Washington Post analizi: Biden'ın Orta Doğu barışı planının ardındaki hayaller

Washington Post yazarı Ishaan Tharoor, ABD Başkanı Biden'ın Orta Doğu için hedefi olan barış planının, tüm taraflar için yararı olacağını ancak başkanın göreve geldiğinden beri doğru adımlar atmadığını yazdı

Görünüşe bakılırsa Başkan Biden'ın Orta Doğu'ya yönelik büyük vizyonu oldukça mantıklı. Bir Amerikan müttefiki olan ve milyarlarca dolarlık ABD askeri yardımından faydalanan İsrail, bazı Arap komşularıyla kuracağı açık ittifaklar sayesinde bölgesel güvenlik kaygılarının giderildiğini görecek. Arap devletleri, yüksek teknoloji sektörü ve son teknoloji savunma sanayileriyle tanınan bir ülkeyle daha yakın bir ilişkinin meyvelerini toplayabilecek. Tüm bu taraflar için bir hasım olan İran, erişimini ve hırslarını iç içe geçmiş bir düşmanlar grubu tarafından kontrol edildiğini görecek.

Trump'ın izinden yürüdü

Bu vizyon, eski başkan Donald Trump'ı İbrahim Anlaşmalarını, başlatırken motive eden nedenlerle aşağı yukarı aynı. Biden'ın Orta Doğu'ya dair umutlarını boşa çıkaran sorun, Trump'ın ele almakta başarısız olduğu sorun da aynı: İsrail ve Filistinliler arasındaki ilişki. Trump ve müttefikleri Filistinlileri ve onların yaşayabilir bir devletlerinin olmamasını ve aralarındaki milyonlarca İsrailliyle aynı haklara sahip olmamalarını halının altına süpürmeye çalıştı. Yıllardır başarısızlıkla sonuçlanan barış sürecinden bıkmış ve İran tehdidiyle daha da canlanmış olan Körfez hükümdarları büyük ölçüde buna boyun eğdi. Biden göreve geldiğinde Trump'ın izinden yürümeyi tercih etti ve Trump'ın İsrail sağına hediye üstüne hediye dağıtmasının ardından Filistinlilere birkaç sembolik taviz verdi. 2023 yazında Orta Doğu'da Suudi-İsrail normalleşmesinden söz edilmeye başlandı.

Ardından 7 Ekim'de Hamas, İsrail'in güneyine eşi benzeri görülmemiş ölümcül bir saldırı düzenleyerek Gazze'yi kasıp kavuran ve çoğu kadın ve çocuk 34 bin fazla Filistinlinin İsrail güçleri tarafından öldürüldüğü korkunç savaşı tetikledi. Çatışma bölgede var olan huzursuz statükoyu yerle bir etti. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupalı ve Arap ortaklarıyla birlikte, çatışmaların bir an önce durdurulması ve Hamas'ın elinde kalan rehinelerin serbest bırakılması için bastırırken, Filistin devletinin kurulmasına yönelik can çekişen sürecin yeniden canlandırılması gerektiğini kabul ediyor.

İsrail barış konusunda istekli değil

Ancak Biden'ın umutları ile sahadaki gerçekler arasında büyük bir uçurum var. ABD hala İsrail-Suudi anlaşmasını, Gazze'nin yeniden inşasının yanı sıra bir Filistin devletinin ortaya çıkmasının önünü açacak daha geniş bir siyasi anlaşmanın temel taşı olarak görüyor. Gazze'deki şok edici bilanço, Arap hükümetlerinin Filistinlilerin kaygılarına öncelik vermeden İsraillilerle ilişki kurmasını olanaksız hale getirdi. Sağcı başbakan Binyamin Netanyahu'nun aşırı sağcı müttefiklerinden daha ılımlı muhalefetteki başlıca rakiplerine kadar İsrail siyasetinde herhangi bir önemi olan hiç kimse Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkı ya da hakları konusunu dikkate almaya istekli görünmüyor.

"İsrail'in her şeyi taktiksel"

Haaretz köşe yazarı Alon Pinkas "İsrail stratejik kararlar almak için ne istekli ne de siyasi olarak donanımlı. Her şey taktiksel. İsrail üç cephede haklı bir öfke, hayal kırıklığı ve çıkmaz içinde: Gazze'de Hamas'a karşı; Lübnan'da Hizbullah'a karşı; ve dış çemberde İran'a karşı" ifadelerini kullandı. İsrail'in müstakbel Arap ortaklarında da haklı bir öfke var. Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman al-Safadi, pazar günü Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nun özel bir toplantısında yaptığı konuşmada, İsrail'in Filistin devletinden söz edilmesini reddetmeye devam etmesini işaret ederek, "Şu anda yaşadığımız zorluk İsrail'de bir ortağımızın olmamasıdır" dedi.

Safadi ayrıca anlamlı bir siyasi çözümün yokluğunun Arap hükümetlerinin Gazze'deki barışı koruma ve yeniden inşa çabalarına katılmasını zorlaştıracağını belirtti. Safadi, "Oraya kim giderse gitsin, bu savaşın yarattığı sefaleti pekiştirmek için orada olduğu görülürse ya da öyle algılanırsa, o zaman düşman olarak görülecektir. Bence hiç kimse böyle bir yapının parçası olmak istemez" ifadelerini kullandı. Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan al-Saud da bu endişeleri yineleyerek İsrail'in iki devletli bir çözüme bağlılığının Gazze'de gelecekteki herhangi bir barışı koruma misyonunu daha inandırıcı kılacağını öne sürdü.

Sorun şu ki İsrailliler aynı fikirde değil. Dışişleri Bakanı Antony Blinken, savaşın patlak vermesinden bu yana bölgeye yaptığı yedinci seyahatinde İsrail'e gidecek ve bir kez daha meydan okuyan Netanyahu ile yüzleşecek. Blinken Riyad'da sorunun özünü kabul etti: Filistinliler için gerçek bir siyasi ufkun yokluğunda, Gazze'nin kendisi için tutarlı bir plana sahip olmanın imkansız olmasa bile çok daha zor olacağı açık.

Netanyahu'nun Gazze planı daha fazla savaş içeriyor. Salı günü, İsrail'in bir milyondan fazla yerinden edilmiş Filistinliye ev sahipliği yapan güney Gazze şehri Refah'a yönelik geniş çaplı saldırısına karşı artan yerel ve uluslararası baskıyı görmezden geldi. Netanyahu, Kudüs'te rehinelerin ve kurbanların ailelerinin temsilcileriyle yaptığı toplantıda "Refah'a gireceğiz ve Hamas taburlarını orada yok edeceğiz, ateşkes olsun ya da olmasın" dedi.

Refah'a saldırsa bile hedefine ulaşamayabilir

Merkezi Batı Şeria'da bulunan Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas Riyad'da yaptığı açıklamada Netanyahu'nun istediği olursa "Filistin halkının tarihindeki en büyük felaketin yaşanacağını" söyledi. ABD'nin "İsrail'in bu suçu işlemesini engelleyebilecek tek ülke" olduğunu ekledi. Refah'a bir saldırı düzenlenmesi durumunda bile Netanyahu'nun belirttiği stratejik hedeflere ulaşıp ulaşamayacağı belirsiz. Uzmanlar Hamas'ın askeri kapasitesinin azaldığını ancak yok edilemediğini düşünüyor.

Hangi banka emekliye ne kadar promosyon veriyor? Bugün başlıyor: Hangi banka emekliye ne kadar promosyon verecek? Sigaraya bu kez indirim geldi 500 bin liranın aylık getirisi ne kadar? İsrailli bakandan Türkiye tepkisi Murat Ülker Patiswiss krizini değerlendirdi