ABD’nin Seçilmiş Başkanı Donald Trump, göreve gelmesine henüz bir hafta olmasına rağmen Beyaz Saray’a kırmızı kravatlarını tekrar taşımadan dünyayı karıştırmaya başladı.
Bugünlerde uluslararası haber sitelerine girdiğinizde veya Oksijen’in 10-16 Ocak sayısının manşetine baktığınızda Trump’ın ‘emperyalist emellerinin’ tartışıldığını göreceksiniz. Bunun nedeni Trump’ın ABD haritasını tekrar çizmesine dair isteklerini açıkça dile getirmesi.
Salı günü Trump, hem Grönland hem de Panama Kanalı’nın kontrolünü ele alma konusundaki tehditlerinde vites artırdı. Kendisine bir basın toplantısında buraları ele geçirmek için askeri kuvvet kullanmayı düşünüp düşünmeyeceği sorulduğunda, "Bu konuda size güvence veremem. Bir şey yapmak durumunda kalacağımız bir durum yaşayabiliriz" dedi. Dünya, seferber olmuş halde Trump’la nasıl başa çıkacağını düşünüyor.
Trump aynı zamanda Kanada’nın ABD’nin 51. eyaleti olması konusunda şakalar yaptı ve Meksika Körfezi’nin adının "Amerikan Körfezi" olarak değiştirilmesini önerdi. Kanada, Trump konusunda endişeleriyle boğuşurken kendini bambaşka bir krize sürüklendi. Kanada’nın giderek popülerliğini kaybeden başbakanı Justin Trudeau, hem partisi içinden hem de dışarıdan baskılara artık dayanamayarak istifa etti. Ayrıca anketlerde Muhafazakarların oldukça gerisinde olan partisinin yeni lider seçip güç toplaması için parlamentoyu askıya aldı. Birçok uzmana göre bu Trudeau’nun Liberal Partisi için iyi bir gelişme olsa da Kanada’yı oldukça zorlu bir duruma düşürebilir. The New York Times’ın Kanada büro şefi Matina Stevis-Gridneff’e göre Trudeau’nun yeni göreve gelmiş Trump’la topal ördek durumunda müzakere edecek olması Kanada’nın elini oldukça zayıflatacak. Saldırgan Trump’ın Kanada’ya ek gümrük vergileri uygulaması, ülkeyi bir resesyona sokabilir.
Trudeau, Trump ve çevresi için bir alay konusu. Birçok farklı haber kaynağına göre Trump son görüşmelerinde Kanada liderine "Vali" diye hitap etti. Trump’ın 51. eyalet tehditlerinden sonra Trudeau, Kanada’nın ABD’ye katılmasıyla ilgili olarak, "Bir kartopunun cehennemde erimemesi bile bunun olmasının ihtimalinden yüksek" dedi. Trump’ın ‘birinci kankası’ Elon Musk ise bu yanıta, "Kızım sen artık Kanada’nın valisi değilsin, dediğinin bir önemi yok" dedi. Musk’ın X üzerinden yaptığı bu paylaşım, Trump’ın Trudeau ile yapacağı görüşmelerin bir öngösterimi olabilir.
Financial Times’ın aktardığına göre birçok başkent, Trump’ın etkili bir ulusal güvenlik ekibi kuracağına ve bunun kendisinin birçok radikal politikasını sınırlayacağına inanıyor.
FT, Brüksel ve AB başkentlerinin dışişleri bakanlığına aday gösterilen Marco Rubio, ulusal güvenlik danışmanı adayı Mike Waltz gibi tanıdık isimlere umut bağladığını söylüyor. Trump’ın geçmişte de siyasi kazanç için birçok tehdit savurduğunu duyduk. Bazen de Amerikan bürokrasisi hareket alanını kısıtladı. Son Trump döneminde kendisinin ABD askerlerini Suriye’den çekme kararı oldukça tartışıldı. Ancak Pentagon, Trump’ın bu kararı hayata geçirmesini önledi. Fakat Trump artık siyaseti çok daha iyi biliyor ve kendisine çok daha sadık bir ekiple göreve dönüyor.
Almanya Başbakanı’ndan Musk çıkışı: Trolü beslemeyin
Bir başka AB yetkilisine göre asıl kendilerini korkutan isim Musk. Musk son iki hafta içinde hem İngiltere’yi hem de Almanya’yı karıştırmayı başardı. Bir hafta sonra kabine üyesi olması beklenen isim, açıkça iki ülkenin siyasetinde aşırı sağcıları destekliyor. Musk, İngiltere’de aşırı sağcı Reform Partisi’ni destekledi, sonra kendini tutamayıp partinin iç işlerine de müdahil olarak kurucu genel başkan Nigel Farage’ın değiştrilmesini istedi. Musk ayrıca Başbakan Keir Starmer’ın ülkedeki tecavüz çetelerini aklamaya çalıştığını savunuyor. ABD ve İngiltere’nin köklü ilişkisi iki ülkede ‘özel ilişki’ diye tanınır. İngiltere, ABD ile genelde uluslararası politikada benzer çizgilerde hareket eder. Uzmanlar, Trump ve Musk’ın bu "özel ilişkiyi" nasıl etkileyeceği konusunda endişeli.
Almanya’da ise uzmanların Nazi yanlısı olarak nitelediği Almanya için Alternatif (Alternative für Deutschland/AfD) partisine destek veriyor. Musk önce ülkenin köklü gazetelerinden Die Welt’e AfD’nin Almanya için tek çıkış yolu olduğunu belirten bir makale yazdı. Daha sonra da partinin lideri Alice Weidel’i sahibi olduğu X’te bir sohbet odasında canlı yayına çıkardı. Weidel burada "Hitler’in bir komünist olduğunu, kendilerininse özgürlükçü" olduğunu savundu, Musk da Weidel’e yine methiyeler dizdi. Almanya’nın erken seçime gitmek zorunda kalan başbakanı Olaf Scholz, daha önce bu müdahalelerden rahatsız olduğunu belirtse de bu hafta Stern dergisine yaptığı açıklamada Musk’ı ciddiye almama yoluna girilmesi gerektiğinin sinyallerini verdi: "Kural belli: Trolü beslemeyin". Anketlere göre 23 Şubat’ta Almanya’nın yeni başbakanı olacak olan muhafazakar Friedrich Merz ise AB’nin "Müdahaleci siyasi girişimlere karşı bir yetişkin gibi davranıp harekete geçmesi gerektiğini" söyledi.
Trump’ın emperyalizmi sadece ABD topraklarını genişletmekten ibaret olmayabilir. Yeni ABD hükümetinin önemli bir ismi, açıkça Avrupa ülkelerinin siyasetine müdahale ediyor.
AB’ye tavır koydu
Fakat Trump’ın dönüşü AB’yi de korkutuyor. Öncelikli olarak ek gümrük vergileri AB ülkelerini de olumsuz etkileyebilir. Savaşı bitireceğine söz veren Trump’ın Ukrayna’yı Rusya’ya birçok taviz veren bir barışa zorlaması, AB’yi yüreklenmiş bir Rusya’yla baş başa bırakabilir. Birçok AB ülkesi aynı zamanda NATO üyesi. Trump’ın NATO hakkında olumsuz görüşleri AB’yi savunma konusunda alternatif çözümler düşünmeye itiyor. AB son yıllarda birçok yönde gelişmiş olsa da savunma açısından hala ABD’ye bağlı.
Merz’in önerisi bu sebeple karşı gümrük vergileri değil. Kendisi ABD ile bir pozitif gündem oturtulması gerektiğini ve bir serbest ticaret anlaşması imzalanması gerektiğini savunuyor. AB, Trump’ın tüm tehditlerine rağmen el yükseltmekte zorlanıyor.
Reuters’ın aktardığına göre Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu Başkanı’nın hala Trump’ın yemin törenine davet edilmediğini açıkladı. ABD başkanlarının yemin törenine yabancı liderler normalde güvenlik endişeleri nedeniyle davet edilmiyor. Ancak Trump, bu geleneği kırdı. Davet edilen liderler arasında ABD’nin yakın siyasi ve ticari müttefiki AB’nin 1 numarasının olmaması bir mesaj olabilir. Özellikle ABD’nin bir numaralı rekabetçisi Çin’in Devlet Başkanı Şi Cinping’in bile davet edildiğini düşünürsek. Şi davete icabet etmeyecek ama yerine çok üst düzey bir temsilci göndereceğini söyledi. Davet edilen diğer isimler arasında İsrail’in hakkında UCM’nin yakalama kararı çıkarttığı Başbakanı Binyamin Netanyahu, Brezilya’nın eski aşırı sağcı lideri Jair Bolsonaro ve İtalya’nın aşırı sağcı Başbakanı Giorgio Meloni var.
Grönland: Biz aslında genel olarak bağımsızlık istiyoruz
Trump’ın gerekirse asker kullanma tehdidi tabii ki dünyada yankı uyandırdı. Özellikle Grönland’ın AB ve NATO üyesi Danimarka’ya bağlı olması bu endişeleri artırdı. Grönland’ın ne istediği ise ikinci planda kalmış gibi görünüyor.
Adanın başbakanı Mute Egede, tartışmalar devam ederken yaptığı açıklamada Grönland’ın ne ABD’nin ne de Danimarka’nın bir parçası olmasını istediğini söyledi. "Statüko bir seçenecek bile değil" diyen Egede, jeopolitik olarak önemli adanın kendi isteklerinin de dikkate alınması gerektiğini söyledi. Bu istek ne mi? "Biz ne Danimarkalı olmak istiyoruz ne ABD’li. Biz Grönlandlı olmak istiyoruz".
Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, Egede’nin bu açıklamaları yaptığı toplantıda Grönland'ın bağımsızlık arzusunun “meşru ve anlaşılabilir” olduğunu söylerken ABD'nin özerk bölgeye olan ilgisini “olumlu” olarak nitelendirdi.
Frederiksen, Danimarka, Grönland ve özerk bölge Faroe Adaları'nı içeren Danimarka Krallığı'nı bir arada tutmak istediğini de sözlerine ekledi. “Ben şahsen birlikte durursak küresel oyunda daha güçlü olacağımıza inanıyorum” diye vurguladı.
"O zaman burası Meksika Amerikası olsun"
Trump’ın Meksika Körfezi’yle ilgili açıklamalarını bir provokasyon olarak gören Meksika, Trump’a geçmişten bir haritayla yanıt verdi. Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, çarşamba günü yaptığı basın toplantısında 1607 tarihli bir haritanın önüne geçerek Kuzey Amerika’nın isminin "Meksika Amerikası" olması gerektiğini söyledi. Sheinbaum, Meksika Anayasası’ndan eski bir kurucu dökümanda kıtadan bu adla bahsedildiğini söyledi. “Kulağa hoş geliyor, değil mi?” diye alaycı bir tonla devam etti. Ayrıca ABD'nin Körfez kıyısı, Meksika'nın doğu eyaletleri ve Küba adası ile sınırlanan okyanus havzasının 1607 yılından bu yana Meksika Körfezi olarak bilindiğini belirtti.