Francis Fukuyama, 1992’de SSCB’nin çökmesinin ardından yayımlanan ve çok tartışma yaratan Tarihin Sonu ve Son İnsan başlıklı kitabıyla Batı liberal düşüncesinin insanlığın ulaşabileceği son aşama olduğunu ileri sürmüştü. Trump’ın ABD’yi bir diktatörlüğe götürdüğüne dair belirtiler Prospect dergisine bir kapak yazısı yazan Fukuyama’yı bu tezini gözden geçirmeye itti: “Tarihin sonu ille de müreffeh liberal demokrasinin istikrarlı, sabit durum dengesine ulaşacağımız anlamına gelmiyor. Tarihin sonunda, hükümete yönelik tüm olası yaklaşımlar denenmiş ve eksik bulunmuş olabilir ve biz de sonsuza dek aynı yerde dönüp durmaya mahkum edilmiş olabiliriz.”
Sydney Morning Herald gazetesine de aynı konuyla ilgili röportaj veren Fukuyama’ya göre “Liberal demokratik kapitalizm gerçekten de insan yönetiminin mevcut en iyi biçimi olabilir, ancak Amerikalıların alternatifler konusundaki anlayışları o kadar zayıf ya da demokrasiye karşı duydukları tiksinti o kadar güçlü ki, uygarlığın geride bıraktığını düşündüğümüz sefaletleri sonsuza dek yaşamaya hazırlar.”
Fukuyama, “Ve eğer Trump rotasına girersek, her yerde bundan ilham alacak bir sürü halk var. Eğer bu ABD’de olabiliyorsa, her yerde olabilir” diyor. Prospect’e Trump seçimi kazanmadan önce yazdığı başyazıdan satır başları şöyle: Trump, şimdiden Amerikan demokrasisine ve daha geniş anlamda dünyadaki liberal düzene zarar verdi. Daha kötüsü de gelecek…
Project 2025 detayı
Ancak ikinci bir Trump döneminin ilkinden çok daha kötü olacağını düşünmek için birkaç önemli neden var. Trump 2016’da ilk kez seçildiğinde, “şu duvarı inşa et” genel arzusu dışında somut bir planı olmadan göreve başladı. Dört yıl içinde 26’sı bakan olmak üzere 44 üst düzey yetkili değiştirdi. Muhafazakar Heritage Vakfı adlı düşünce kuruluşu, bir sonraki yönetim için personel sorununu doğrudan ele alan “Proje 2025” başlıklı bir plan hazırladı.
Liyakat yerine sadakat
Ekim 2020’de Trump’ın ilk Beyaz Saray’ı, kamu hizmeti korumalarından mahrum bırakılacak ve istenildiği zaman işten çıkarılabilecek yeni bir federal çalışan kategorisi - “Schedule F”- yaratan bir idari emir yayınlamıştı. Proje 2025, ikinci bir dönemde Program F’yi yeniden canlandırmayı öngörüyor ve Heritage Vakfı yeni bir Trump yönetiminde çalışabilecek yetkililerin listesini topluyor. En önemli nitelik, başkana kişisel sadakat olacak. Halihazırda başkan tarafından keyfi olarak kovulamayacak bir dizi üst düzey yetkili var. Bunlar arasında Vergi Otoritesi (IRS) komiseri ve Çalışma İstatistikleri Bürosu (BLS) başkanı da bulunuyor. Trump’ın IRS direktörünün yerine kendisine sadık birini getirdiğini ve ardından bu kişiye gazetecilere, CEO’lara, Demokrat Parti bağışçılarına veya diğer düşmanlarına karşı vergi denetimleri başlatmasını emrettiğini hayal etmek çok kolay. Uyumlu bir BLS başkanı, Arjantin istatistik bürosunun 2007-2015 yılları arasında yaptığı gibi sahte enflasyon istatistikleri uydurabilir.
Trump’ın bu seçim döneminde öne sürdüğü pek çok politika, 2016’da gündeminde olanlardan çok daha aşırı. O zamanlar göçmenleri dışarıda tutmak için bir sınır duvarı inşa etmek istiyordu; şimdi ise çok sayıda belgesiz göçmeni tutuklamak, kamplarda barındırmak ve ardından ülkeden sürmek istiyor. Göçmenleri tanımlamak için açıkça ırkçı söylemler kullanıyor, onları “kasabaları istila eden” ve “boğaz kesip ertesi sabah bunu düşünmeyecek vahşiler” olarak tasvir ediyor. Önerdiği eylemlerin ölçeği akıllara durgunluk veriyor. Bugün ülkede 11 milyondan fazla belgesiz göçmen var. Planları, göçmen ailelerin parçalanmasını gerektirecek. Çünkü ABD’de doğdukları için Amerikan vatandaşı olan 18 yaş altı yaklaşık 4.4 milyon çocuk, belgesiz bir ebeveynle yaşıyor.
Ukrayna ve NATO için felaket
Trump’ın 2024 ekonomi politikaları da aynı derecede radikal. Bu kez sadece Çin’den ithalatı tamamen yasaklamayı değil, dost ya da düşman tüm ülkelerden yapılan ithalata gümrük vergisi uygulamayı önerdi. Ancak birçok ekonomist bu yeni politikanın ABD ekonomisine büyük zarar vereceğini düşünüyor. Trump’ın iddialarının aksine, fiyatları derhal yükseltecek ve doğrudan, desteklemek istediğini iddia ettiği, ithalatın aile bütçelerinde daha büyük bir paya sahip olduğu işçi sınıfı seçmenlerine ağır yükler getirecek.
Amerikalı müttefikler için bir başka endişe kaynağı da ikinci dönemin ABD dış politikası ve dünyadaki rolü üzerindeki etkileri olacak. Eski ulusal güvenlik danışmanı John Bolton gibi içeriden kişiler, Trump’ın 2020’de ikinci kez seçilmesi halinde NATO’dan çekilmeyi umduğunu anlattılar. Trump, Vladimir Putin ve Şi Jinping gibi diktatörlere hayranlığını dile getirmeye devam ediyor ve NATO’ya “aidatlarını ödememekle” suçladığı demokratik müttefiklerine yönelik eleştirilerini ikiye katladı. Özellikle Ukrayna konusunda, Trump yönetimi bir felaket olacak. Trump sürekli olarak birkaç telefon görüşmesi yaparak Ukrayna savaşını 24 saat içinde sona erdirebileceğini iddia ediyor. Başkan yardımcısı adayı JD Vance bunun nasıl olabileceğini özetledi: Eylül ayında Ukrayna’nın Rusya’ya toprak tavizi vermesini ve Ukrayna’nın NATO üyeliği ya da Batı’dan güvenlik garantisi istememesini içeren bir “barış planı” ortaya koydu. Kısacası bu Putin’in barış planı. Ukrayna bunu asla kabul etmeyecektir ve Trump, Cumhuriyetçi Meclis’in 2023’te altı ay boyunca yaptığı gibi, silah tedarikini kesecektir.
ABD haritası bu kez daha kırmızı
Gazetemiz baskıya hazırlandığında sayımı devam eden gri eyaletler dışında ABD haritasının büyük kısmı kırmızıya boyanmıştı. Başkanlık için 270 seçici delege kazanmak gerekiyor.