05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 07.11.2025 23:21 | Son Güncelleme: 07.11.2025 23:32

DNA'nın yapısını keşfeden Nobel ödüllü James Watson 97 yaşında hayatını kaybetti

DNA’nın çift sarmal yapısını keşfederek genetik çağını başlatan Amerikalı biyolog James D. Watson 97 yaşında öldü. 1953’teki devrim niteliğindeki keşfiyle Nobel kazanan Watson, son yıllarda ırk ve genetik üzerine tartışmalı sözleriyle bilim dünyasından dışlanmıştı
Fotoğraf: Suzanne DeChillo / New York Times
Fotoğraf: Suzanne DeChillo / New York Times
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Watson’ın ölümünü uzun yıllar çalıştığı Long Island’daki Cold Spring Harbor Laboratuvarı doğruladı. New York Times’ın haberine göre Watson, bu hafta Long Island’da bir huzurevinde hayatını kaybetti.

Watson’ın itibarı, ilerleyen yıllarda genetik ve ırk konularında yaptığı açıklamalarla zedelendi ve bilim dünyası tarafından dışlandı.

1968’de yayımladığı anı kitabı “The Double Helix” (Çift Sarmal), kendisiyle İngiliz fizikçi Francis Crick’in DNA’nın üç boyutlu yapısını nasıl keşfettiklerine dair cesur, açık sözlü bir anlatımdı. Bu keşif, ikiliye 1962 Nobel Tıp Ödülü’nü kazandırdı ve genetik mühendisliği, gen terapisi gibi DNA temelli tıp ve teknolojilerin yolunu açtı.

2007’de Watson, Times of London gazetesine verdiği bir röportajda, testlerin Afrikalıların zekâsının “kendileriyle aynı olmadığını” gösterdiğini söyledi. Bu açıklama, uzun süredir çürütülmüş ırkçı teorileri savunduğu suçlamalarına yol açtı. Kısa süre sonra New York’taki Cold Spring Harbor Laboratuvarı’ndaki şansölye görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Özür dilese de 2019’da yayımlanan bir belgeselde benzer sözleri yineleyerek, ırklar arasındaki IQ farklarını “genetik” olarak nitelendirdi.

James Dewey Watson, 6 Nisan 1928’de Chicago’da doğdu ve 1947’de Chicago Üniversitesi’nden zooloji diploması aldı. Genetik üzerine yoğunlaştığı doktorasını Indiana Üniversitesi’nde tamamladı. 1951’de Cambridge’deki Cavendish Laboratuvarı’na katıldı ve burada Crick’le tanışarak DNA’nın kimyasal yapısının peşine düştü.

Keşfedilmeyi bekleyen çift sarmal, genetik devrimin kapılarını açtı. Crick ve Watson’ın 1953’te önerdiği yapıda, dönen merdivenin basamakları nükleotid adı verilen kimyasal çiftlerden oluşuyordu. Makalelerinin sonunda şu satırı yazdılar:

“Öne sürdüğümüz özgül eşleşme, genetik materyalin bir kopyalama mekanizması için olasılık öneriyor”

Biyoloji tarihinin en büyük mütevazılığı olarak kabul edilen bu cümle, genetik bilginin nesilden nesile kusursuz biçimde kopyalanma mekanizmasını tanımlıyordu. Bu kavrayış, genetik mühendisliğinin ve pek çok DNA tekniğinin doğmasına yol açtı.

DNA araştırmalarının ardından Watson ve Crick yollarını ayırdı. O zaman yalnızca 25 yaşında olan Watson, bir daha çift sarmalın önemiyle kıyaslanabilecek başka bir bilimsel keşif yapmadı ama etkili bir bilim figürü olmaya devam etti.

1960’larda tanıştığı biyolog Mark Ptashne, 2012’de Reuters’a “Böylesine genç yaşta bunu başardıktan sonra hayatında ne yapacağını çözmesi gerekiyordu. Sonunda güçlü olduğu alanı buldu” şeklinde konuştu.

Bu güç, Ptashne’nin deyimiyle “sert bir İrlandalı” rolünü oynamaktı ve bu rol, ABD’nin moleküler biyolojide liderliğe yükselişinde Watson’ı öncülerden biri haline getirdi. 1956’da Harvard Üniversitesi Biyoloji Bölümü’ne katıldı.

Harvard biyokimyacısı Guido Guidotti, “Mevcut biyoloji bölümü, moleküler biyolojinin gelip geçici bir moda olduğunu düşünüyordu. Watson geldiğinde, bütün bölüme hücre ve moleküller yerine tüm organizmalarla uğraşanların zaman kaybettiğini ve emekli olmaları gerektiğini söyledi” şeklinde konuştu.

Bu sözler, geleneksel biyologların uzun süreli düşmanlığını kazandırdı; ancak Watson aynı zamanda genç bilim insanlarını ve öğrencileri cezbederek genetik devrimini başlatan yeni bir kuşağın önünü açtı.

1968’de Watson, kurumsal liderliğini Long Island’daki Cold Spring Harbor Laboratuvarı’na taşıdı ve sekiz yıl boyunca burayla Harvard arasında mekik dokudu. Biyolog Ptashne’nin dediğine göre, o dönem laboratuvar “sivrisinek dolu bir bataklıktan ibaretti”. Yönetici olarak James burayı canlı, dünya çapında bir kuruma dönüştürdü.

Genom Projesi

1990’da Watson, insanların tüm DNA dizisini oluşturan 3 milyar kimyasal birimin sırasını belirlemeyi amaçlayan İnsan Genomu Projesi’nin başına getirildi. Ancak projeyi finanse eden Ulusal Sağlık Enstitüleri’nin (NIH) bazı DNA dizilerini patentlemeyi planlaması üzerine, Watson buna şiddetle karşı çıktı ve “genom bilgisinin kamu malı olması gerektiğini” savunarak istifa etti.

2007’de, tüm genomu dizilenen dünyadaki ikinci insan oldu. Genetik mahremiyet endişelerini “aşırı abartılmış” olarak nitelendirerek dizisini kamuya açık hale getirdi, ancak Alzheimer riskini artıran geni bilmek istemediğini belirtti. Watson’ın yenilik arayışına yatkın bir gen taşıdığı tespit edildi.

2003’te Discover dergisine verdiği röportajda, en büyük başarısının çift sarmalı keşfetmek değil, kitapları olduğunu söyledi. Watson şunları söyledi:

“Zaten bir-iki yıl içinde biri o keşfi yapacaktı. Benim kahramanlarım hiçbir zaman bilim insanları değildi; Graham Greene ve Christopher Isherwood gibi iyi yazarlardı”

Watson, arkadaşlarının söylediğine göre, “Çift Sarmal”da dünyaya sunduğu “asi çocuk” imajını benimsedi ve 2007’de yayımlanan kitabı “Avoid Boring People” (Sıkıcı İnsanlardan Kaçının) ile bunu pekiştirdi.

Evli ve iki çocuk babası olan Watson, kamuya açık konuşmalarında kadınları aşağılayan sözler söylese de birçok kadın bilim insanını da destekledi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) biyolog Nancy Hopkins, “Bilimde kariyer yapmam mümkün olmazdı sanırım. Jim (James) bana ve diğer kadınlara büyük destek verdi. Bu çelişkili bir şey” dedi.

Kaynak: Gazete Oksijen