuni idare” anlayışı gelmek üzere “idari işlemlerin hukuka uygunluğu” prensibi ile de bağdaştırılamaz. Bu bağlamda, sonuç olarak, gerek hukuka aykırı olan kayıt işlemleri ve gerek hukuka aykırı olan diploma iptali işlemleri -aksi yargı kararıyla ortaya konulmadıkça- hukuka uygunluk karinesi ve zırhı taşırlar. Bu hukuki gerçeklik dışında siyasi taraflarca ortaya atılan iddia ve söylemler sadece siyasi değer taşır.