Birkaç hafta içinde jeologlar, insanlığın Dünya’nın yüzey yapısını nasıl değiştirdiğinin en kesin kanıtı üzerinde karar kılacak. Holosen jeolojik çağının bittiği ve yeni Antroposen olarak adlandırılan döneme geçişin en belirgin izlerinin hangi lokasyonda olduğu belli olacak. Holosen çağı, 11 bin 700 yıl önce son buzul çağının sona ermesi ve böylece dünya yüzeyini kaplayan büyük buzulların erimesiyle başladı. Böylece insanlığın gezegen yüzeyine amansız şekilde dağılımı ve uygarlığın gelişimi başlamış oldu.
Yeni çağ Antroposen çoktan başladı
Homo sapiens’in, yani modern insanın, bu ani yayılımı yanında jeolojik izler ve sonuçlar da getirdi. Topraktan çıkardığımız mineraller, fosil yakıtları yakarak saldığımız gazlar ve ürettiğimiz radyoaktif maddeler Dünya'nın jeolojisinde köklü değişiklikler yapmaya başladı. Bu nedenle pek çok bilim insanı Holosen'in artık sona erdiğini ve bunun yerine, insanları ilk kez gezegeni etkileyenler olarak kabul eden bir kararla Antroposen adı verilen çağın başladığını düşünüyor.
Başladığının en açık kanıtı nerede?
Antroposen’in başlangıç tarihi konusunda çoğu bilim insanı, dünya genelindeki ülkelerin büyük ivme olarak adlandırılan muazzam bir ekonomik ve endüstriyel genişlemeye girdiği, 2. Dünya Savaşı’nı takip eden yıllara işaret ediyor. Ancak bu yeni çağın başlangıcının tam olarak nerede anılması gerektiğine henüz karar verilmedi. Avustralya'daki mercan resifleri, Kanada'daki alüvyon katmanları ve Antarktika'dan çıkarılan buz çekirdekleri de dahil olmak üzere dokuz bölgeden oluşan bir listede, geçen yıl Antroposen Çalışma Grubu tarafından bu değişimin en iyi göstergeleri olabilecek adaylar oldu. Üyelerin oyları şu an sayım aşamasında. 2023 yılının sonlarında ise değerlendirme için bir kısa liste oluşturulacak ve diğer üç farklı kurumun da seçilen adayı desteklemesini gerektiren bir sürecin başlayacağı düşünülüyor.
Oylamada seçilen lokasyon daha sonra, yeni bir çağın başlangıcına işaret eden tabakalardaki değişiklikleri ortaya çıkaran alanları tanımlamak için kullanılan pirinç bir plaketle işaretlenecek. İtalya'nın Apulia bölgesindeki Monte San Nicola'da bir dağın yamacında yer alan böyle bir plaket, Holosen'in öncüsü olan Pleistosen'in 2,6 milyon yıl önceki başlangıcını kutlamakta.
Alüminyum miktarı bu göstergelerden biri
Konu üzerine Leicester Üniversitesi'nden jeoloji profesörü Jan Zalasiewicz, "İnsanlığın artık gezegenimizin jeolojisini etkilemede önemli bir rol oynadığına şüphe yok. Asıl soru şu: Bu değişiklikleri en iyi gözlemleyebileceğimiz yer neresi?" şeklinde açıklama yaptı. İnsanların gezegenimizin jeolojisi üzerindeki etkilerinin en önemli örneklerinden birinin alüminyum olduğunu da ekleyen Zalasiewicz’e göre, işlenmiş alüminyum miktarı bile gelecekte insanlığın soyu tükenirse, uzaylı ziyaretçilerin insanlığın farkında olmasına sağlayacak bir gösterge.
Ancak, metalik alüminyumun ortaya çıkışı Antroposen'in tek işareti değil. Bir başka örnek de plütonyum elementi. Atom çağının doğuşuna kadar nadir olan bu element, Atmosferde test edilen nükleer bombaların gezegen yüzeyine plütonyum saçmasıyla artık kolaylıkla tespit edilebilecek bir miktarda.
Dünya’nın biyolojisi homojenleşti
Yeni bir jeolojik çağa girdiğimizi gösteren bir başka açık gösterge de, dünya çapında yayılmasına yardımcı olduğumuz ve bu süreçte Dünya'nın biyolojisini homojenleştiren türler. Örnek olarak Pasifik istiridyesi ve zebra midyesi verilebilir; bu sonuncusu Avrasya'dan büyük gemiler tarafından boşaltılan su yoluyla yayılmış ve Kuzey Amerika da dahil olmak üzere gezegenin büyük bir bölümünde yerli kabuklu deniz hayvanlarının yerini almış.
“Gelişmiş türler Dünya’da bizim izlerimize rastlayacak”
Bu göstergelerden bir başkası da, artık gezegen yüzeyinde kolayca tespit edilebilen plastik miktarı. İnsanlığın Antroposen çağına geçtiği kesin, Zalasiewicz’in “Uzak gelecekte, bundan on milyonlarca yıl sonra, gelişmiş türler Dünya'yı nasıl değiştirdiğimizi tespit edebilecekler. Bunu şimdi fark etmemiz gerekiyor. Tüm binalarımız ve yollarımız o zamandan çok önce toza dönüşmüş olacak, ancak tortularda yaptığımız değişiklikler orada kalacak ve küresel bir medeniyetin bir zamanlar bu gezegene kalıcı etkiler bırakacak kadar hakim olduğunu gösterecek” sözleri ise bunun büyük bir kanıtı.