New York Times'tan Rönesans Rezidans araştırması: Lüks bir apartman nasıl ölüm tuzağına dönüştü?
6 Şubat'ta 50 binden fazla insanın ölümüne neden olan depremlerde Hatay'daki Rönesans Rezidans'a dair soruşturmalar sürüyor. New York Times tarafından yapılan bir araştırma ve adli analiz, büyük depremde kusurlu tasarım ve asgari denetimin nasıl ölümcül olduğunu ortaya çıkardı
Ben Hubbard, Anjali Singhvi, James Glanz, Mika Gröndahl, Elif İnce, Beril Eski ve Şafak Timur / The New York Times
Rönesans Rezidans, Türkiye'nin büyük hedeflerinin bir kanıtı, ülkenin hızla gelişen bir bölgesinde genişleyen bir orta sınıfın artan beklentilerini karşılamak için tasarlanmış ikonik bir projeydi. Bir zamanlar buğday, bamya ve pamuk ekilen bir tarım arazisi üzerinde yükselen lüks kompleks, otel tarzı olanaklar sunarak Hatay'da Ekinci mahallesinin kırsal kesimini hakimlerin, öğretmenlerin, doktorların, polis memurlarının ve profesyonel futbolcuların ilgisini çeken hareketli bir banliyöye dönüştürmeye yardımcı oldu.
Başarısız olmak kaderinde vardı
Önemli deprem riskine rağmen, ergenlik çağındaki oğluyla birlikte üçüncü kattaki daireye taşınan avukat ve bekar bir anne olan Selma Keskin, binanın yapımında tanınmış bir mimarın bulunması ve önde gelen bir yerel firmanın imzasını taşıması ile rahattı. Keskin, "Depreme dayanıklı olmayan bir bina inşa edeceğini hiç düşünmemiştik, dedi ancak başarısız olmak projenin kaderinde vardı.
Türkiye'nin güneyinde, 6 Şubat'ta şafaktan önce meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki deprem ve saatler sonra yaşanan ikinci büyük sarsıntı 50 binden fazla insanın ölümüne ve yüz binlerce binanın yıkılmasına olmasına neden oldu. Çöken pek çok yapı gibi Rönesans da, güncellenen sismik kuralların binaların sağlamlığını garanti altına alması gereken son on yılda yapıldı.
"Temel ilkeleri ihlal etti"
Ancak The New York Times tarafından aylarca süren bir araştırma ve adli analiz, depremde en ölümcül bina çökmelerinden birinin yaşandığı Rönesans'taki ölü sayısının, kusurlu tasarım ve asgari gözetimin trajik sonucu olduğunu ortaya koydu. Bir dizi kötü mimari karar ve riskli tasarım tercihi, binanın sismik güçlerin yarattığı stresi kaldırmaya uygun olmamasına yol açtı. Yapısal planları inceleyen ve Times'a ayrıntılı bilgi veren bir mühendis, binanın mühendisliğin temel ilkelerini ihlal ettiğini ve zemin katı özellikle savunmasız bıraktığını söyledi.
Güvenlik kontrolleri sistemi yetersizdi. Başından beri yerel yetkililer, özel müfettişler ve inşaat mühendisleri sorunları gözden kaçırdı. İnşaat iznini veren belediye danışmanı, müteahhidin hesaplamalarını kontrol etmek için doğru yazılıma sahip olmadığını söyledi. Rönesans hakkında 100'den fazla rapor imzalayan bir müfettiş, çöküş sonrasına kadar binayı hiç duymadığını söyledi.
"O dönemdeki yasalara uyduk"
Rönesans müteahhitleri, o dönemde yürürlükte olan tüm yasalara uyduklarını ancak bu düzenlemelerin böylesine güçlü bir depreme dayanmak için yetersiz olduğu konusunda ısrar ediyor. Times'ın bulguları, hükümet belgeleri, mahkeme kayıtları, yapısal planlar, mimari çizimler ve binanın resimlerinin kapsamlı bir incelemesinin yanı sıra saha ziyaretleri ve çok sayıda mühendis, sismolog, yerel yetkili, hayatta kalanlar ve projeyle ilişkili profesyonellerle yapılan görüşmelere dayanıyor. Times, bu bilgileri kullanarak Rönesans'ın üç boyutlu bir modelini oluşturdu ve bu model, binanın yıkılmasına neden olabilecek çok sayıda zayıflığı ve çeşitli arıza noktalarını ortaya çıkardı.
Rönesans kompleksindeki ana binanın devrilmesi, binanın alt katında ve güney tarafında önemli güvenlik açıkları olduğunun kanıtı. Deprem vurduğunda, ana binayı oluşturan üç ayrı apartman kulesi neredeyse aynı şekilde yıkıldı, bu da aynı kusurlarla inşa edildiklerini gösteriyor. Aralarında sadece birkaç santim mesafe bulunan 13 katlı binalar (A1, A2 ve A3) yüzeysel olarak birleştirilmiş ve aralarındaki boşluklar tek bir bina gibi görünecek şekilde kapatılmış.
En savunmasız bölüm zemin
Rönesans'ın en savunmasız bölümü, açık bir düzene sahip olan zemin kattı. Rekreasyon alanlarına yer açmak için bu katta diğer katlara kıyasla daha az duvar bloğu ve depremlerde yanal harekete daha duyarlı olan daha uzun kolonlar bulunuyordu. Bu durum büyük olasılıkla yumuşak kat olarak adlandırılan bir güvenlik açığı yarattı.
Yumuşak kat kusuru, alt katı sallanmaya daha yatkın hale getirdi. Yatay destekler zemin kat kolonlarını zayıflatabilir ve muhtemelen parçalayabilirdi. Enkaz görüntüleri, üç kulenin de zemin kat civarında koptuğunu açıkça ortaya koydu. Bina kısmen kiriş ve kolonların iskeletinin yanlış hizalanması ve iki taraf arasındaki yapısal bağlantıların yetersiz olması nedeniyle güneye doğru devrildi. En güçlü beton duvarlar kuzey tarafında kümelenmişti. Beton duvarlar bir binanın sismik kuvvetlere karşı direnci için çok önemli. Bu kusurlar, güney tarafının kuzey tarafıyla aynı sismik korumalardan yararlanamadığı anlamına geliyordu.
"Herkes mutluydu"
Rönesans iktidarın kalkınma ve ekonomikbüyüme planlarının bir ayağı olan ülke genelindeki inşaatpatlamasının bir ürünüydü. Times, Rönesans'ın zayıf denetim sisteminden geçtiğini ortaya çıkardı. Yetkin olmayan yerel yetkililer izinleri verdi, inşaat müfettişleri evrakları hazırladı ve kuleler yükseldikçe hırs ihtiyatın önüne geçti.
Rönesans inşa edildiğinde Belediye Başkanı olan Seyfettin Yeral bir röportajında "Herkes mutluydu çünkü bahçesi ve havuzu olan güzel bir binaydı" dedi. Yeral, belediye meclisinin projeyi onaylarken deprem riskini göz önünde bulundurup bulundurmadığı sorulduğunda ise şunları söyledi "Maalesef hayır" dedi.
Müteahhitler yaptıkları açıklamada Times'ın bulgularının çoğuna itiraz ederek, gerekli tüm prosedürleri izlediklerini binanın taşıyıcı sisteminin tutarlı ve sağlam olduğunu ve zemin katın tasarımının onu yumuşak bir kat yapmadığını söyledi. Rönesans 2013 yazında açıldığında, bölgenin en büyük konut binasını da içeren kompleks bir ayrıcalık duygusu yarattı. Lobi, sakinlerin sosyalleşebileceği bir kafe ile bir otelin lobisini taklit edecek şekilde tasarlandı. Komplekste bir bakım merkezi, bir Pilates stüdyosu, bir yüzme havuzu, bir kuaför ve Ping-Pong masaları yer aldı.
Ailesini sık sık orada ziyaret eden diş hekimi Mustafa Şahin, "Çok çekici görünüyordu. Böyle bir yerde yaşamak, orada bir çocuk büyütmek isterdim" dedi. Güvenlik duygusu, inşaatı yapanların prestijiyle daha da arttı. Rezidansı inşa eden Antis Yapı şirketinin başında tanınmış iki kardeş vardı. Mimar Yaşar Coşkun, ildeki bir meslek kuruluşu olan Mimarlar Odası'nın başkanıydı. Kardeşi Yalçın ise yapıyı planlayan ve inşaatın büyük bölümünü denetleyen mühendislerden biriydi. Her ikisi de prestijli teknik üniversitelerden mezundu.
Coşkun ailesinin üyeleri ve dostları, belediye başkanının eşi ve binanın başmüfettişinin eşi gibi Rönesans'ta birçok daireye sahipti ve görünüşe göre binanın kalitesine kefil olmuşlardı. Arazi, yerel bir işadamı ve siyasetçi olan aile reisi Süleyman'ın yatırım olarak satın aldığı Şahin ailesine aitti. Ekinci'de konut talebi arttıkça, Şahin 2006 yılında arazinin imara açılması için başvuruda bulundu.
Teknik uzmanlık gerektirmiyor
Bu karar, bölge sakinleri tarafından seçilen dokuz üye ve belediye başkanından oluşan yerel meclise aitti. Eski belediye başkanı Yeral'a göre bu üyelerden bazıları, benzer şekilde imar edilecek arazileri olan büyük ailelere mensuptu. Mecliste görev yapmak teknik uzmanlık gerektirmiyordu. Rönesans arsasının imarını onaylayan konseyde yer alan eski üyelerden Ali Günsay, imar değişikliklerini onaylamak için üstünkörü bir süreç izlendiğini anlattı. Günsay, "Bunları önümüze getirirlerdi, imzalamamızı söylerlerdi ve biz de imzalardık" dedi.
"Depreme karşı güvence verdi"
Belediye meclisine danışmanlık yapan belediyenin teknik işler müdürü Mehmet Ezer, imarın aleyhinde tavsiyede bulunduğunu söyledi. Ekinci, 2010 yılında sadece 6 bin 700 kişinin yaşadığı küçük bir yerdi. Konsey üyelerinin aksine, Ezer prestijli bir üniversiteden mühendislik mezunuydu ancak konseyin kararlarına itiraz edecek gücü olmadığını aktardı. Ancak eski konsey üyeleri Ezer'in Rönesans'a karşı çıktığını hatırlamadıklarını söylediler.
Şahin, araziyi geliştirmeleri için Coşkun kardeşleri tuttu. Mimar Yaşar Coşkun'un kendisine Rönesans'ın 9 şiddetindeki bir depreme bile dayanacak kadar güçlü olacağına dair güvence verdiğini belirten Şahin, "Ona çok iyi bir anlaşma yapacağımı söyledim. Sadece güvenli bir şekilde inşa edin dedim" ifadelerini kullandı.
Daire sayısı artırıldı
İnşaat başlamadan önce plan daha da görkemli hale geldi. Şahin ailesi ile Coşkunlar arasında Aralık 2009'da yapılan ve Times tarafından incelenen bir sözleşmede, deprem sırasında bir binanın diğerine zarar verme olasılığını azaltan bir düzen olan üç ayrı kule gösteriliyor. Ancak Eylül 2010 tarihli güncellenmiş bir sözleşme yeni bir plan içeriyordu: üç kule uzun, ince bir binada birleştirilmişti ve güneyde dördüncü, daha kısa bir bina vardı. İlk planda sadece 156 daire vardı. Yeni planda ise 251 daire vardı ve bu da muhtemelen projeyi daha kazançlı hale getiriyordu.
Müteahhitler yaptıkları açıklamada, bu değişikliğin daha fazla para kazanmak için değil, satılması daha kolay olacak daha küçük daireler yaratmak için yapıldığını söyledi. Şirket inşaat ruhsatına ihtiyaç duyduğunda, ruhsatı vermek Ezer'e düştü. Ezer, o sırada aşırı iş yükü olduğunu ve müteahhidin binayı tasarlamak için kullandığı yazılıma sahip olmadığını ve bu nedenle hesaplamaları kontrol edemediğini belirtti ama yine de ruhsatı verdi.
Mayıs 2011'de Coşkun kardeşler ve takım elbiseli ve baretli bir grup ileri gelen, Rönesans'ın temeline beton dökmek için düğmeye bastı. O dönemde inşaat şirketleri istedikleri müfettişi işe alabiliyordu. Hatta bazı inşaatçılar kendi denetim şirketlerini kurarak kendi denetimlerini etkin bir şekilde yapabiliyorlardı. 2019 yılında hükümet, inşaatçılar ve müfettişler arasında yasadışı ticari bağlara yol açtığını söyleyerek sistemi değiştirdi.
"Rönesans'ı duymadım"
Coşkunlar Yetkin Yapı Denetim'i işe aldı. Times'ın 120'den fazla denetim raporunu incelemesi, şirketin Rönesans'taki inşaatı ne kadar titizlikle izlediğine dair soruları gündeme getirdi. Belgeleri inceleyen İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası üyesi İlkay Teltik, bunları "Üstünkörü ve özensiz" olarak nitelendirdi. Raporların 100'den fazlası ortaklardan biri olan Mehmet Haşim Eraslan tarafından imzalanmış ve devlet kayıtlarında Eraslan binanın denetçileri arasında gösterilmiş. Telefonla ilk ulaşıldığında Eraslan, çöküşten sonra haberlerde görmeden önce Rönesans'ı duymadığını söyledi ve "Biz onun denetçileri değildik" dedi.
Depremden bu yana geçen aylarda Türk savcılar yıkıma ve ölümlerle ilgili olarak Rönesans'ı soruşturuyor. İki kişi tutuklandı. Mimar Yaşar Coşkun, Karadağ'a uçmak isterken havaalanında yakalandı. Soruşturma kapsamında denetim şirketinin ortaklarından birinin oğlu da gözaltına alındı. Savcılar en az iki kişi hakkında daha yakalama emri çıkardı: Araziyi inceleyen bir kadın ve Karadağ'da iş yapan müteahhit Yalçın Coşkun.
En az 300 kişi hayatını kaybetti
Soruşturma hakkında bilgi sahibi bir kişiye göre, savcılar şu ana kadar en az 300 kişinin göçükte öldüğüne inanıyor. Ancak ölü sayısı muhtemelen çok daha yüksek. Kimlikleri tespit edilemeden gömüldükleri ya da kalıntıları yanlışlıkla molozlarla birlikte taşındığı için onlarca bölge sakini hala kayıp.
Macaristan'dan gelen bir kurtarma ekibi Keskin'i depremden 50 saatten fazla bir süre sonra enkaz altından çıkardı. Hayatta kaldığı için suçluluk hissettiğini anlatan Kesin Rönesans'ı inşa edenlere duyduğu öfkeyle savaşıyor. Keskin, "Eğer söylenenler doğruysa, bu gerçekten bir mühendislik hatası. Bunu söylemeye yüreğim el vermiyor ama bu bir cinayet" diye konuştu. Son haftalarda deprem bölgesinden geçerken, yıkılmayan pek çok binanın dikkatini çektiğini anlatan Keskin "Bu, eğer doğru yaparsanız kimsenin ölmeyeceği anlamına geliyor" dedi.
©️ 2023 The New York Times Company