Çok yaygın ve çok ciddi.” Yeni Birleşmiş Milletler raporunda, tüm dünyadan iklimbilimciler iklim değişikliğinin etkilerini böyle tanımlıyor. Rapordaki bulgular, benim gibi bilim insanlarının onlarca yıldır yaptığı uyarıları doğruluyor. 1988 yılının Temmuz ayının sıcak bir gününde, Washington DC’deki Kongre oturumunda, Dr. James E. Hansen seçilmiş vekillere seslenmiş, özellikle karbondioksit yoğunluğundaki fosil yakıt tüketimi kaynaklı artış sebebiyle gezegendeki ısınmanın artık tespit edilebilir hale geldiğini ifade etmişti. 
‘Hokey sopası’ eğrisi
1999 yılında meslektaşlarımla beraber yayınladığımız “hokey sopası” eğrisi, 2001 tarihli Üçüncü IPCC Değerlendirme Raporu’nun “karar alıcılar için özet” (“SPM”) bölümüne dahil edilmişti. Bu eğride ağaç yaş halkaları, resifler ve buz çekirdekleri gibi “temsil niteliğine sahip” kayıtlar üzerinden, son bin yıldaki sıcaklık değişimleri veriliyordu. Sanayi dönemi öncesinin ılımlı ve hafif aşağı yönlü istikrarlı trendinin oluşturduğu düz kısmın ardından, modern dönemdeki dramatik artışla birlikte “sopanın” uç kısmında keskin yükseliş görülüyordu. Yeni rapor ise, son dönemdeki ısınmanın sadece son 2 bin yılda değil, geçen 100 bin yılda da görülmemiş bir şey olduğunu ortaya koyuyor. IPCC raporunun gösterdiği üzere, biz ve diğer canlılar için yaşamı mümkün kılan eşsiz gezegenimiz üzerinde, benzeri görülmemiş ve çok tehlikeli bir deney yapıyoruz.
Geçmiş raporlara kıyasla, IPCC bu sefer fosil yakıt tüketimi, gezegendeki ısınma ve maruz kaldığımız ölümcül hava olayları arasındaki bağlantıyı çok daha net bir şekilde ifade ediyor. Rapora göre, iklim krizi konusunda harekete geçmezsek, daha büyük alanları kaplayan orman yangınları, daha şiddetli kasırgalar, daha yakıcı sıcak hava dalgaları ve daha fazla ani su baskını yaşanması bekleniyor. Kirletenlerin gecikmesi yüzünden hepimiz bedel ödemeye başladık. Aslında bugünkü durum kaçınılmaz değildi. Fosil yakıt endüstrisi 50 yıl önce de ürünlerinin, yani kömür, petrol ve gazın iklim değişikliğine sebep olacağını biliyordu. Ama insanlık için sürdürülebilir bir gelecek kurmaya yardımcı olmak adına sorumluluk üstlenmek yerine, bir an önce kâr elde etmeyi seçtiler. Kamuoyunu ve karar alıcıları iklim değişikliğinin gerçek olmadığına, tehdit oluşturmadığına, ya da bu konudaki çabaların maliyetini karşılamanın imkansız olduğuna inandırmak için devasa dezenformasyon kampanyalarına milyonlar döktüler. Eğer harekete geçmezsek onların sebep olduğu hesabı çocuklarımız ve torunlarımız ödeyecek; iklim medeniyetin devamı için dayanılmaz bir hal alacak. Neyse ki böyle kara bir geleceği önlemek için hala vakit var. Yeni IPCC raporu iklim değişikliğinin en kötü sonuçlarından bazılarını önleyebileceğimizi ve sıcaklık artışını sanayi öncesi döneme kıyasla 1.5 derecenin altında tutabileceğimizi gösteriyor. Paris Anlaşması’nın hedefi de bu rakamdı. Kıyı bölgelerinde artan seller, buzullarda sürekli erime ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi bazı sonuçlar şu anda sabit görünse de, daha kötüye gitmelerini önlemek için hala atılabilecek adımlar var. Örneğin karbon emisyonunu büyük ölçüde azaltır ve ısınmayı 1.5 derecenin altında tutabilirsek, deniz seviyesindeki yükselişi gelecek yüzyıla kadar altmış santimetreyle sınırlayabiliriz. Rapora göre eğer bunu başaramazsak tüm dünyada deniz seviyesi 6 metre yükselebilir; böyle bir durumda dünyanın başlıca kıyı kentlerine veda etmek zorunda kalırız.
İşleri yeniden rayına oturtabiliriz ama bu kolay olmayacak. IPCC, “önümüzdeki on yıllarda karbondioksit, metan ve diğer sera gaz emisyonlarında ciddi düşüşler sağlanmadığı takdirde”, gezegenin 1.5 derecelik (hatta belki de 2 derecelik) ısınma eşiğinin aşılacağını bildiriyor. Yani hem ABD’de hem de dünyanın geri kalanında ulaşım, elektrik ve diğer sektörlerden kaynaklanan karbon kirliliğini azaltmamız şart. İklim değişikliği pahalıya mal olacak ve işleri aksatacak, ama hala uyum sağlama becerisine sahibiz. Başkan Joe Biden’ın on yıl içinde ABD’nin karbon emisyonunu yarıya indirme ve 2035’e kadar elektrik sektörünü tamamen karbonsuzlaştırma vaatleri, hedefe yönelik büyük bir adım. Ama sözün eyleme dökülmesi gerekiyor. Kongre’de iki partinin üzerinde birlikte çalıştığı altyapı paketi, en iyi senaryoda bile beklentileri karşılamayacak. Bu yüzden Biden’ın, Kongre’deki (bir iki istisna hariç) Demokratların ve Amerikan halkının büyük destek verdiği 3.5 trilyon dolarlık uyumlaştırma taslağının yürürlüğe girmesi yönünde büyük baskı var. Ne kadar istesek de bu krizi bireyler olarak tek başımıza çözemeyiz; bunun için seçilmiş temsilcilerimizin öncülüğüne ihtiyaç var. Bize düşen onların hesap vermesi sağlamak. Çok geç olmadan harekete geçilmesi için sesimizi yükseltmemiz ve vakti gelince buna göre oy kullanmamız gerekiyor. Bu son rapor iklim değişikliğine karşı bir seferberlik ilanı olarak görülmeli.