NYT analizi: Büyük bir savaşın eşiğine gelen İsrail ve İran neden durdu?
Şimdiye kadar İsrail ve İran arasındaki düşman arasındaki misilleme saldırılar hassas bir şekilde gerçekleştiriliyordu. Ancak İsrail'in son saldırısına karşılık vermesi beklenen İran iki aydır sessiz. New York Times bu karşılıklı çatışmaların sürüp sürmeyeceğinin de ayrı bir soru olduğunu yazdı
Lara Jakes / The New York Times
İsrail'in İran'ın askeri üslerini vurmak üzere 100'den fazla jet ve insansız hava aracı göndermesinin üzerinden yaklaşık bir ay geçti ve dünya hala İran'ın nasıl karşılık vereceğini görmek için bekliyor. Bu, iki Orta Doğu gücü arasında bu yıl yaşanan yüksek riskli çatışmada uzun süren bir duraklama dönemi oldu. İsrail'in karşı saldırısı, İran'ın Hizbullah ve Hamas'ın iki üst düzey liderinin öldürülmesinin intikamını almak için 1 Ekim'de çoğu düşürülen 180'den fazla balistik füze fırlatmasından üç haftadan fazla bir süre sonra geldi.
Perde arkasından yürütülen diplomasi
İlk saldırı dalgası nisan ayında, İran diplomatik yerleşkelerinden birine yapılan saldırının intikamını İsrail'i en az 300 füze ve insansız hava aracıyla doğrudan bombalayarak almaya karar verdiğinde geldi. O zaman bile İsrail karşılık vermek için saatler değil günler bekledi. Kısa bir süre önce analistler İran'ın İsrail'i ya da İsrail'in İran'ı doğrudan vurmasının derhal bir savaşa yol açacağını tahmin edebilirlerdi. Ancak olaylar bu şekilde gelişmedi. Bu kısmen ABD, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi müttefiklerin perde arkasında yürüttüğü hummalı diplomasinin bir sonucu. Ancak hesaplanmış, sınırlı saldırılar aynı zamanda alternatifin sadece bölge için değil, aynı zamanda dünyanın büyük bir kısmı için de korkunç sonuçlara yol açabileceği gerçeğini yansıtıyor.
"Sürdürülemez bir yol"
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Orta Doğu Direktörü Julien Barnes-Dacey, “Saldırıların niteliği, her iki tarafın da muhtemelen kaçınmak istediği daha da derin bir bölgesel savaşın akut riskinin ortak bir kabulüne işaret ediyor gibi görünüyor” dedi. Bu durumun, mevcut yaklaşımın tehlikeleri olmadığı anlamına gelmediğini belirtti. Barnes-Dacey, “Bu son derece istikrarsız ve muhtemelen sürdürülemez bir yol ve hızla kontrolden çıkabilir. İsrail'in sonunda daha geniş ve daha kararlı bir şey yapma niyetiyle tırmanma merdiveninde daha bilinçli bir şekilde ilerliyor olma ihtimali de var" diye konuştu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geçen hafta yayınladığı bir video mesajında, Tahran'ın yeniden saldırması halinde çatışmanın şiddetini arttırabileceği uyarısında bulundu. Netanyahu “İsrail her geçen gün daha da güçleniyor. Dünya bizim gücümüzün sadece bir kısmını gördü" dedi.
Savaşın doğası değişiyor
İran ve İsrail'in kısasa kısas saldırıları, ilk kez 1996 yılında iki Amerikalı askeri uzman tarafından bir kavram olarak ortaya atılan şok ve dehşet operasyonu (düşmanın fiziksel yeteneklerini ve direnme iradesini yok etmek için ezici ateş gücü, üstün teknoloji ve hızın kullanılması) olarak bilinen savaşa çok az benziyor. Şok ve dehşet savaşının, kara birliklerinin fırlatılmasının muhtemelen İsrail ya da İran'ın kendilerini ayıran yüzlerce kilometre boyunca konuşlandırmak isteyeceğinden daha fazla kara, hava ve deniz varlığı gerektireceği mevcut Orta Doğu çatışmasında gerçekleştirilmesi zor olacak.
Askeri çevrelerde şok ve dehşet saldırısının hala uygulanabilir olup olmadığı konusunda da devam eden bir tartışma var. Emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley ve Google'ın eski CEO'su Eric Schmidt, ağustos ayında Foreign Affairs için kaleme aldıkları bir analizde, otonom silahlar ve yapay zekanın savaşı dönüştürdüğünü savundu. “Washington'ın ezici bir ateş gücüyle düşmanlarını yok edebileceği 'şok ve dehşet' kampanyaları dönemi sona erdi” diye yazdılar. İngiltere Kraliyet Donanması Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden iki analist geçen ay şok ve korku savaşının bitmediğini, gelişmekte olduğunu söyleyerek İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a karşı gerçekleştirdiği patlayan çağrı cihazı ve telsiz saldırılarını örnek gösterdi. Onlarca kişi öldü ve binlerce kişi yaralandı ancak saldırıların yarattığı korku gruba psikolojik bir darbe vurdu. İki hafta sonra İsrail hava saldırıları Hizbullah'ın uzun süredir liderliğini yapan Hasan Nasrallah'ı öldürdü. Milley ve Schmidt makalede, “Geçmişte kalmış bir şey olmaktan çok uzak olan şok ve dehşet, çok alanlı savaş yaklaşımımızın ayrılmaz bir parçası olmalıdır” ifadelerini kullandılar.
Saldırılar iç siyasetle de ilgili
On yıllar boyunca İran ve İsrail, İsrail'in gizli saldırılar gerçekleştirdiği ve İran'ın cephe kuvvetleri olarak Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen'deki vekil milislere güvendiği bir gölge savaşına kilitlendi. Tüm bunlar 1 Nisan'da değişti. İran'ın İsrail'e yönelttiği füze ve insansız hava araçlarının neredeyse tamamı engellenirken, hava saldırıları İran'ın İsrail'e İran topraklarından doğrudan saldırdığı ilk saldırı oldu. Bu durum dünya genelindeki yetkilileri daha geniş çaplı bir bölgesel savaş için alarma geçirdi. Saldırılardan saatler sonra İran Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami, İran'ın İsrail ile yıllardır süren çatışmasında “yeni bir denklem” yaratmaya karar verdiğini söyledi.
Ancak şu ana kadar çatışma yalnızca derin ve hassas füze saldırılarıyla yürütüldü ve çoğunlukla diğer tarafın ülkesindeki askeri üsler hedef alındı. İsviçre'deki Cenevre Yüksek Lisans Enstitüsü'nde İran ve Orta Doğu politikaları konusunda analist olan Farzan Sabet, füze saldırılarının ölçülü yaylım ateşinin yeni bir savaş türüne işaret ettiğini belirtti. Sabet, “Derin hassas saldırılar yeni değil ancak bir çatışmanın merkezi olarak bu ölçekte kullanılmaları yeni” dedi.
O ve diğer analistler, hava saldırılarının ve öncesindeki kamuoyu uyarılarının, her iki ülkenin de çatışmanın kontrolden çıkmasını engellemek için yürüttüğü caydırma kampanyasının bir parçası olduğunu söyledi. Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü'nde savunma stratejisti olan İsrailli emekli tuğgeneral Assaf Orion, “‘Ben tokat atıyorum, sen de tokat yiyorsun, böylece anlıyorsun ve şimdi geri adım atmak mı yoksa adım atmak mı istediğine karar verebilirsin' demek bu. Gerçek şu ki her iki taraf da hesap yapmak, işbirliği yapmak ve kendi operasyonlarını şekillendirmek için zaman ayırıyor” ifadelerini kullandı.
Riskler hala yüksek
İsrail, İran'a karşı geleneksel şok ve dehşet yöntemlerini kullanmamış olsa da, çağrı cihazı saldırılarının da gösterdiği gibi, İran'ın vekilleri olan Hizbullah ve Hamas'a yönelik saldırılarında çok daha az ölçülü oldu. Hamas'ın 7 Ekim 2023'te devam eden savaşları kışkırtan İsrail saldırısı da acımasız ve sınırsızdı. İsrail o tarihten bu yana Gazze Şeridi'ni hava saldırılarıyla vurarak çoğu kadın ve çocuk 43 binden fazla insanın ölümüne neden oldu. Lübnan'da Birleşmiş Milletler, Hizbullah'ın Filistinlilerle dayanışma göstermek için savaşa katıldığı 8 Ekim 2023'ten bu yana 3 bin 300'den fazla kişinin İsrail saldırılarında öldürüldüğünü tahmin ediyor.
İsrail'in Hizbullah ve Hamas'a yönelik zayıflatıcı saldırıları ki İran uzun zamandır ileri savunma olarak adlandırdığı bu saldırılara bel bağlamıştı, Tahran'a bir darbe oldu. Netanyahu'nun sadık bir müttefiki olan Donald Trump'ın yeniden seçilmesi ise denklemi bir kez daha değiştiriyor. Trump'ın yakın danışmanlarından teknoloji milyarderi Elon Musk geçen hafta İran'ın Birleşmiş Milletler Büyükelçisi ile bir araya gelerek Tahran ile yeni Amerikan Başkanı arasındaki gerilimi azaltmaya yönelik bir girişimde bulundu. Ancak Trump'ın ABD dış politikasını İsrail'in daha lehine çevirmesi ve kabinesini İran şahinleriyle doldurması bekleniyor. Bu da İran ve İsrail arasındaki savaşı yeni bir zemine taşıyabilir.
©2024 The New York Times Company