1999'da İstanbul yakınlarında meydana gelen yıkıcı depremde 17 binden fazla insan hayatını kaybetti. Sonrasında, yetkililer daha sıkı inşaat düzenlemeleri sözü verdiler ve geleceğe hazırlıklı olmayı amaçlayan bir deprem vergisi getirdiler. Yaklaşık 24 yıl sonra, 6 Şubat’ta daha da ölümcül deprem ve artçı sarsıntılardan sonra, Türkiye'nin dört bir yanındaki insanlar sadece kayıp sevdiklerini değil, sorularına cevap da arıyor.
2011'de yüzlerce insanın öldüğü başka bir depremin ardından dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan, yüksek ölü sayısından kötü inşaatı sorumlu tuttu ve "Belediyeler, müteahhitler ve denetçiler artık ihmallerinin cinayet olduğunu görmeli" dedi. Ancak yalnızca Türkiye'de yaklaşık 30 bin kişi hayatını kaybetti ve bu sayı artmaya devam ederken, 1 milyondan fazla insan evsiz kalırken, inşaat yönetmeliklerinin uygulanma şeklinin krizi şiddetlendirdiği açık hale geliyor.
Kağıt üzerinde, Türk yapı güvenlik standartları dünyanın en iyileri arasında yer alıyor ve depreme eğilimli bölgeler için belirli kurallarla düzenli olarak güncelleniyor. Ancak hem Türk hem de uluslararası jeologlar, şehir planlamacıları, mimarlar ve deprem uzmanları, yıllardır ülke genelindeki birçok modern yapının bile inşaat yönetmeliklerine gerektiği gibi uyulmadığı konusunda uyarıda bulunuyor. İhlaller, inşaat şirketlerini ve yatırımcıları caydıracak kadar cezalandırılmıyor. Aynı zamanda, Suriye'den iç savaştan kaçan milyonlarca mülteci akını nedeniyle son on yılda Türkiye'nin depremden en kötü etkilenen bölgelerinin çoğundaki nüfus arttı.
Türk hükümeti, 1960'lardan bu yana, inşaat şirketlerinin ve bina sahiplerinin eksik güvenlik sertifikalarından bir ücret karşılığında feragat ettiği imar afları çıkarıyor. Son af 2018'deydi ve son depremlerden sadece birkaç gün önce Türk medyası, mecliste yeni bir affın görüşüleceğini yazdı. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu’na göre Türkiye’nin depremden etkilenen 10 ilinde yıllar içinde 75 bin kadar binaya bu tür aflar verildi.
"Şimdi tablo farklı bir anlama geliyor"
Hastaneler ve diğer kamu binaları, yıkılan veya hasar gören tahmini 25 bin yapı arasında yer alıyor. Boğaziçi Üniversitesi deprem mühendisliği bölümünde araştırmacı olan Hakan Süleyman, güvenlik kurallarının uygun şekilde uygulanmasının şimdi tamamen farklı bir tablo anlamına geleceğini söyledi.
Süleyman, “Depremlere dayanacak şekilde tasarlanan binaların çökme olasılığı daha düşük olduğundan, ölü sayısı büyük ölçüde azalmış olurdu. Altyapıya verilen zarar en aza indirilebilirdi, bu da kurtarma sürecini hızlandırmaya yardımcı olabilirdi. Uzun vadede, depreme dayanıklı binalara yatırım yapmak sadece hayat kurtarmakla kalmaz, aynı zamanda bir felaketten sonra genel kurtarma ve yeniden inşa etme maliyetini de azaltır” ifadelerini kullandı.
Cumartesi günü geç saatlerde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay gazetecilere verdiği demeçte, ülke genelinde felakete katkıda bulunan özensiz veya ihmalkar inşaatlardan şüphelenilen 113 kişinin tutuklandığını ve 20 şüphelinin daha tespit edildiğini söyledi. Polis, Antakya'da 2013 yılında inşa edilen 12 katlı lüks bir apartman kompleksinin müteahhit Cuma gecesi Karadağ'a uçağa binmeye çalışırken tutuklandığını söyledi. Adalet bakanlığı, deprem cezai soruşturma birimlerinin kurulduğunu duyurarak sorumlu bulunanları cezalandırma sözü verdi ve savcılar, inşaatta kullanılan malzemelerle ilgili kanıt için bina örnekleri toplamaya başladı.
"Asıl sınav güveniler yapılar inşa etme becerisi olacak"
Türkiye Jeofizik Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “53 yıldır depremlerle uğraşıyorum ama daha önce böyle bir felaket yaşamadım. Doğrusu, bu bölgede bu ölçekte bir deprem beklemiyorduk, dolayısıyla bu açıdan öngörülememişti” dedi.
Süleyman, “Depreme dayanıklı yapılar yapmak zor değil… ama geçmiş, Türkiye'de afetlerden nadiren ders alındığını gösterdi. Son depremler değişim ihtiyacını bir kez daha vurguladı ancak asıl sınav, hükümetin düzenlemeleri uygulama ve gelecekte daha güvenli yapılar inşa etme becerisi olacak” diye konuştu.