ABD’de ve Avrupa’da giderek ısınan, gündelik hayatımızı doğrudan etkileyen bir tartışma var: Tamir hakkı. Mesele çamaşır makinesinden traktöre kadar uzanıyor ama en sıcak tarafı elektronik. Cep telefonları, tabletler, bilgisayarlar… Zaten bir avuç şirketin elinde olan dev sektör, müşterilerini satış sonrasında da kendilerine bağımlı hale getiriyor. Bozulan telefonunuzu lisanslı bir tamirciye götürmezseniz garanti hakkınızı kaybediyorsunuz. Dahası, bozulan cihazını lisansı olmayan bir şirkete veya kişiye tamir ettirmeniz pek çok ülkede aslında yasak. Yasal servislerde ise hem maliyetler daha yüksek hem de bekleme süreleri daha uzun. Tamir hakkıyla beraber ürün tasarımında bazı basit tamir ve yenileme işlemlerinin kullanıcı dostu olması talep ediliyor. Cep telefonunuzun, hatta kablosuz kulaklığınızın pili ömrünü tükettiğinde kendiniz pil alıp değiştirebilseniz hayat daha kolay olmaz mı? Tamir hakkına en şiddetle karşı gelen şirketler Microsoft ve Apple. Diyorlar ki “her önüne gelenin” tamir işine karışması cihazlarda güvenlik açığına yol açıyor. Ayrıca tamir hakkının kendi fikri mülkiyet haklarının da ihlali olduğunu savunuyorlar. Tamir karşıtı lobiye Amazon ve Tesla da dahil. Şirketlere karşı yükselen itiraz, biraz da buna dair. Tamir hakkı isteyenler, tüketicilerin yeni çıkan modellere yönelmesi için uygulanan “yerleşik eskime” uygulamalarının tamamen sona ermesini istiyor. Yani telefonlar bir süre sonra kendiliğinden yavaşlamasın, bilgisayarların eski modelleri de yeni uygulamaları kullanabilsin gibi talepleri var.
Apple kurucusu: Biz olmazdık
Tamir hakkına direnen şirketler en büyük darbeyi kendi evlerinde, ABD’de aldı. ABD Başkanı Joe Biden geçtiğimiz cuma günü ülkenin ticaret otoritesine tamir hakkını tanıyan bir yasa hazırlaması talimatı verince kızılca kıyamet koptu. Daha da ilginci, Apple kurucularından Steve Wozniak, Biden’a arka çıktı. Wozniak, tatlı bir kendini beğenmişlikle “Ben teknolojinin herkese açık olduğu bir dünyada büyüseydim bugün Apple olmazdı” derken, tamir hakkının da “zamanının geldiğini” söylüyor. Microsoft’tan bu hakkı tanıyalım diyen bir yönetici çıkmadı daha. Ancak onların da bir grup hisse senedi sahibi, geçen ay şirketi bu konuda duyarlı olmaya çağırdı. Şirkete karşı dilekçe kampanyasını organize eden “As You Sow” isimli STK’dan Kelly McBee, “Microsoft kendisini iklim ve çevre konusunda lider olarak konumlandırıyor ancak tüketicilerin cihaz tamir edilebilirliğine erişimini kısıtlayarak cihazlarının zamanından önce çöpe atılmasına yol açıyor” diyor.Atık dağına bir telefon daha
Gerçekten de “tamiri yenisinden pahalı” cihazlar, elektronik atık dağının her gün büyümesine sebep oluyor. Elektronik cihaz üretimi oldukça “kirletici” bir süreç. Üretimde genellikle fosil yakıt kaynakları kullanılıyor. New York Times’ın üretim verilerinden derlediği bilgilere göre bir iPhone için kullanılan madenlerin çıkarılması ve parçaların üretilmesi, cihazın tüm kullanım döngüsü boyunca neden olduğu karbon salımının yüzde 83’ünü oluşturuyor. Bu rakam, çamaşır makineleri için yüzde 57. Yani bir cep telefonu çevreye vereceği toplam zararı, siz onu satın aldığınızda zaten vermiş oluyor. En nihayetinde çöp dağındaki yerini alacak çünkü. 2020’de 50 milyon ton e-atık çöpe atıldı. Bu da her saniye bin dizüstü bilgisayarın atılmasına denk. Rakam 2000’den beri iki kattan fazla arttı, 2050’de de ikiye katlanacak.