18 Aralık 2024, Çarşamba Gazete Oksijen
Haber Giriş: 23.07.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:16

Küba’da yiyecek bitti; iş yok, isyan var

Küba komünizm tarihi boyunca görülmedik protestolara şahit oluyor çünkü ekonomik sıkıntılar artık hükümetin geçici çözümleriyle üstesinden gelebileceği seviyeyi aştı. Ambargo sürüyor, turizm darbe aldı ve ülkenin başında soyadı Castro olan biri yok. Financial Times son durumu yerinde gözlemledi
Küba’da yiyecek bitti; iş yok, isyan var
Marc Frank, HAVANA
Michael Stott, LONDRA
Küba komünist devrimi dünyada Marksist merkezi planlamanın son kalesi olarak varlığını koruyor. Süreklilik ve reformsuz sosyalizm denince Kuzey Kore dışında Küba’nın benzeri yok.  Bu yüzden 11 Temmuz pazar günü binlerce Kübalının görünürde bir lider ve örgütlenme olmaksızın bir anda sokağa dökülmesi adada şok etkisi yarattı. Muhtemelen 1959’da Castro önderliğindeki devrimden bu yana bu çapta bir protesto görülmemişti. Olaylar sırasında çekilen videolardan görüldüğü üzere, farklı şehirlerde protestocular bir polis arabasını ters çevirdi, rezerv parayla, yani dolar veya değeri dolara eşitlenmiş CUC (konvertibl peso) ile satış yapan bir dükkanın camlarını kırıp yağmaladı, Havana’da hükümet aleyhine slogan attı ve sivil polisle çatıştı.

Filo istediler 

Miami’nin Küba asıllı Amerikan halkı ise gelişmeleri sevinçle karşıladı. Uzun zamandır ABD’nin giderek sertleşen yaptırımları yüzünden ülke nüfusunun ayaklanıp komünizmi devirmesini bekliyorlar.  Bazı sürgünler adayı işgal etmek için küçük bir filo talep etti; hatta Miami Valisi Francis Suarez 2 milyon nüfuslu Havana’ya hava saldırısı yapılmasını önerdi.  1994’teki son büyük protestoda Fidel, Havana’nın Malecón sahil bulvarındaki göstericilerin karşısına bizzat çıkmıştı. Ama Fidel 2016’da öldü; kardeşi Raúl da 2018’da başkanlığı, geçtiğimiz nisan ayında parti genel sekreterliğini bıraktı. Şimdi 90 yaşında.  Devrimci kökenden gelmeyen, parti bürokratı yeni Başkan Díaz-Canel, olaylar karşısında korkarak “Sokaklar devrimcilerindir. Size savaşmayı emrediyorum” dedi. Ama protestoların başladığı yer olan, başkente 25 kilometre uzaklıktaki San Antonio de los Banos’ta halkın önüne çıkmasının yarattığı etki, Fidel Castro’nun 1994’teki unutulmaz duruşuna göre çok silik kaldı.

Castro’ya saygı bitti

Madrid Royal Elcano Enstitüsü’nden Latin Amerika uzmanı Carlos Malamud’a göre, “Castrolara duyulan saygı ve korku sona erdi. Muhalefet bölünmüş durumda ve yabancı istihbarat servislerinin manipülasyonuna çok açık.” Özel kuvvetler ve polis birkaç saat içinde protestocuları dağıttı. Ülkede internet bağlantısı kesildi.  İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Küba uzmanı Juan Pappier, 11 Temmuz’dan beri en az 200 kişinin tutuklandığını belirtiyor. Pappier’e göre hükümet “en az görünür şekilde ancak  maksimum baskı uyguluyor ve kan dökülmesini önlemek için her yolu deniyor.” Yetkililer protestolarda bir kişinin öldüğünü bildirdi.  50 yaşındaki José her zaman Fidel Castro’yu destekleyeceğini ama karnının aç olduğunu söylüyor. Havana’da devlete ait bir kuruluşta güvenlik elemanı olarak ayda 2 bin 600 peso, yani yaklaşık 100 dolar kazanıyor. “Niye devrime katılmamış birinin devlet başkanımız olduğunu anlayamıyorum” diyor.  “Fidel bizi seviyordu. Şimdi işe yaramaz bir başkanımız var; şu ana kadar onun döneminde, 2018 yılında 112 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir uçak kazası, bir de kasırga geçirdik; Trump’la ve kimsenin anlayamadığı para birimi değişikliğiyle uğraştık.” Protestoların temelinde kıtlık var. Küba’nın devlet kontrolündeki verimsiz tarım sektörü 11 milyonluk nüfusa yetecek mahsulü hiçbir zaman yetiştiremedi; bu yüzden yetkililer temel ürünleri ithal etmek zorundalar ama rezerv de giderek azalıyor. Díaz-Canel kısa süre önceki bir konuşmasında, gıda ithalatının 2019’a göre dörtte bire indiğini itiraf etti.  Devletin işlettiği dükkanlarda yiyecek karne ile, karaborsa giderek güçleniyor.

Bavul ticareti 

Bazı Kübalılar arada bir Florida’ya ve Latin Amerika’ya uçarak alabildikleri kadar mal alıyor ve bunları Küba’da yüksek kârla satıyor. Küba hükümeti “katır” olarak adlandırılan bu kişilerin kıtlığı gidermedeki önemini örtük bir şekilde kabullendi: Bireysel olarak getirilen gümrüksüz gıda, ilaç ve hijyen ürünleri üzerindeki kısıtlamalar geçen hafta kaldırıldı.  Dolar kaynağı olarak görülen turizm ise pandemiden büyük darbe aldı. Küba bu yıl ocak-mayıs döneminde sadece 88 bin turist ağırladı; bu sayı geçen yılın aynı dönemindeki rakamın sadece yüzde dokuzu.  Uzunca bir süre ülkenin gurur kaynağı olan sağlık sisteminde ilaç ve ekipman eksiği var. Yetkililer geçen yıl pandemiyi kontrol altında tutmuştu ama döviz bulmak adına bu yıl Rus turistlere yeniden kapılarını açtı. Enfeksiyon sayıları fırladı.

Özel sektöre fırsat 

Küba’da ödemeler ordu idaresindeki bir kurumun yetkisi dahilinde gerçekleşiyor. Trump yönetiminin bu kuruma yönelik yaptırımlarından bu yana ülkeye döviz girişi de kısıtlanmış durumda. Başkan Díaz-Canel’in 2021 başında uygulamaya koyduğu ekonomik reformlar durumu daha da kötüleştirdi. Pesoyu dolarla eşitleme politikası sona erdi ve   devalüasyon sonucu şu anda 1 dolar resmi kura göre 24 peso ediyor. Karaborsada bu rakam 60 pesoyu buluyor. İktisatçılar, fiyatların yılda yüzde 500 arttığını tahmin ediyor. Malamud, geçmişte Sovyetler Birliği ve Venezuela’dan gelen sübvansiyonlara vurgu yaparak, “İki uzun dönem boyunca rejim hiç değişiklik yapmadan sistemi sürdürmenin yolunu bulmuştu” diyor. “Çift para birimli sistemin kaldırılması uzun süredir planlanıyor ama hep erteleniyordu… Sonunda en olmayacak zamanda yapıldı.” Díaz-Canel protestoları takip eden günlerde yumuşadı. Çarşamba günü göstericilerin bazı makul ve meşru kaygıları olduğunu kabul etti ama suçun büyük bölümünü ABD’ye atmaktan geri kalmadı. Televizyonda yayınlanan bir başka konuşmada, başkan ve kabinesi ülkeyi nasıl ayakta tutacağını ve gıda tedarikinin nasıl karşılanacağını ayrıntılarıyla açıkladı.  Ancak aşılama artıp turizm yeniden başlayana kadar başkanın yapabileceği fazla bir şey yok. Küba IMF’ye ve Dünya Bankası’na üye değil; bu yüzden sadece Rusya, Çin ve Venezuela’dan destek görebilir. Venezuela’da sosyalist rejim iflasa yakın; Moskova ve Pekin ise bugüne kadarki ödeme sicili kötü olan Küba’ya yeniden borç verme konusunda isteksiz. ABD Başkanı Joe Biden’ın Trump dönemindeki sıkı ambargo kısıtlamalarını sürdürmesi ve Havana’yı sert bir dille eleştirmesi kimi Küba uzmanlarını şaşırttı. Biden Perşembe günü Küba’yı kendi yurttaşlarını ezen “başarısız bir devlet”, komünizmi ise “her yerde başarısız olmuş bir sistem” olarak tanımladı. Amerika’da Cumhuriyetçiler göçmen artışı yüzünden Biden yönetimini sıkıştırıyor. Biden, en çok 1990’larda yaşananların tekrarlanmasından çekiniyor. O günlerde Fidel Castro 35 bin “salcının” iğreti teknelerle ABD’ye gitmesine izin vermişti.  Carmen takma adıyla konuşan bir başka Kübalı, 15 yaşındaki kızıyla birlikte Havana’dan yarım saat uzaktaki Guanabacoa’da karanlık ve harap bir evde yaşıyor. Eylemler sırasında komşuları sokağa çıkıp polise taş atmış ama o evini kaybetme korkusuyla gösteriye katılmamış. 48 yaşındaki Carmen, “Yiyecek yok, para yok, iş yok, hiçbir şey yok. Hükümetin televizyona çıkıp yalan söylemesinden bıktık” diyor ve ekliyor: “Aptal değiliz. Başkan vasıfsız biri. Fidel gibi olmak istiyor, ama kimse onun yanına yaklaşamaz.” © The Financial Times, 2021