Bloomberg analizi: Erdoğan siyasi hayatının sınavıyla karşı karşıya
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın alışılmışın dışındaki ekonomi politikaları, 14 Mayıs'taki seçimler öncesinde de mercek altında. Bloomberg, Erdoğan'ın 20 yıllık iktidarında uyguladığı bu politikaların temelini ve seçimde vereceği sınavı yazdı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakın çevresi, kredi maliyetlerinden ürünlerin satış şekline kadar 900 milyar dolarlık ekonominin neredeyse her yönünü kontrol ediyor. Erdoğan Kasım ayında faiz oranlarının tek haneli rakamlara düşmesini istediğini söylediğinde, son üç yılda üç kez başkanı değişen Merkez Bankası, onun talimatlarına uydu. Yirmi yıllık iktidarının ardından Erdoğan şimdi 14 Mayıs'ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde siyasi hayatının sınavıyla karşı karşıya. Seçmenlerin büyük bir kısmı, 50 binden fazla insanını ölümüne ve 100 milyar dolardan fazla zarara neden olan doğal afet sonrasında ülkeye rehberlik edecek sağlam bir lider istiyor.
Erdoğan uzun zamandır düşük faiz oranlarının enflasyonu düşürmeye yardımcı olduğu düşüncesi de dahil olmak üzere ana akım ekonominin dışındaki görüşleri benimsiyor. Diğer merkez bankaları geçen yıl Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin tetiklediği fiyat artışıyla mücadele etmek için faiz oranlarını agresif bir şekilde artırırken, Erdoğan yetkilileri faiz oranlarını düşürmeleri için yönlendirdi. Bu da ekonominin geçen yıl yüzde 5,6 büyümesine yardımcı oldu, bu oran G-20 ülkelerindeki en hızlı oranlardan biriydi. Ancak ödenmesi gereken bir bedel vardı. Enflasyon, İstanbul ve diğer büyük şehirlerde yüzde 100'ün üzerine çıktı, ancak yavaş yavaş düşmeye başladı. Lira, 2022'nin başından bu yana dolar karşısında yüzde 32 değer kaybetti.
"Ekonominin ipi kopacak"
Medley Global Advisors'ın ürün müdürü ve araştırma şirketinin gelişmekte olan piyasalar stratejisi eski direktörü Nick Stadtmiller, "Erdoğan'ın alışılmışın dışındaki politikalarını sürdürebildiği kadar sürdürmesi muhtemel görünüyor ancak bunun nasıl iyi sonuçlanabileceğini göremiyorum. Eninde sonunda ekonominin ipi kopacak" dedi.
Erdoğan, para politikasının yanı sıra elindeki mali ve ekonomik araçları da kullanarak Mayıs ayında zafer kazanmaya çalışıyor. Depremlerden önceki haftalarda, cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) küçük şirketler için sübvansiyonlu krediler açıkladı, milyonlarca kişiye yılda 13 milyar dolar maliyetle erken emeklilik sözü verdi ve asgari ücrette yüzde 55'lik bir artışı yürürlüğe koydu.
Felaketin ardından Erdoğan, odağını yaklaşık 13 milyon insanın yaşadığı etkilenen bölgelerin yeniden inşasına kaydırdı. Hükümetinin acil durum müdahalesini yönetme konusundaki ilk başarısız girişimleri için af dileyen Erdoğan, nakit yardımı ve evsiz kalan milyonlarca sakine bir yıl içinde yaşayacakları kalıcı bir yer sözü verdi. Adlarının açıklanmaması koşuluyla konuşan üst düzey mevcut ve eski yetkililerle yapılan görüşmelere göre, Erdoğan'ın komuta ekonomisi versiyonu, doktrinine aşılanmış bir teknokratlar kadrosuna dayanıyor. Bu yetkililerin birçoğu Erdoğan'ın para politikası konusundaki başına buyruk görüşlerini dini inançlarına ve siyasete atılmadan önce özel sektördeki kısa kariyerine bağlıyor.
Erbakan'ın Adil Ekonomik Düzen'i
Erdoğan, inançlarından dolayı faiz artırma karşı çıkan Türkiye'nin güçlü İslamcı hareketine bağlı. Erdoğan'ın bu konudaki düşünceleri, akıl hocası merhum eski Başbakan Necmettin Erbakan tarafından kaleme alınan 81 sayfalık Adil Ekonomik Düzen adlı eserle şekillendi. Erbakan'ın 1991 yılında Türkiye pazarlarını dünyaya açarken yayınlanan risalesi, faizden para kazananları yoksulların gözyaşlarını içerek ayakta kalan vampirlere benzetiyordu.
Bu mesaj, İstanbul'da bir işletmede muhasebeci olarak çalışan ve enflasyonun hızla yükseldiği bir dönemde gıda şirketlerinde yöneticilik yapan Erdoğan'ı da yönlendirdi. Enflasyonun her şeyden önce arz yönlü bir sorun olduğuna ikna oldu. Bu görüş, para politikasının rolüne ilişkin şu anki düşüncelerini şekillendirdi. Diğer ülkelerin ne yaptığını unutun: Kronik enflasyonu kontrol altına almanın tek yolu, mal arzını artırmak için ucuz parayı üretime yönlendirmek.
Merkez bankasının eski başkanlarından olan Durmuş Yılmaz, 2015 yılında Erdoğan'ın ekonomi politikalarını benimsemenin yüzlerce yıllık ekonomi literatürünü reddetmek anlamına geldiğini söyledi. Erdoğan'ın ekonomi üzerindeki hakimiyeti, başbakanlık makamını ortadan kaldıran ve tüm yürütme yetkilerini cumhurbaşkanının elinde toplayan 2017 anayasa değişikliği ile pekiştirildi. Tüm mikro yöneticiler için risk, işler ters gittiğinde suçlanacak tek bir kişinin olması. Depremlerin ardından muhalifler, Erdoğan'ın hükümetinin daha sıkı güvenlik kurallarını daha önce ihlal eden mülk sahiplerine af çıkarmasıyla (imar affı) övündüğü 2019 tarihli video görüntülerine işaret etti.
Siyasi rakipleri, yardım ekiplerinin gönderilmesindeki gecikmeler nedeniyle Erdoğan'ı kamuoyu önünde eleştirdi. Cumhuriyet Halk Partisi lideri ve Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı yarışındaki ana rakibi Kemal Kılıçdaroğlu 7 Şubat'ta attığı bir tweet'te, "Her konuda olduğu gibi bu konuda da başarısız oldular. Devleti nasıl yöneteceklerini bilmiyorlar. Bu sürecin bir sorumlusu varsa o da Erdoğan'dır. Ülkeyi 20 yıldır depreme hazırlamayan bu iktidar partisidir" ifadelerini kullandı.
Birçok kamuoyu yoklaması, Millet İttifakı olarak bilinen altı muhalefet partisinden oluşan bir bloğun başını çeken Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'a karşı az farkla önde olduğunu gösteriyor. Aday, kazanması halinde ortodoks ekonomi politikalarına geri dönme sözü verdi. Seçim sonucu ne olursa olsun, aralarında Citigroup ve Bank of America'nın da bulunduğu uluslararası bankalar mevcut politikalardan keskin bir U dönüşü bekliyor. Banka mevduat faizleri, Merkez Bankası'nın yüzde 8,5'lik kriterine kıyasla halihazırda yüzde 30 civarında ve analistler arasındaki fikir birliği, yetkililerin bu ikisini uyumlu hale getirmek zorunda kalacağı yönünde.
"14 Mayıs'tan sonra başarıyla sürdüreceğiz"
Ancak Erdoğan'ın kampanya söylemi bunun aksini gösteriyor. Erdoğan 18 Nisan'da devlet televizyonuna verdiği mülakatta ucuz kredi politikasının devam edeceğini söyledi. Erdoğan, "Bizim için önemli olan düşük faiz, yüksek enflasyon değil, düşük faizle yüksek yatırımdır. Bu süreci 14 Mayıs'tan sonra da başarıyla sürdüreceğiz" diye konuştu. Siyasi analistler genellikle, iktidar partisinin temel desteğinin bir parçası olmayan şehirli seçmenlerin görüşlerini aşırı temsil etme eğiliminde olan anketlere çok fazla güvenilmemesi konusunda uyarıda bulunurlar. Yine de Erdoğan'ın iktidarının tehlikede olduğu açık.
Şubat ayında binlerce futbol taraftarı, deprem kurbanlarını anmak için art arda oynanan iki maç sırasında hükümeti istifaya çağırarak nadir görülen bir protesto düzenledi. Erdoğan'ın muhaliflerinin her zaman hakim olduğu bir forum olan sosyal medyadaki kamuoyu tepkisi de AKP'nin şimdiye kadarki en büyük sınavıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Ekonominin Erdoğan döneminde dengesiz bir performans göstermesi de yardımcı olmuyor. Dünya Bankası tarafından derlenen verilere göre AKP 2002'de ilk kez iktidara gelmesinden sonraki beş yılda gayri safi yurtiçi hasıla yıllık ortalama neredeyse yüzde 8 büyürken, 2020'deki pandemiye kadar geçen beş yılda bu oran yüzde 4'ün biraz üzerinde kaldı.
Erdoğan'ın kendi ekonomik modelini yerleştirmeye yönelik ilk girişimleri olağanüstü bir şekilde başarısız oldu. Hükümet harcamaları ve kolay kredilerin bir araya gelmesi sayesinde ekonomi aşırı ısındı. 2017 yılına gelindiğinde, ticaretin geniş bir ölçüsü olan cari işlemler hesabındaki açık, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 4,8'ine ulaştı. Bu açığı finanse etmek için Türkiye'nin bankaları ve şirketleri, çoğu zaman yabancı para birimleri cinsinden olmak üzere yoğun bir şekilde borçlandı. Tüm bunlar ülkeyi uluslararası yatırımcıların ani bir şekilde tersine dönmesine karşı oldukça kırılgan hale getirdi. 2018'de ABD ile yaşanan diplomatik bir tartışma, liranın değerini düşürdü. Kurumsal temerrütler arttı ve Moody's Türkiye'nin kamu borcunu daha da düşürdü.
Erdoğan ve yetkilileri, ekonomiyi değişken yabancı yatırım akışlarından izole etmek için bir yıl kadar çalıştılar. Ülkeyi Batı'nın para baronlarının etkisinden kurtarmak için Türkiye'nin jeopolitik öneminden yararlandılar. Rusya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden milyarlarca dolarlık yatırım, sağladılar.
Asıl soru, depremlerin ek maliyeti göz önüne alındığında bunun ne kadar zaman kazandıracağı. Hükümet cari açığı bu yıl GSYH'nin yüzde 2,5'ine indirmeyi planladığını söyledi ancak 2022'de bu oran iki katından fazlaydı. Bu da Türkiye'nin dış finansmana güvenmeye devam etmesi gerektiği anlamına geliyor. Hükümet 9 Mart'ta, felaketten bu yana ilk kez uluslararası bir tahvil satışından 2,25 milyar dolar topladı. Dış İlişkiler Konseyi'nde kıdemli araştırmacı olan ve 2011-2015 yılları arasında ABD Hazine Bakanlığı'nda uluslararası ekonomik analizler üzerine çalışan Brad Setser, "Deprem nedeniyle daha geniş ekonomik ve finansal dinamikler değişmedi. İstikrarın devam edeceğine dair bahse girmeye istekli olmazdım" dedi.