Washington Post yazdı: Bir yıl içinde kadın hakları nasıl ilerledi?

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Ancak dünyada bir yıl içinde kadın hakları konusunda olan gelişmeler bu konuda ileriye gidildiğini ne yazık ki göstermiyor. Washington Post, geçen yıl dünya genelinde kadınların yaşamını etkileyen olayları derledi

Tüm dünya 8 Mart'ta Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarken Birleşmiş Milletler, dünyanın cinsiyet eşitliğinden 300 yıl uzakta olduğu ve hedefe doğru zorlukla kazanılan ilerlemenin gözlerimizin önünde yok olduğu uyarısında bulundu. Pazartesi günü konuşan BM Genel Sekreteri António Guterres, kadın haklarının dünyanın dört bir yanında istismar edildiği, tehdit edildiği ve ihlal edildiğini söyledi. Peki geçtiğimiz yıl dünya genelinde kadınların yaşamları nasıl değişti?

İran'da kadınlar sokaklara çıktı

Eylül ayında Tahran'da genç bir kadın ülkenin katı kıyafet kurallarını ihlal ettiği iddiasıyla gözaltına alındı. Günler sonra 22 yaşındaki kadın, iddialara göre polis tarafından dövüldükten sonra gözaltında hayatını kaybetti. Mahsa Amini'nin ölümü, "Kadın, yaşam, özgürlük" sloganı altında bir protesto dalgası başlattı ve bu dalga sadece ülkenin kıyafete yönelik yasalarına değil, aynı zamanda yönetim sisteminin kendisine yönelik onlarca yıllık hoşnutsuzluğu da ifade etmeye başladı. Kadınların protestolarda aktif rol üstlenmesi İran tarihinde ilk değil ancak protestocular yüksek bir bedel ödedi.

19 bin kişi tutuklandı

Aktivist haber ajansı HRANA'ya göre 21 Şubat'a kadar en az 530 kişi öldürüldü ve 19 bin den fazla kişi tutuklandı. Gösteriler aylardır devam etmesine rağmen şu ana kadar herhangi bir somut değişiklik yapılmadı, hükümet de protestoculara yönelik baskılarını arttırdı. 

Yakın zamanda İran'daki okullarda büyük çoğunluğu kız olan yüzlerce öğrencinin zehirlenme şüphesiyle hastalandığı bildirildi. Şüpheli zehirlenmelerin arkasında kimin olduğu ya da protestolarla bağlantılı olup olmadığı belli değil ancak yetkililer soruşturma emri verdi. İran'ın dini lideri bu hafta yaptığı açıklamada zehirlenmelerin kasıtlı olması halinde bunun ölüm cezasını hak eden affedilemez bir suç olacağını söyledi.

Taliban kadın haklarını kısıtlıyor

Taliban'ın Ağustos 2021'de yeniden iktidara gelmesinden bu yana Afganistan'da kadın haklarının akıbeti konusunda korku hakim. Ancak durum geçtiğimiz yıl önemli ölçüde kötüleşti ve bir BM yetkilisi bu hafta grubun kadınlara ve kız çocuklarına yönelik muamelesinin insanlığa karşı bir suç olan cinsiyet zulmü anlamına gelebileceği uyarısında bulundu.

Taliban Afganistan'ın kontrolünü ele geçirdiğinde, uluslararası tanınırlık kazanmak isteyen liderleri kadın haklarına saygı göstereceklerine söz verdiler. Ancak Mart 2022'nin sonlarına gelindiğinde Taliban'ın kız çocuklarının ortaokula dönmelerine izin verme vaadi gerçekleşmemişti. Ardından Mayıs ayında Taliban, Müslüman kadınların kamusal alanlarda tepeden tırnağa örtünmesini emretti.

Üniversite yasağı baskıyı artırdı

Geçtiğimiz aylarda kadınların kamusal hayattaki rolüne yönelik kısıtlamalar daha da sıkılaştırıldı; kadınların tüm üniversitelere gitmesi yasaklandı ve ardından uluslararası kuruluşlarda çalışmaları engellendi. Bu son yasak, 24 milyondan fazla insanın insani yardıma ihtiyaç duyduğu, dünyanın en kötü insani krizlerinden biriyle zaten umutsuzca mücadele eden bir ülke üzerindeki baskıyı daha da arttırdı. En az dört büyük uluslararası yardım grubu, kadınların insani yardım sağlamadaki hayati rolüne ve yasağın büyük bir ekonomik kriz sırasında kadınların yaşamları üzerindeki etkisine dikkat çekerek Afganistan'daki çalışmalarını hemen durduracaklarını açıkladı. 

ABD Yüksek Mahkemesi Roe v. Wade kararını bozdu

ABD Yüksek Mahkemesi'nin Haziran ayında Roe v. Wade kararını bozmasından bu yana bir düzineden fazla eyalet kürtajı büyük ölçüde yasakladı. Bazı eyaletlerde kürtaj tamamen yasaklanırken bazı eyaletlerde sınırlı şartlar getirildi. Mahkemeler, yasal itirazlar devam ederken diğer bazı eyaletlerdeki yasakları bloke etti. 

"Cinsiyet eşitliğine büyük bir darbe"

Yüksek Mahkeme'nin kararından bu yana, kürtaj yaptırmak için başka bir eyalete gitmek zorunda kalan 10 yaşındaki Ohio'lu tecavüz mağdurundan, ona yardım eden ve eyalet başsavcısı tarafından soruşturma altına alınan Indianapolis'li doktora ve yasal olduğu halde doktorları kürtajı reddeden diğer insanlara kadar, ülkenin dört bir yanındaki kız çocukları ve kadınlar üzerindeki etkisine dair hikayeler ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler'in insan hakları şefi kararı büyük bir gerileme ve kadınların insan hakları ve cinsiyet eşitliğine büyük bir darbe olarak nitelendirdi. 

Hak grupları ayrıca Teksas'taki bir federal mahkemenin Amerikalıların federal onaylı kürtaj ilacı mifepristona erişimi konusunda vereceği kararı bekliyor. Kararın, kürtaj haklarının korunduğu Demokratların yönetimindeki eyaletler de dahil olmak üzere ülke genelinde kürtaja erişim üzerinde kapsamlı etkileri olabilir.

Önde gelen kadın liderler istifa etti

BM Kadın Birimi'ne göre, Ocak ayı itibariyle sadece 31 ülkede devlet ya da hükümet başkanı olarak görev yapan bir kadın var ve bu veriler kadınların dünya genelinde karar alma mekanizmalarının her düzeyinde yeterince temsil edilmediğini ve siyasi yaşamda cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının çok uzak olduğunu gösteriyor. Özellikle iki yüksek profilli kadın liderin son istifaları, kadın liderlerin sıklıkla karşılaştıkları cinsiyetçilik ve kişisel saldırılar hakkında tartışmalara yol açtı. 

Ocak ayında, seçildiğinde ülkenin 150 yılı aşkın süredir en genç lideri olan ve daha sonra modern tarihte görevdeyken doğum yapan ikinci seçilmiş dünya lideri olan Yeni Zelandalı Jacinda Ardern, beş yıllık başbakanlık görevinin ardından istifa ettiğini açıkladı. Ardern, "Bu işin ne gerektirdiğini biliyorum ee artık bu işin hakkını vermek için yeterli gücüm olmadığını da biliyorum" demişti.

"Eşi benzeri görüşmemiş bir nefretle karşı karşıyaydı"

Ardern görev süresi boyunca gazetecilerin, internet yorumcularının ve siyasetçi arkadaşlarının önyargılı sözleri de dahil olmak üzere cinsiyetçilikle karşı karşıya kalmıştı. Bir gazeteci çocuğunun nasıl dünyaya geldiğini sormuş, polis de bir striptiz kulübünü Ardern'in üzerinde oynanmış bir resmini kullanarak tanıtım yaptığı için soruşturmuştu. Yeni Zelanda'nın eski Başbakanı Helen Clark yaptığı açıklamada "Başbakanlar üzerindeki baskılar her zaman büyüktür ancak sosyal medya, tıklama tuzakları ve 7/24 medya döngülerinin olduğu bu çağda Jacinda, benim tecrübelerime göre ülkemizde eşi benzeri görülmemiş bir nefret ve kinle karşı karşıya kaldı" dedi. 

Benzer temalar bir sonraki ay İskoçya Birinci Bakanı Nicola Sturgeon'ın sekiz yılı aşkın bir süre görevde kaldıktan sonra istifasını açıklamasıyla ortaya çıktı. Sturgeon, "Bu görevi yapmanın tek yolu olan kesinlikle her şeyini artık veremeyeceğini hissettiğini" söyledi ama aynı zamanda siyasi atmosferin kendisi ve etrafındakiler üzerindeki vahşet etkisinden de bahsetti. 

Her iki lider de iç meselelerle ilgili baskı altındaydı ve yorumcular istifalarının zamanlamasının da muhtemelen siyasi mülahazalardan etkilendiğine işaret ettiler. Ancak ikisi de büyük bir skandalla karşı karşıya değildi. Bunun yerine her ikisi de daha normal bir hayata dönmek istediklerinden bahsetti ve istifaları, kadın liderlerin hala çok azınlıkta olduğu bir dönemde, iki önemli kadın liderin dünya sahnesinden çekilmesi anlamına geliyordu.

Yenidoğan çetesi skandalı 4 ile daha sıçradı Kürtlere TC devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum Bakanlık satışını yasakladı İran'a verilecek yanıtı konuşmak için henüz çok erken Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Üç virüslü bir salgının ortasındayız