Kirlilik azalmadan müsilajsız Marmara hayal

Marmara’da müsilaj tehlikesi Demokles’in kılıcı gibi havada duruyor. Debisi 700 bin metreküp olan Ergene’nin sadece 145 bin metreküpü arıtılıyor. 1 milyar dolarlık projeyle temizlenen İzmir Körfezi’nde balık ölümleri gözleniyor. Uzmanlara göre kirliliği durdurmaktan başka çare yok

Eylem planı hazırlandı, çeşitli araştırmalar yapıldı, aylarca üzerine konuşuldu... Ama geçen yıl olduğu gibi bu yıl da havaların ısınmasıyla nisan ayı itibarıyla Marmara’da yer yer yine müsilaj gözlendi. Türkiye’nin birçok yerinde endüstriyel atıkların yarattığı azot fosfor yükü ve kirlilik de tedirgin edici seviyede. Bu nedenle 2021 yılında denizi kaplayan müsilaj kabusu geri mi döndü sorusu da akıllara geliyor. Peki müsilajı tamamen bertaraf etmenin bir yolu yok mu? Marmara sürekli müsilaj tehdidiyle mi yaşayacak? Bu soruların cevaplarını Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, Oksijen’e anlattı.

Üç etmen var

Prof. Dr. Sarı müsilajın oldukça geniş bir kavram olduğunu söyledi. Çok farklı türleri olduğunu belirten Sarı, "Plankton patlaması veya alg çoğalması sonucunda denizin renginde yaşanan her değişimi müsilaj olarak adlandırmayı doğru bulmuyorum. Şu anki durumu da 2021 yılında yaşanan felaketle aynı kefede değerlendirmeyelim” diye konuştu. Sarı'ya göre müsilaj için gereken üç etmen var. Bu etmenleri şöyle sıraladı: Birincisi deniz yüzeyi sıcaklığının ortalamanın üzerinde olması. 2021’de 40 yılın rekorunu kırmıştı. İkincisi deniz şartlarının durağanlığı, Marmara’nın ikili akıntı sistemi ve kararlı yapısı müsilaj oluşumu için ideal. Üçüncüsü de azot fosfor yükü yani kirlilik düzeyi ortalamanın üstünde seyrettiğinde oluyor.

Plan hayata geçmedi

Prof. Sarı bu üç tetikleyici bir araya geldiğinde felaket boyutunda müsilaj oluştuğunu aktardı. Sarı, "Ve bu tetikleyicilerden yalnızca sonuncusu bizim kontrolümüzde. İlki iklim değişikliğiyle, ikincisi ise Marmara’nın kendi yapısıyla alakalı. Bunları değiştiremeyiz” dedi.

Peki müsilajdan kurtulduk mu? Sarı’nın yanıtı hayır oldu: Sadece felaket boyutunda müsilaj için tetikleyici üçlü bir araya gelmedi diyebiliriz. 22 eylemden oluşan plan imza altına alındı. Bu maddelerden 14’ü kirlilik yükünü azaltmaya ilişkindi. Çok güzel bir plandı ama hayata geçmedi. Pratikte etkisi olmadı.

İleri arıtma tesisi yok

Sarı'ya göre Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde tüm Marmara’nın Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesi ve bunun için daire başkanlığının kurulması çok olumlu bir gelişme. Sarı, “Ama aynı ilerlemeyi kirlilik yükünün denize aktarılması konusunda sağlayamadık. 2021’den itibaren 3 yıl süre verildi. Arıtma tesislerinin hepsi ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülecekti. Ama müsilaj sonrası tamamlanan ileri biyolojik arıtma tesisi neredeyse yok” ifadelerini kullandı.

Kendi çalışma alanından örnek veren Sarı, "Erdek ve Bandırma’da iki tesis inşaatı var. Biri yıl sonu, diğeri 2024 başında tamamlanacak. Peki bu yeterli mi? Tarımsal atıklar ne olacak? Susurluk, Nilüfer, Gönen, Biga çayları, Ergene Nehri hala denize zehir akıtıyor. Şu aşamada yapılması gereken şey acilen ileri biyolojik arıtma tesislerinin kurulması” uyarısında bulundu.  Sarı’ya göre sadece birkaç eylemi yürürlüğe koyarak Marmara gibi bir ekosistem kurtarılamaz. 22 maddenin de hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Sarı, "Kirlilik yükünü azaltmadan müsilajsız bir Marmara hayal” dedi.

90 tesisten 12’si

Marmara Denizi Koruma Eylem Planı 8 Haziran 2021’den itibaren yürürlüğe girmişti. Peki bu tarihten sonra İstanbul’daki arıtma tesislerin ne kadarı ileri biyolojik tesislere dönüştürüldü? Ne kadar ileri biyolojik tesis inşa edildi? Şehirdeki 90 arıtma tesisinden yalnızca 12’si ileri biyolojik arıtma tesisi niteliğine sahip. Bunlardan da sadece 4’ü müsilaj sonrası faaliyete alındı. 4 tesisten günlük 650 bin metreküple en yüksek kapasiteye sahip Tuzla zaten müsilaj öncesi 3. kademe inşaatı halindeydi. Diğer üç tesisin günlük arıtma kapasitesi ise toplam yalnızca 1550 metreküp.

Yüzde 33’ü plana uygun

İleri biyolojik arıtma niteliğine sahip olmayan tesisler de atıklardaki azot ve fosfor yükünü ayrıştıramıyor. Dolayısıyla kirlilik yükü arıtma işlemi yapılsa da denize boşaltılmış oluyor. İstanbul’daki tesislerin günlük arıtma kapasitesi İSKİ verilerine göre toplam 6 milyon 203 bin 965 metreküp. İleri biyolojik arıtma tesislerinin toplam günlük arıtma kapasitesi ise 2 milyon 57 bin 435 metreküp. Yani yalnızca yüzde 33’ü.

Tesisler inşa edildi

Marmara’ya dökülen Ergene Nehri’ndeki kirlilik de denizi etkileyen faktörlerden biri. Günlük debisi 260 bin metreküp olan Ergene’ye bölgedeki tesislerden günlük 440 bin metreküp endüstriyel atık su bırakılıyor. Yani debisi 700 bin metreküp oluyor. 2012 yılında ilan edilen Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’na göre bölgede 6 ileri biyolojik atık su arıtma tesisi kurulacaktı. Peki 2023’e geldiğimizde Ergene Nehri’nde durum ne? Proje sorumlusu Derin Deşarj A.Ş.’den çevre mühendisi İbrahim İnci, “Tesislerin tamamı inşa edildi. Çerkezköy ve Çorlu tesisleri zaten faaldi, buna 4 tesis daha eklendi. İnşaatları tamamlandı" bilgisini verdi.

145 bin metreküp arıtılıyor

“2030 arıtma hedefi toplam 578 bin metreküp. Şu anda Ergene 1 50, Çerkezköy 70, Çorlu 10, Çorlu 1 15 bin metreküp civarı olmak üzere günlük toplam 145 bin metreküp atık su arıtıyor” Bu dört tesisin maksimum kapasitesi ise 191 bin metreküp. 2030 için konulan hedef ise 288 bin metreküp. İnci sözlerine şu şekilde devam etti: Ergene 2 çalışmaya başladı, tamamen sisteme katıldığında burada da 30 bin metreküp su arıtılacak. Velimeşe tesisi de ağustos itibarıyla devreye girecek.

Marmara’da oran yüzde 42

Marmara’ya kıyısı olan illerin 2021 çevre durum raporlarını da inceledik. İstanbul, Tekirdağ, Bursa, Kocaeli, Çanakkale, Balıkesir ve Yalova’da 216 tesis var. Bunların sadece 57’si ileri biyolojik arıtma tesisi. Yedi şehrin tesislerinde günlük toplam kapasite 8 milyon 163 bin 280 metreküp. Marmara kıyısındaki illerde bulunan ileri biyolojik arıtma tesislerinin günlük kapasitesi ise 3 milyon 444 bin 923 metreküp. Diğer bir deyişle müsilaj tehdidi altında yaşayan Marmara’daki yedi şehrin atık sularının sadece yüzde 42’si ileri biyolojik arıtmayla arıtılıyor.

Kocaeli’de 8 tane

İl bazında ise Tekirdağ’da faal toplam 19 tesis var. Bunların 10’u ileri biyolojik arıtma tesisi. Şehirdeki tesislerin günlük toplam kapasitesi 250 bin 289 metreküpken ileri biyolojik arıtma tesislerinin kapasitesi ise 192 bin 821 metreküp. Kısacası şehrin atık sularının yüzde 23’ü ileri biyolojik arıtmayla arıtılmıyor. Bursa’da ise 17 tesisin toplam kapasitesi 465 bin 268 metreküp. Bunların 13’ü ileri biyolojik arıtma tesisi ve toplam kapasitesi 454 bin 518. Kocaeli’ne baktığımızda 22 atıksu arıtma tesisinin 8’i ileri biyolojik arıtma tesisi olma özelliğine sahip. Tüm tesislerin günlük kapasitesi 772 bin 890 metreküp. İleri biyolojik arıtma tesislerinin ise 501 bin 450.

Arıtılmayan su oranı yüzde 48

Şehirde atık suların yüzde 65’i arıtılırken yüzde 35’i ileri biyolojik arıtmadan geçemiyor. Çanakkale’nin il merkezi ve ilçelerinde toplam 23 tesis var ve bunların kapasitesi 98 bin 123 metreküp. Dört ileri biyolojik arıtma tesisinin toplam kapasitesi ise 51 bin 406 metreküp. Diğer bir deyişle Çanakkale’deki suların yaklaşık yüzde 48’i ileri arıtmaya tabi tutulmuyor. Balıkesir’de 39 tesis var. Bunların sadece 9’u ileri biyolojik arıtma tesisi. 39 tesiste toplam kapasite 234 bin 665 metreküp. İleri biyolojik arıtma tesislerinin kapasitesi ise 112 bin 293. Marmara Denizi’ne kıyısı olan bir diğer şehir Yalova’nın altı tesisi var. Toplam kapasite 138 bin 80 metreküp. Sadece biri ileri biyolojik arıtma tesisi. Onun kapasitesi ise 75 bin metreküp. Yalova’daki atık suların yüzde 54.31’i ileri biyolojik arıtmadan geçerken geri kalan yüzde 45.69’u bu işleme tabi tutulamıyor.

Prof. Dr. Doğan Yaşar

2 milyona çıktı

İzmir Körfezi’nde de kirlilik sorunu var. 1 milyar dolarlık Büyük Kanal Projesi ile 2000’lerin başında mavi rengine tekrar kavuşan körfez için bugün tehlike çanları çalıyor. Körfezde ilk kez aynı anda plankton patlaması, kızıl gelgit, mikro ve makro algler görülüyor. 1978’den beri körfezde akademik çalışmalar yürüten Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar ilk defa böyle bir durumla karşılaştığını söyledi. Yaşar, “Havalar ısındıysa ve azot fosfor yükü yani kirlilik artmışsa plankton patlaması olur. Deniz suyunun 1 litresinde 1 milyon plankton varken bu sayı 2 milyona çıkar" dedi.

Körfez balık ölüleriyle doldu

“Bu canlılar oksijen yetmezliğinden ölürler. Kızıl gelgit bunların ölüleridir aslında. Sarı, kahverengi gibi renklere de sahip olurlar. Bu türler zehirliyse yiyen balıkların da ölümüne sebep olur. İki haftadır körfez bu halde. Hiç durmadı” ifadelerini kullanan Prof. Yaşar, Narlıdere’den Alsancak’a dek körfezin balık ölüleriyle dolduğunu söyledi.

İzmir Körfezi

Yaşar aynı zamanda önceden nisan ve ekim aylarında nadiren gözlenen deniz marullarının da kronikleştiğini söylüyor. 2022 Mart’tan bugüne dek istisnasız her gün deniz marulu gözleniyor. Bu da kirliliğin bir başka işaretçisi. Peki zamanında temizlenen ve bir kez daha mavileşen İzmir Körfezi nasıl oldu da bu hale geldi?

Denetimler yapılmıyor

Prof. Dr. Yaşar, 2004 yılında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina yaşamını yitirdikten sonra projenin ihmal edildiğini söylüyor. Yaşar, “Proje kapsamında Çiğli İleri Biyolojik Arıtma Tesisi kurulmuştu. Çok da etkili bir tesis. Ancak neredeyse son 20 yıldır fabrikalara denetimler ihmal ediliyor. Sanayi tesisleri atıklarını arıtmadan körfeze boşaltıyor. Şu anki durumun nedeni bu” şeklinde konuştu.

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Sakarya'daki makarna fabrikasındaki patlama anı güvenlik kamerasına yansıdı Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Üç virüslü bir salgının ortasındayız