Antakya'daki depremzedeler Washington Post’a konuştu: Sevdiklerimizi gömebilmek istiyoruz

Antakya'da sevdiklerini enkaz altından çıkaramayan bir aile Washington Post'a konuştu. Depremden en çok etkilenen bölgelerden biri olan ilçede, Omar Barakat, "Altıncı günde bağlantımız kesildi. Umudumuz kalmadı. Ama cesetlerini gömebilmek istiyoruz" dedi

Türkiye’nin Antakya ilçesinde enkaz altında kalan Haya Jilkhi, altı gün boyunca, depremden kaçmayı başaran babasına ve kardeşine, İstanbul’daki arkadaşlarına mesajlar gönderip durdu. Babasının kuzeni Omar Barakat, "Altıncı güne kadar içeriden bize mesaj atıp kendisinin ve diğerlerinin de yaşadığını söylüyordu. Sonra bağlantı kesildi. Öldüler belki de bilmiyoruz” dedi. 

Tarihi Antakya şehri, 6 Şubat'ta Türkiye ve Suriye'yi vuran depremin en çok harap ettiği yerlerden biriydi. Ancak birçok bölge sakini, kendilerini ve ailelerini kendi başlarına kurtarmaya çalışmak zorunda kaldıklarını söyledi. Acılarına ek olarak, Pazartesi günü geç saatlerde, Türkiye-Suriye sınırı boyunca 6,4 büyüklüğünde ölçülen, bir deprem daha oldu. 

Halk öfkeli

Antakya,  güney Hatay ilinin en büyük ilçesi. Bir zamanlar modern binalarla doluydu, ancak ilçenin bir kısmı, hala Hristiyanlar için bir hac yeri olan, antik bir şehrin bulunduğu yerde. Antakya sakinleri, birçok kişinin hayatına mal olan gecikmiş kurtarma çalışmalarına öfke ve hayal kırıklığını dile getirdi. Bazıları, sivil savunma çalışanlarının depremin olduğu gün öğleden sonraya kadar gelmediğini söyledi. Diğerleriyse kurtarma ekiplerinin gelmesinin günler sürdüğünü söyledi. Washington Post’a konuşan Antakya sakinleri, gelen kurtarma ekiplerinin, yıkılan bina sıraları içinde hayatta kalanları aramaya yetecek kadar sayıda olmadığını da belirtti. 

Kendi ülkesine gömmek istedi

Antakya'daki öfke, depremden en az iki gün sonra profesyonel kurtarma ekipleri veya enkazları kaldıracak ağır makineler olmadan hayatta kalanları bulma umudunun azaldığı ve depremlerden en az iki gün sonra kendi başlarına bırakıldıklarını söyleyen diğer sert darbeli illerden gelen şikayetleri yineledi. Jilkhi'nin amcası Omar Barakat, kendisini ve eşini depremden yaklaşık 13 saat sonra çıkarabildiğini söyledi. Ertesi gün iki çocuğunu, onları duyan siviller tarafından kurtarılmış halde buldu. 5 yaşındaki kızlarından biri enkaz altında kaldı. Suriyeli baba onu kendi ülkesine gömmek istedi, bu yüzden sınırın açılması umuduyla soğukta dışarıda kamp kurarken cesedini üç gün boyunca yanında tuttu. Ancak sonunda bürokrasinin Suriye'ye geçişleri açmasını bekleme sabrını kaybederek onu yakın bir yere gömdü.

Jilkhi'nin kardeşi Osama, önemli bir adam olduğu söylenen birinin büyük bir ekiple cesedini kurtarmak için binalarından gelişini izlediklerini söyledi. Aileye o binadaki cesetlerle ilgileneceği söylendi ve geride durulmaları istedi. Ancak Jilkhi, kendi akrabalarının cesetlerini çıkardıktan sonra ekibin toplanıp ayrıldığını anlattı.

"İnsanların hayatlarıyla ticaret yapıldığı anlamına geliyor"

Yıkılan binanın önünde toplanan bir grup insan öfkelerinin, etkisiz yerel yönetime, özellikle Hatay belediye başkanına yönelik olduğunu söylediler. Osama yıkılan bir binayı göstererek, “Yeni bir bina. İki buçuk yaşında ve un gibi çöktü mü? Bu insanların hayatlarıyla ticaret yaptığınız anlamına geliyor. Yaşadıklarına dair bir umudumuz vardı. 10 günü geçti artık. Umudumuz kalmadı. Ama cesetlerini gömebilmek istiyoruz. Bizim çıkarmamıza yardım etmiyorlar. Kendimiz kazmamıza da izin vermiyorlar” diye konuştu. Jilkhi'nin erkek kardeşi Osama, oturma odalarına bir göz atabileceğiniz evlerinin açıklığına dikkat çekti. "İçeriden gelen ölüm kokusunu alabiliyorsunuz, çok güçlü" dedi. 

İçişleri bakanının basın ofisi The Post'a, etkilenen 10 şehre ekiplerin gönderildiğini ve tüm kaynakların tükenmesine rağmen alanın her yere ulaşamayacak kadar büyük olduğunu söyledi. Basın ofisi, depremin hükümet binalarını veya ekipmanlarını esirgemediğini belirterek, kurtarma ekipleri, doktorlar ve itfaiyecilerin kendilerinin deprem kurbanı olduğunu da sözlerine ekledi. Şehre giden yollarda ve otoyolda meydana gelen hasar da bölgeye ulaşmaya çalışan kurtarma ekipleri için başka bir zorluk oluşturdu. Basın ofisi açıklamasında, “Hatay ili için yapılan arama kurtarma planımız, o ilde bir deprem olursa yakın iller olan Adana, Kahramanmaraş ve Gaziantep'i üs olarak kullanacağız ve bu illerden kurtarma ekipleri, ekipman ve yardım göndereceğiz. Ancak o şehirler de depremden etkilendiği için ikincil şehirlerden ekipleri seferber etmek zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Antakya genelindeki araçlar geldikleri illerin isimlerini taşıyordu: Bodrum zabıtası; Denizli ve Ankara'dan itfaiye araçları; Amasya ve Dişli'den cenaze taşıma araçları. İçişleri Bakanlığı, depremin olduğu 6 Şubat ile 18 Şubat arasında Hatay'a 13 binden fazla personelin sevk edildiğini ve yaklaşık 4 bin yardım tırının sevk edildiğini belirtti. 

The Post’un telefonla görüştüğü Hatay sakini Gazi Küçükkaya, “Devlet bizden 20 yıldır özel bir deprem vergisi alıyor. Ama deprem için hiçbir önlem almadılar. Hükümet nerede? Neden bu kadar tehlikeli bir bölgede depreme hazırlık yapmadılar? Bunca yıl ne yaptılar?” diye konuştu. Antakya civarında, kayıp yakınları çalışmaları gözlemlemek için belirli noktalar kurarak, kurtarma ekiplerinin ailelerini kurtarmadan harekete geçmemelerini sağlamaya çalıştı. Bükülmüş binalardan sokağa yuvarlanan sandalyelere ve kanepelere oturdular, ateş yakıp toplandılar. 

"Enkazdan kendimiz çıktı"

Şehrin bir köşesinde bir adam, eski binasının molozlarını kazarak değerli eşyalarından bulabildiklerini çıkarmak için kiraladığı bir vinci izliyordu. Konunun hassasiyetinden dolayı soyadının verilmemesini isteyen Orhan, hükümetin tepkisinin yavaş olduğu iddialarına başta saatler içinde geldiklerini söyleyerek itiraz etti. Arkadaşı Rafet Yavrum, "Bunların hepsi yalan. Yardıma gelmediler, üçüncü, dördüncü gün geldiler. Enkazdan kendimiz çıktık. İlk gelenler gönüllülerdi. Gönüllüler gelmeseydi, ölü sayısı şimdikinin iki katına çıkacaktı” ifadelerini kullandı. İstanbul merkezli popüler bir futbol takımı olan Beşiktaş taraftarlarının bölgeye akın ettiğini ve çok sayıda hayat kurtardığını da ekledi. 

Nasıl çıktığı sorulduğunda Orhan, 22 saat mahsur kaldığını ve daha önce pencere olan bir açıklıktan kaçtığını söyledi. Daha önce geldiğini söylediği hükümet yanıtı sorulduğunda, tedirgin oldu ve “Neden hükümetimi itibarsızlaştırayım, ben bir Türk vatandaşıyım. Ülkeyi kim yönetiyorsa ona saygı duyuyorum. Seçim geldiğinde sandıkta herkes iradesini ortaya koyacaktır” dedi. 

Batıkent metrosunda patlama yaşandı Dervişoğlu'ndan 'Bakırhan'a alkış' sorusuna yanıt: Bahçeli’nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz Bakanlık satışını yasakladı 1 milyon Türk'e serbest dolaşım Meteoroloji'den 8 il için sarı kodlu uyarı Yetişkin filmi izleyip sıcak çatışmaya giriyorlar