Belçikalı Jonathan Kubbez Quiñonez 2016’da işinden ayrılıp, arabasını sattı ve dünyayı gezmeye karar verdi. 26 yaşındaydı… Meksikalı annesinin merakını gidermek için gittiği her ülkeden Mom I’m Fine (Anne ben iyiyim) pankartıyla fotoğraf paylaşmaya başlayan Jonathan, kısa sürede Instagram fenomeni oldu. 5 yıldır süren seyahatlerinde köpek balıklarıyla yüzerken, uçaktan atlarken veya bir tırın tepesinden, annesine iyi olduğunu haberini veren genç fenomenin yeni hedefi Ay’dan “Mom, I’m fine” pankartı açmak. Jonahan Kubbez Quiñonez’le yeni hedeflerini konuştuk.
“Mom I’m Fine” konseptinin çıkış noktası nedir?
Eğitimimi tamamlayıp danışman olarak Belçika’da çalışmaya başladığımda ailemin hayalini gerçekleştirmiştim. Ama pek de bana uygun olmadığını anlamam fazla vakit almadı. Bir gün işten dönerken saatlerce trafikte kaldım, içimden bir ses hayatımın böyle süremeyeceğini söyledi. Aynı günlerde bir TED Talks konuşması dinledim ve harekete geçmeye karar verdim. İstifa edip arabamı sattım, hemen tek yön bir uçak bileti aldım. Gittiğim bazı yerlerde telefonun çekmeyeceğini biliyordum. Anneme iyi olduğumu bildirmenin, merakını gidermenin etkili ve eğlenceli bir yolunu düşündüm, aklıma böyle bir fikir geldi.
Bu konseptle bir Instagram hesabı açıp seyahat etmeye karar verdiğimde, en kötü ihtimalle annemi mutlu eder, en iyi ihtimalle bir sponsor bulup bazı masraflardan kurtulurum diye düşünüyordum. Aslında bundan fazlasını ummamıştım. İlk seyahatlerimi kendi bütçemden karşıladım, aklımdakini anlatıp bir sponsor bulmak için markaları kapı kapı gezdim ama kimse ilgilenmedi.
“Mom I’m fine” güzel de, peki ya babanız?
Babamla çok iyi bir ilişkimiz var. Birçok kişi ondan hiç bahsetmediğimi düşünüyor ama aslında olay çok basit, babam ömrü boyunca seyahat etmiş ve benim de onca yer görmemden çok mutlu. Annem öyle değil, evham yapıyor bu yüzden hesabı onu düşünerek açtım. Çok farklı şeyler deneyimlediniz, her zaman bir maceraperest miydiniz? Seyahat etmeyi hep sevdim. Yola çıkarken kendime şunu söyledim: ‘’Bana ne önerirlerse evet diyeceğim.’’ Bu benim için kimi zaman Bolivya’da maden işçileriyle yaşamak, kimi zaman Güney Amerika’da yerlilerle uyumak anlamına geldi. Geri çevirdiğim tek teklif, Amazon’da “mermi karıncaları”yla yapılan bir ritüele katılmak oldu.
Buna cesaret ritüeli de deniyor. Elinizi mermi karıncalarıyla dolu bir eldivene sokuyorsunuz ve çok acı verici ısırıklara maruz kalıyorsunuz. Bunu yapan insanlar saatlerce bağırıp kıvrandı, çoğu acıdan bayıldı, ben cesaret edemedim.
Pankartlı paylaşımların bitmiş halini gördüğümüzde ortaya çıkan işin çok zorlanmadan elde edildiğini düşünebiliriz, ama her fotoğrafın arkasında ciddi bir çalışma var sanırım?
Hiç görüldüğü gibi değil. Bazı fotoğrafları gerçekleştirmek 9 ayımı aldı. İki kez hastaneye kaldırıldım, ölümden döndüm. En zorlarından biri 6 bin metre yükseklikteki Bolivya’daki Huayna Potosi tırmanışıydı. Tepede oksijen az, sıcaklık eksi 15 derece ve sırtınızda 15 kiloluk çanta var. Bu projede kandırıldım, bana tırmanışın çok kolay olacağını söylemişlerdi...
Sonra anladım ki beni bu tepeye çıkartan firma sadece reklam peşindeymiş. İnişte birkaç kere kendimden geçtim, Ayak tırnaklarım kanadı, sonra da düştü. Bağışıklık sistemim çok zayıflamıştı, hastalanıp 6 kilo verdim.
Seyahat etmekten yorulup sıkıldığınız oluyor mu? Evinizi, yatağınızı, arkadaşlarınızı özlüyor musunuz?
Çok… Yeğenimin doğumunu, arkadaşlarımın düğünlerini kaçırdım. Eşyaları bir valizden değil de dolabınızdan çıkarmanın mutluluğunu anlatamam. Her gün ne ve nerede yiyeceğinizi, bir ihtiyacınız olduğunda onu nerden alabileceğinizi bilmek öyle büyük bir lüks ki... Her kentte bir şeyler aramak, daima bir turist olarak görüldüğünüzü bilmek yorucu.
Peki aşk hayatı? Seyahat ederken bir ilişki yaşamak mümkün mü?
İyi soru... Mümkün sanıyordum ama değilmiş. Kendinizi ilerde eşinizle, ailenizle seyahat ederken düşünebiliyor musunuz? Bir gün benimle seyahat edecek bir eşim ve çocuğum olursa, onlara dünyayı gösterebilirsem bu gerçekten inanılmaz olur. Ama ben artık çok uzun vadeli plan yapmıyorum, yeni bir pandemi olabilir, bacağımı kırabilirim, hayatımın kadınını hiç bulamayabilirim...
Pandemi demişken, bu ortamda hayat nasıl geçiyor?
Pandemi benim için çok zorlayıcıydı, konferanslarıma ara verdim, seyahat edemedim, “Mom I’m fine” adlı kıyafet markamın üretimi durdu, cironun yüzde 85’ini kaybettim. Ama bu beni başka projelere yöneltti. Şimdilerde ise artık yavaş yavaş sağlık kurallarına uyarak seyahat etmeye başladım. Örneğin son olarak gittiğim Mısır’da piramitleri gezerken 3 kişiydik. Güneşin batışını tek başıma izledim.
Türkiye’ye 3 kez geldiniz, gözlemleriniz neler?
Türkler birçok konuda öncü; sosyal medya, teknoloji, futbol, müzik… Meksika’da birçok kere Türk DJ’lerin parçalarına rastladım, en meraklı takipçilerimin arasında yine Türkler var. Türkiye’ye çok kere gittim, Türk dizi ve filmlerinin patlamasıyla Türkiye’ye olan ilgim gitgide artıyor.
Brüksel’in sembolü 102 metrelik Atomium binasına astronot kostümüyle tırmanıp pankart açmak için izin aldınız. Şimdi ise Ay’a gidip Mom I’m am Fine pankartı açmak istiyorsunuz…
Evet doğru, şu an Avrupa Komisyonu’yla görüşüyorum. Hayalim bunu Elon Musk’la gerçekleştirmek… Ya da en azından pankartımı bir uydu üzerine yerleştirip uzaydan annesine mesaj gönderen ilk evlat olmak istiyorum.
Peki bundan sonra ne olur?
Eğer aklımdaki bu fotoğraf karesini elde etmeyi başarırsam sanırım bu “Mom I’m Fine” hesabının son fotoğrafı olur. Her resimden sonra daha fazlasını yapmak istedim, ama bundan fazlasının olabileceğini sanmıyorum. Birçok başka projem var. Meksika’da geri dönüştürülmüş plastiklerden inşa ettiğimiz okul 20 Mart’ta açılıyor. Seyahatlerimdeki çekimlerin Avrupa haklarını Belçika’nın önemli televizyon kanalı RTL-TVI satın aldı, şimdi 6 bölümlük bir belgesel diziye dönüşecek. Alanında başarılı profesyonellerin online ders verdiği Master Class eğitimleri çerçevesinde içerik yaratmak üzerine bir ders programı hazırladım. Hazır giyim markam ve influencer ajansım devam ediyor. Nihai hayalim ise benim hikayemi anlatan bir Hollywood filmi.