Prof. Dr. Levent Kurnaz
Dünyaya güneşten belirli bir miktar enerji gelir. Bu enerjinin yaklaşık üçte biri doğrudan uzaya geri yansır, üçte ikisi de yeryüzü tarafından emilir. Emilen bu enerji, yeryüzünün belirli bir sıcaklıkta sabit durmasına yardımcı olur ve tekrar uzaya geri yayılır. Dünyanın yüzey sıcaklığının sabit kalması için gezegenimize ulaşan enerji ile uzaya yayılan enerjinin birbirine eşit olması gerekir. Gelen fazlaysa yeryüzü ısınır, çıkan fazlaysa da soğur. Bu bilgiler 19’uncu yüzyılın başından beri biliniyor. Yalnız o dönemlerde bilim insanları buzul çağlarının neden oluştuğuna ve ne zaman geri geleceklerine fazla kafayı yormuşlar. O zamanki dertleri bugünden farklı olarak gezegenimizin soğuması, ısınması değil. Bu çalışmalar sırasında da hep bir dipnot olarak “Bunun tersi olacak olsa atmosferimiz ısınırdı” türü cümleler kurmuşlar. Bu çalışmaların belki de en kıymetlisi 1896 yılında Greta Thunberg’in büyük büyük amcası olan Nobel ödüllü bilim insanı Svante Arrhenius’a ait. Arrhenius atmosferde o günkünün iki katı karbondioksit olacak olsa atmosferimizin 5 - 6 derece daha sıcak olacağını söylemiş. Bugün modern bilimin öngörüleri de bu seviyeye oldukça yakın. Dolayısıyla kömür, petrol ve doğal gaz yakmanın ne sonuçlar açacağını bundan 125 sene önce biliyorduk. O noktadaki devletler ve şirketler bugünkünden farklı olsalar da insanlık yine aynı insanlık. O gün bu bilgiyi umursamadık, bugün de umursadığımız söylenemez.