Manş'ı geçen Aysu Türkoğlu yaşadıklarını Oksijen'e anlattı: 200 metre kaldı dediklerinden sonra 3 saat yüzdüm
Türkiye dün nefesini tuttu, Bodrumlu yüzücü Aysu Türkoğlu ile birlikte adeta Manş Denizi'nde kulaç attı. Azmin, sabrın ve disiplinin ne olduğunu hatırlatan Aysu, Manş'ı geçen en genç Türk olmayı başardı. Herkesi kendine hayran bırakan 21 yaşındaki yüzücü rekor sonrası ilk kez Oksijen'e konuştu
Yaklaşık bir saat önce telefonum çaldı. Arayan, 'Şu an en çok kimin sesini duymak isterim'in yanıtı olan kişiydi: Aysu Türkoğlu. En son dün sabah konuşmuştuk. Sonra malumunuz Türkiye saatiyle 12.02’de Manş’a girip bize 16 saat 28 dakika boyunca kulaç saydırdı küçük hanım… Kuş uçuşu 34 km yüzeceği Kanal’ı dev akıntıya denk gelmesi yüzünden 60 km’ye yakın yüzdü. Aysu’ya eşlik eden Pathfinder teknesinin GPS linkindeki her hareketiyle ne ecel terleri döktük birlikte, en iyi bu sabaha kadar uyumayanlar bilir...
Aslında ben de sizler gibi Aysu’yu üç ay öncesine kadar tanımıyordum bile. 21 yaşındaki, o şirin, güzel yüzünün arkasında aynı zamanda insanı hayretler içinde bırakacak kadar güçlü, inatçı ve korkusuz bir insan olduğunu bilmiyordum. Bir şekilde tanıştık, bir miktar bu işi birlikte dert edindik, birlikte Oksijen Gazetesi'nin 15 Temmuz tarihli sayısında yayınlanan uzun bir söyleşi yaptık. O arada 'Manş deliliği'ni bana da geçirdi ve işte bu sabah tek merak ettiğim bu inanılmaz maratonun sonunda onun nasıl olduğuydu. Her konuşmamızdaki kibarlığıyla başladı söze:
Müsait misiniz?
-O ne demek Aysucuğum…
Sizi çok uykusuz bıraktım…
-Bizi nasıl uykusuz bırakırsın… Hepimiz sana çok kızdık (!)
Oooooo (Gülüşmeler)
-Aysu'cuğum nasılsın?
Çok yorgunum çok… Her yerim çok ağrıyor, özellikle zaten sol kolumu hareket ettiremiyorum. Gelince komple fizyoterapiden geçmem lazım. Aaaaah! Ama bitti!
-Bitti evet… Hiç bir yerlerin kesilmiş mi sürtünmeden?
Yok, kesilme yok, sadece deniz anası soktu bir kaç yerimi, onların kızarıklıkları var, başka bir şey yok.
-Sen çok mu ağladın suda?
(Aysu kahkahası… Biraz yorgun da olsa aynı kahkaha) Bir tık ağlamış olabilirim.
-Bir tık mı?
(Kahkahaya devam) Zaten suratım böyle balon gibi şu an. Oyyyy…. Çok sağolun hep aramışsınız, çok teşekkürler.
-16 buçuk saat yüzdün Aysu, delirdin galiba? Nasıl yüzebildin o kadar saat, o kadar dalgaya, akıntıya karşı…
Cidden ben de anlamadım. Şey yapmayayım diye bana hep “Hadi bak son 500 metre”, “Son 300 metre”, “200 metre” diyorlardı. Onun üzerine 3 saat falan yüzdüm. Öyle diyeyim…
-Peki yüzmene epey tanık olduk sayılır, ama son çıkış anını merak ediyoruz, o nasıl oldu, biraz anlatsana…
Yaaa… Bennn… (O kadar yorgun ki kelime seçemiyor)
-Bengisu suya atladı?
Yok, Kaptan Eric atlattırmamış. Herhalde… Ne bileyim, sürekli ben kaç metre kaldı diye soruyorum, büyük ihtimalle o yüzden. Gary vardı sağlıkçı, ama hem de kaptanın yardımcısı. O tekneyle yanınıza geliyor, büyük tekne açıkta kalıyor çünkü, karaya çıkana kadar o sizin yanınıza geliyor. Gary’e de soruyorum “Kaç metre kaldı, kaç metre kaldı” diye. “Tam bak gözüküyor, şurası” falan yapıyor o da. Zaten ayak vuruyordum sürekli, bir anda dizim bir şeye çarptı. Şöyle bir elleyeyim dedim; kum! Sonra yürüdüm yürüdüm yürüdüm yürüdüm, çıktım. Sonra hemen Gary’nin yanına geldim, tekneye gittik.
-Offf, o anını düşünemiyorum…
Aklımda tek bir şey vardı hep, Allahım nolur şu karaya çıkayım, Allahım nolur şu karaya güzel bir şekilde çıkayım. Sonra zaten bitti.
-O zaman işin o şey tarafı yanlış oldu; “Antrenörün Bengisu da suya atladı, birlikte karaya çıkıp bayrak açtınız” kısmı…
Yok, yok olmadı. (Ah dedi bir an)
"Sol omzumu hareket ettiremiyorum"
-Niye ah dedin, ne oldu?
Sol omzumu hareket ettiremiyorum da çok acıyor, ondan dolayı. Çok küçük hareketler yapıyorum ancak. Ama olsun çok mutluyum.
-Bugün bir doktor müdahalesi olur mu, gider misiniz?
Bugün değil de büyük ihtimalle Bodrum’a gelince hemen, ama hemen gitmem lazım. Çünkü çok canım acıyor.
-Ne zaman geleceksiniz?
Ya yarın ya pazartesi.
-Peki en çok ne kaldı aklında?
(Biraz durdu, düşündü) Yaaa, şeyyy… Fener… (Cap Gris-Nez Feneri) Fenerden çıkacaktım, sonra akıntı bizi fenere yanaşamadan hemen dışarı attı. Diyorum ki, bizimkiler bakıyorlar böyle, bir tık da tedirginler. Ama bir şey de belli etmemeye çalışıyorlar herhalde. Bakıyorum fenerden uzaklaştık biz. Çok uzaklaştık. Diyorum ki, (bağırma sesi yaparak) “Siz yalan söylüyorsunuzzzz, fenere daha çok varrrr, hala gelmedik!” falan… (43 yıl önce Manş’ı 15 saat 27 dakikada tamamlayan Nesrin Olgun Arslan da son saatlerde sürekli teknedekilere bağırdığını ve bunun ona çok iyi geldiğini anlatmıştı) Sonra hayır hayır hayır çok az var diyorlar. İşte onun üzerine zaten 3 saat daha yüzdüm. Sonrasında ama şükür çıktım yani.
-En kötü yer o son bölümdü?
Evet evet, babam da korktu orada. Çünkü hadi benim için son artık, ne varsa yüzeceğim yani. Umrumda değil. O son 100 metrelik yer 1 saat bile olsa yüzecektim. Buna kesin kararlıyım ama en çok korktuğum şey kaptan “Tamam artık, çıkacağı yerden uzaklaştık, Aysu’yu sudan çıkarmamız gerek” deseydi o bayağı bitirirdi beni. En çok ondan korktum. İçimde hep o korkuyla yüzdüm zaten.
-Ama Kaptan Eric Hartley de çok iyi biri çıktı değil mi?
Evet evet, sağolsun, Kaptan “Yok” dedi. Babam zaten Bengisu aracılığıyla sormuş, “Lütfen ilet, eğer olmayacaksa, çıkaracaksa kızım boş yere perişan olmasın” diye. “Yok yok” demiş Kaptan, “Mutlaka yapacağız, çıkacak!”
-Başlarken çok acayip kulaç attın, büyük dalgalar karşısında çok hızlı yüzüyordun…
Çok dalga vardı… Yani hava da mis gibi gözüküyordu internetten, ben anlayamadım. Diyorum ki, herhalde her geçişte böyle oluyor. Sordum sonra çıkınca, yok öyle değilmiş. Bana olmuş bu kadarı. Belki 10 yıldır böyle bir hava, böyle bir geçiş olmamış. Babama öyle demiş kaptan.
-Kaptan önce 'Gece çıkacaksın' dedi, sonra sabaha bıraktı. Bir çıktın tam med cezirin geçiş anı, feci dalgalar… Ben bir ara 'Kaptan bizi aldatıyor mu' diye bile şüphelendim…
(Gülüyoruz yine tabii) Onlar da şaşırdı… Yoksa özellikle hakem çok yardım severdi. Kaptan da öyle.
-Ne kadar uyudun şu ana kadar?
Daha uyumadım.
-Aaa?
Dover’a dönerken teknede herhalde iki saat uyudum. Geldik kahvaltı yaptık. Şimdi yatacağız. Yatmadan önce bir sizi arayayım dedim.
-Aldığım en güzel telefonlardan biri…
Çok teşekkür ederim. Çok uykusuz kaldınız hepiniz, çok teşekkür ederim. (Bu yorgunlukla gözleri kapanıyorken ve canı çok yanıyorken bile hala ne kadar nazik. Tam bir sportmen…)
-Biz çok teşekkür ederiz Aysucuğum sana…
O kadar çok mesaj var ki. Hepsine uyandıktan sonra bakacağım.
-Peki şimdi uyu, biz seni hiç rahatsız etmeyelim. Ama uyanınca yine bize bir alo de.
Tamamdır!
-Seni çok seviyoruz Aysu!
(Artık son bir kahkahacık) Ben de sizi… Sağolun! Görüşmek üzere…
Teşekkürler Bengisu Avcı!
Büyük olasılıkla telefonu kapadıktan birkaç saniye sonra derin bir uykuya daldı Aysu… Ve yine büyük bir olasılıkla sol omzunu her hareket ettirdiğinde “Ah” diyerek… Emin ol Manş da “Ah” diyordur şu an Deniz Yıldızı… “Neydi o üzerimden geçen öyle” diyordur. Karşına en güzel dalgalarını, en güzel akıntılarını çıkardı ama sen 988 dakika onun karnına kulaç atmaya devam ettin. Dişine göre bir yüzücü bulmuşken bırakmadı seni hemen Manş… İyi ki de bırakmadı biliyor musun? Manş’ı mesela 11 saatte yüzsen şu an hepimiz azmin, sabrın ve disiplinin ne olduğunu bu kadar güçlü hatırlamış olur muyduk, hiç sanmıyorum. Hepimizi kendine hayran bıraktın. Ve evet, epey de uykusuz…
"Herkes hayretle ve sevgiyle seni izledi Aysu"
Pek çoğumuz hayatımızda ilk kez teknenin GPS linkinin, Bengisu’nun sıcak paylaşımlarının ve gazeteoksijen.com'un 16 buçuk saat süren yayını sayesinde canlı olarak Manş geçişini izledik. Pek çoğumuz Manş’ı geçmek, geçmeyi istemek ne demekmiş seninle öğrendik. Fazıl Say’dan Hamdi Alkan’a… İstanbul’daki bir sitede bir evde toplanıp hiç tanımadıkları Aysu için dua okuyan teyzelerden, Bodrum’da pencerelerde bekleyen komşulara kadar… Herkes hayretle ve sevgiyle seni izledi Aysu…
Sabaha kadar öyle güzel mesajlar yağdı ki sosyal medyadan, bu yürek birliğini göstererek yeryüzüne iyilik enerjisi veren herkese teşekkürler… Aysu’nun resmi sponsoru ATM Yatçılık’ın sahibi ve Türkmen Holding’in kurucusu Atila Türkmen’e teşekkürler… Aysu’nun vize problemi çıktığında imdadına yetişip son anda topu çizgiden çeviren Ankara'ya teşekkürler…
Sana da binlerce teşekkür koca yürekli Kaptan Eric! Dunkirk çocuklarısınız tabii sizler de… O Kanal’da nasıl yardıma koşulur eni iyi sizler bilirsiniz. Tıpkı bizim kızın da Gelibolu çocuğu olmayı bildiği gibi...
Velhasıl Aysu’ya bu yüzme aşkını veren mavi Bodrum’a ve Arşipel’e teşekkürler… Aysu’yu yetiştiren tüm Türkoğlu Ailesi'ne ve öğretmenlerine sonsuz teşekkürler… 43 yıl önce Manş’ı geçerek Aysu’nun rol modeli olan ilk Türk kadını Nesrin Olgun Arslan’a teşekkürler… Bundan tam 4 yıl önce Manş’ı geçtikten sonra Aysu’nun yanına gittiği ve “Ben de geçmek istiyorum, beni çalıştırır mısın” dediğinde onun koçluğunu kabul eden, 4 yıldır hiçbir karşılık beklemeden Aysu’yu Manş’a hazırlayan, kendi rekorunu kırmasından dahi çekinmeyecek kadar sportmen yüzücü Bengisu Avcı’ya teşekkürler… Umarız sen de o çılgın Oceans Seven hedefini gerçekleştirirsin Bengisu!
Ve sen Aysu Türkoğlu… Sana teşekkürümüzü dönüşünde göstereceğiz. Şimdilik sana iyi uykular… Bu senin 4 yıldır rüyanda artık Manş’ı görmediğin ilk uykun olsa gerek…